Bölüm 7

1.8K 74 4
                                        

  *Arkadaşlar yoğun bir ders stresinden geçtim kafamı hikaye'ye veremediğim için yazamadım şu sıralar bölümleri. Bundan sonra inşallah yine cumartesi günleri yeni bölümler gelecek. Lütfen o güzel yorumlarınızdan eksik etmeyin beni ~ Sizi seviyorum ♥

      

     Nathan bir çığlık sesiyle uyanmıştı. Önce nerede olduğunu anlamamış ardından hızlı bir şekilde etrafına bakıp karısını görmüştü. Kötü bir rüya görüyor olmalıydı ki alnından terler akıyor boğuk bir sesle birşeyler mırıldanıyordu.Kocaman yatakta bir top haline gelmiş dizlerinide iyice kendine çekmişti. Buradan bakınca ne kadar da küçük gözüküyordu.

         Julia ise annesini kaybettiği günü görüyordu yine rüyaralarında. Her bir rüyası ona o günü hatırlatıyor daha da acı çekmesine yol açıyordu. Dadısı o gün ona   "Julia kızım tanrı anneni'de yanına aldı. Tanrı sevdiği insanları yanına alırmış annen şimdi çok çok güzel bir yerde oraya cennet diyorlar. oradan sana bakıyor sakın unutma o senin hep yanında." demişti. Julia ise hıçkırıklara boğulmuş koşarak babasının yanına gitmişti. "Baba! dadım annemin bir yere gittiğini söylüyor gittiği yerede cennet diyorlarmış. Söyle ona kızımın annesi burada gitmedi de söyle ona da oda bilsin" demişti ama babasıda tıpkı kendisi gibi ağlıyordu. O zaman anlamıştı julia.. Annesi gitmişti. O günden sonra hep aynı sahneleri rüyalarında görüyor ağlayarak uyanıyordu.

    

     Nathan ne yapması gerektiğini bilemediği için julia'yı yanına çekmiş sıkıca sarılıp bir şekilde orada olduğunu hissetmesini istemişti...

       Julia sabah aşağıya indiğinde kimseyi görememişti hizmetçilere sormak için mutfağa girdiğinde ise onu farketmeyen hizmetçilerin konuşmalarını duydu. Bir tanesi "Beyimiz sabah erkenden çıkmış gitmiş." diyordu diğeri ise "Seyisten duyduğuma göre Leydi Elizabeth'den bir mektup gelmiş kesin o kadının yanına gitmiştir" diyordu. Julia bu duyduklarından sonra ses çıkarmadan oradan ayrılmıştı. Daha evleneli kaç saat geçti ki ? "Anlaşmalı bir evlilik yapmış olabiliriz ama bu Evlendiğimiz günün sabahında olucak birşey miydi ?"  Julia sinir ve hüzünle kendisini kalenin arka bahçesine attı.

     

     Nathan ise aldığı intihar mektubu ile sabah erkenden atını hazırlatmış Elizabeth'in evine doğru yol alıyordu.

        

      Mektubu almış olmalı. Nathan Şimdi buraya doğru yola çıkmıştır. Düğün gecesinin sabahında metresi tarafından aldatılan "Leydi Julia Vermount" ne güzel bir haber başlığı bu böyle" diyerek kahkahalarla gülüyordu.

    

      Julia bahçeden kale'ye doğru yaklaşan bir at arabası gördü. Nathan'ın geldiğini düşünerek hem sinirle hemde aceyle o tarafa doğru yol aldı. Kollarını beline koyarak bir kavga için hazırlanmıştı ki.. At arabasından daha önce hiç

karşılaşmadığı genç bir adam indi. Sarı saçları ve mavi gözleriyle gerçekten çok yakışıklıydı.

      Adam gözleriyle julia'yı dikkatlice süzmüştü Julia ise bu yabancı adamın bakışlarından hiç hoşlanmamıştı. Huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdandı. Adam delici gök mavisi gözlerini julia'nın vücudundan çekerek gözlerine dikti ve ardından "Ben Nathan Vermount’un kuzeni Martin.Sende düğünden sonra kalede kalan misafirlerden olmalısın. Daha önce böyle bir güzelliği iskoçya’da görsem mutlaka hatırlardım bağışlayın adınız neydi?" diye sordu. Julia "Ben Julia.." demişti ki "Karım Julia Vermount" diye bir ses duyuldu. Julia bu küstah sesin sahibini elbette tanıyordu. Nathan'a dönmedi ama dönmesine'de gerek kalmamıştı. Bir kol belini sıkıca sarmış kendisine doğru çekiştiriyordu. Şaşkınlık içerisinde kendisini Nathan'ın yanında buldu. Julia ise sinirinden kuduruyordu bu adam daha evlendikleri günün sabahında metresine giderek rezil etmiş birde üstüne utanmadan "karım" diyerek akrabaları ile tanıştırıyordu...

      Nathan ise çapkınlığı ile ün salmış Martin'in karısından uzak durmasını istiyordu. Bu kadın şimdilikde olsa onun karısıydı.

    

   

   Martin ise Julia'ya hayran kalmıştı. Bu kızda diğer kızlarda olmayan saf bir güzellik vardı. Hele o saçları.. O saçlara yakından dokunmak için neler vermezdi.

      Nathan sert bir sesle "İçeri geçelim" diyerek Martin'e bir baş haraketiyle haraket etmesini söyledî.Julia'yıda çekiştirerek içeri girdi.

    

     Nathan hizmetçilerden birini yanına çağırarak "Misafirimize bir oda hazırlayın. Yoldan geldi yorgun olmalı odasına geçsin." dedi. Martin'de kabul ederek hizmetçiyi takip etti. Nathan'da ofisine geçti. Julia sinirli bir şekilde nathan'ı takip etti. "Sen nasıl terbiyesiz bir Adamsın ?! Nasıl olurda Evlendiğimiz günün sabahında metresine gidersin! Anlaşmalı bir evlilik yapmış olabiliriz ama nasıl benden evliliğin gerekliliklerini yapmamı istiyorsan sende bu kurallara uyacaksın. Beni insanlara rezil edemezsin." diyerek sinirle ayağını yere vurdu.

     Nathan Julia’nın Elizabeth'e gittiğini nasıl öğrendiğini merak etti. Elbette bunu araştırıp bulacaktı ama önce bu haddini bilmez karısıyla ilgilenmeliydi. "Evliliğimiz yazılı anlaşmada gerçekleşti ama daha mühürlenmedi" diyerek çapkın gözlerle julia'nın etrafında dönmeye başladı ve yavaş yavaş julia'ya yaklaştı. "Belki de bu gece mühürlemeliyiz ha. Ne dersin benim sivri dilli küçüğüm? Bu gece hazırlan." dedi ve arkasını dönerek masasına hiçbirşey olmamış gibi oturdu. Julia bütün sinirini bu adamın o güzelim yüzüne bir yumruk atarak rahatlatmak istiyordu. Mühürlemeymiş?! Bu adam balta girmemiş ormanların en yaşlı kütüğü olmalıydı. Ama oda julia'ysa bu adama gününü gösterecek julia'nın kim olduğunu bilmesini sağlayacaktı !!.

     

     

      

SONSUZA KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin