"
Gitmeme izin ver
Kahramanın olmak istemiyorum.
Ruhumu serbest bırak
Özgürlüğe uçmak istiyorum.Gökyüzünde ki bulutlar bir kalkan gibi üzerimize örtülüyordu. Onların hafif olduğunu sanırdım. Ama bu ağırlığın altında eziliyordum. Uyuyorum. Sonra onların bir çeşit kalkan değil, bedenimi kukla gibi oynatan eller olduğunu gördüm. Kocaman büyük eller. Artık bedenimi kontrol altına alamıyordum. Ama hissediyordum. Çünkü ölüm bir bedene girdiğinde ruh özgür kalırdı. Bu yüzden onları izleyebiliyorum.
Ağzımı açıp bağırmak istiyorum. Ama bu beden artık benim değil. Üzerinde bir hak sahibi değilim. Gözlerimi açabilsem onlara söyleyeceğim ama açmadan bile onları görebiliyorum. Bulut sandığım şeyler başımda ki parlak lamba. O eller, kocaman eller doktorların eli. Biliyorum. Görüyorum. Ama bu kadar. Yapabildiğim tek şey bu. Tekrar uyuyorum.
Şimdi ki zaman..
Rüzgar saçlarıma vuruyor. Soğukluğu hissedebiliyorum. Toprağın çiğ kokusu burnuma doluyor, soluklanıyorum. Onu izliyorum. Yine mezarımın başında. Bana papatyalar getirmiş. Öylece ismimim yazdığı yere bakıyor. Ne tuhaf. Bir mezar taşının üzerinde kara kocaman harflerle adım yazılı.
Eylül Karayel.
Ürperiyorum. Yavaşça ona doğru yaklaşıyorum. Elimi uzatsam ona dokunabileceğim. Ama yapmıyorum. Öyle dalgın ki, keşke konuşsa diyorum. Ama hiç konuşmuyor. Rüzgar bir kez daha saçlarımı savurduğun da kokum sanki onun burnuna dolmuş gibi irkiliyor. Beni hissediyor.
"Arabada kalmalıydın." Diyor. Gülümsüyorum. Bunu nasıl kaçırabilirdim? Yanına gidiyorum. Adımın olduğu yere bir kez daha bakıyorum. "Biri görecek."
"İki ay oldu Emir. Bence sende artık buraya gelmeyi bırakmalısın. Kendimi kötü hissediyorum." Diye itiraf ediyorum. Kafasını çevirip bana bakıyor. Bakışında bir şey yakalıyorum. Şükür gibi. Tanıdık gelmeyen bir duygu. Kirpiklerinin gölgeleri neredeyse yanaklarına vuracak. Yüzü aynısı ama farklı bakıyor artık bana. Bu garip bir şekilde hoşuma gidiyor.
"Burası bana iyi geliyor." Diyor. "Bir çeşit metafor." Olduğunu söylüyor. Ölmedim ama bir mezarım var. Bu ona bazı şeyleri asla unutturmayacakmış. Ama ben unutmak istiyorum. Her şeyi unutmak istiyorum.
Emir bir plan kurmuş. O günü düşündükçe bacaklarım beni taşımakta zorlanıyor. Herkesi öldüğüme inandırmış. Beni tanıyan herkes beni öldü biliyormuş. Tim artık peşimi bıraktı. Beni öldürdüklerini, istediklerini elde ettiklerini sanıyorlar. Bu yüzden Emir'i de rahat bıraktılar. Ama bu şimdilik olan bir şey. Emir hala time bağlı. Sonuç ne olacak bilmiyorum. Emir beni kaçırıp yurt dışında ki bir hastaneye götürmüş. İki hafta komada kalmışım. Çok garip rüyalar gördüğümü hatırlıyorum.
Burayı düşündükçe nefes almakta zorlanıyorum.
Hayal'in kalbini bana nakil yapmışlar. Bunu öğrendiğim de neler düşündüğümü tahmin edersiniz. Emir bunun benim kaderim olduğunu söylüyor. Artık sevdiği kadının kalbini taşıyorum. Onu yaşatıyorum. Bu nasıl bir duygu bilemezsiniz. Ama ben biliyorum.
Gurur duyuyorum. Ona iyi bakacağımı biliyor ama bunu istemiyor. Onun sadece benim kalbim olduğunu söyledi. Nasıl yaşamak istersen öyle yaşamam geldiğini söyledi. Omuzlarımda ki ağırlık biraz olsun da kalktı.
"Ölmeden önce yapılacaklar listemi hatırlıyor musun?" Diye soruyorum. "Onlardan biri kendi cenazeme katılmaktı." Diye itiraf ediyorum. Zihnimde birinin daha üzerini çiziyorum. Birinin üzeri çoktan çizilmişti zaten ama ben çizmeyi geçiştirmiştim.
Aşık ol.
Hayatıma kattıklarım, hayatımdan çıkardıklarım büyük ders artık bana. Emir sanki her gün bir çentik atıyor bedenime, beni büyütüyor.
Hayatta güzel şeylerde oluyor. Ceyda ve Barış tekrar evlenmeye karar verdiler. Zaten neden boşandıklarını bir türlü anlamıyordum. Buse'ye verdiğim kan uyum sağladı. İlik nakli için biraz iyileşmem gerekiyor. Ama sonunda Buse'de iyileşecek. Benim sayemde. Bunu bilmek bile iyi ki yaşıyorum dedirtiyor bana. Ne ironi ama?
Babam ise, sırf bana kalp bulmak için gittiği yurt dışında tutuklandı. Aynı Ceyda gibi yasal olmayan yollarla bana kalp bulmak istemiş. Kızamıyorum. Kırılamıyorum. O beni hala öldü biliyor. Sanırım en büyük cezası bu. Ama uzun sürmeyecek. Bu yollardan çoktan geçtim ve artık affetmenin ne demek olduğunu biliyorum. Affediyorum.
"Başka ne var listende?" Diye soruyor Emir. Düşünüyorum. Listemi zihnimde tekrar canlandırıyorum. Yağmur damlaları yavaşça tenime çarpmaya başlıyor.
Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi;
Madde 1- Kız kavgasına karış
Madde 2- Erkeklere laf at
Madde 3- Sarhoş ol
Madde 4- Hırsızlık yap
Madde 5- Dövme yaptır
Madde 6- Uyuşturucu kullan
Madde 7- Bir erkekle sadece sarılarak uyu
Madde 8- Yağmurda dans et
Madde 9- Kendi cenazeni düzenle
Madde 10- Aşık olGülüyorum. Hepsi bitmiş. Geriye sadece bir tane kalmış. Ama söylemek istemiyorum. "Söyle" diyor.
"Bu çok saçma." Diyorum. Ama söylememde ısrarcı. "Yağmurda dans et." Dediğim de yüzü değişiyor.
"Gerçekten saçmaymış." Diyor. Dudaklarımı ısırıyorum. Bunun farkındayım.
"Sadece on altı yaşındaydım." Diyorum. Aklıma ne gelirse yazmıştım. Şimdi ki aklım olsa listem bambaşka olurdu ama şu an için bu bile kulağıma saçma geliyor. Hayat o kadar kısa ki ne olacağını asla kestiremiyorsun. Sanırım anı yaşamak en iyisi.
"Ben daha iyi bir fikir biliyorum." Deyip beni kendine çeviriyor. Yağmur saçlarımı iyice ıslatmaya başladığın da beni öpüyor. Sıcaklığıyla uyuşuyorum. Öyle güzel ki. Bu andan kopmak istemiyorum. Sanırım listemi değiştirme zamanım gelmiş. Bunu ben neden düşünmemişim ki?
"Şimdi ne olacak Emir?" Diye sorduğum da burnu burnuma değiyor. "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak değil mi?"
"Olsun." Diyor. "Eskisinden daha kötü olur belki."
Biliyorum. Biz yine düşeceğiz. Yine kanayacak dizlerimiz. Ama biz olmaktan asla vazgeçmedikten sonra her şeyi göğüsleyebilirim artık.
Çok kötü düşsek de artık nasıl kalkacağımızı biliyoruz.Biz çok güçlü yaralıyız.
Bu yüzden artık yaramızda kalsın.
=SON=
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaramızda Kalsın ♣️
Novela JuvenilTamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum."