Edward'ın ağzından 'Marcel' kelimesini duymamla beraber gözlerim kocaman açıldı.Demek onun gerçek adını öğrenmişti dolayısıyla bizim sevgili olmadığımızı da.Yalanım ortaya çıkmıştı.Şimdi nasıl işin içinden sıyrılacaktım?Sonra birden kendime geldim.Edward kim ki ona hesap verecektim?Benim hayatımdaki gerçekler onu ilgilendirmezdi.Gözüm Marcel'e takıldı.Edward'ın kolu onun omuzlarındayken ne kadar da rahatsız olduğunun farkındaydım.Ona döndüm ve:''Marcel sen git istersen.'' diyerek sevecen aynı zamanda mahcup bir şekilde gülümsedim.Marcel Edward'ın kollarından sıyrılmaya çalışırak bir adım attı.Bunun üzerine Edward:''Heeyy!Nereye gidiyorsun dostum,konuşuyorduk.'' diyerek sert bir biçimde onu tekrar kollarının altına çekti.Onun bu hareketi sinirlerimi fena halde bozmuştu.''Bırak onu gitsin!'' diyerek Edward'a sert bir bakış attım.O ise rahatlığını hiç bozmadan,sanki her şey çok normalmiş gibi konuştu:''Ya bırakmazsam?'' Gözlerimi devirdim ve kararlı bir biçimde tekar Edward'a baktım.''Bak,sorunun neyse benimle hallet tamam mı?Onu bırak.'' Bu cümlem üzerine Edward,kafasından sinsi düşüncelerin geçtiğini belli edercesine gözlerini kıstı.''Pekala,hadi git bakalım Mar-cel!'' diyerek onu kollarıya sertçe öne doğru fırlattı.Marcel düşmemek için büyük çaba sarf ederek tökezledi.Bu sırada da gözlüğü yere düştü.Onun bu haline içim parçalanmıştı.Hemen atılıp gözlüğünü yerden almak istedim ama o sırada Edward'ın elini kolumda hissettim.Beni tuttu ve gitmemi engelledi.Ona kaşlarımı çatarak sert bir biçimde baktığımda yüzünde gitmeme engel olacak kararlılığı net bir biçimde görebiliyordum.Marcel dengesini sağlayıp gözlüğünü yerden aldı ve utanarak camındaki tozlarını sildi.Ardından çekinerek arkasını döndü ve bize baktı.Edward'ın sert bakışlarıyla karşılaşmasıyla kafasını çevirmesi bir oldu ve mahcup bir şekilde gözlüklerini takarak yanımızdan uzaklaşıp okula girmeye koyuldu.
Kolumu hızlı bir şekilde onun avucundan sıyırdım ve:''Senin sorunun ne ha?!İnsanlara karşı zorba olmak seni mutlu mu ediyor?!'' dedim.
''Sadece 'yalancılara' karşı.'' diyerek ciddi bir biçimde bana baktı.Başımı yana çevirerek burnumdan derin bir nefes verdim.
Nasıl savunacaktım şimdi kendimi?''Harry aslında bir hayalet ve ayrıca o artık benimle değil.O yüzden Marcel'i size 'Harry' diye tanıttım'' mı diyecektim?Ona vereceğim en mantıklı cevabı bulmaya çalışırken zil çaldı.Tanrım!Zil sesine bu kadar sevineceğim aklıma bile gelmezdi.
''Zil çaldı,derse girmem gerek.'' dedim ve bir adım atarak yürümeye koyuldum ama eli yine kolumu tuttu.Beni tutup tam karşına tekrar geçirdi.
''Bunu neden yaptığınızı şimdi söylüyorsun ve gidiyorsun.'' diyerek parmaklarını kolumdan yavaşça çekti.Çaresizce etrafıma baktım.Herkes okula giriyordu ve bahçe hemen hemen bomboş kalmıştı.
''Harry kim?'' gelen ses üzerine bakışlarım tekrar Edward'ta toplandı.
''Bu seni ilgilendirmez.'' diyerek konuyu kapatma şansımı denedim.
''Candice,Harry kim?Bu sorunun cevabı bu kadar zor olmamalı.Aksi halde tüm gün burada durabilirim.'' Her ne kadar onlar bu anlayışı hak etmese de,onları yalan söyleyerek kandırdığım için üzerimde biraz suçluluk duygusu vardı.O yüzden Edward'ı tatmin edecek bir cevap vermek benim vicdanımı rahatlatmış olacaktı.
Parmaklarımla oynamaya başladım ve gözlerimi parmaklarıma diktim.
''Bak,Harry...Harry benim aşık olduğum kişi.'' diyip gözlerimi Edward'a yönelttiğimde cümlemin devamını istediğini açıkça görebiliyordum.
''Ben Harry'e aşığım fakat o bunu bilmiyor yani sadece platonik aşk.'' dedim.Evet bu mantıklı bir cevaptı ama o da ne bunu dememle birlikte Edward kahkalara boğulmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Seni Çağırıyor (Harry Styles)
FanfictionHayallerinizin erkeği bir gün PAT diye karşınıza çıksa ne yapardınız? Delirdiğinizi mi düşünürdünüz yoksa Tanrının sonunda sesinizi duyup sizi ödüllendirdiğini mi? Candice onu gördü.Hayallerinin erkeğini... Ama emin olmadığı bir şey vardı: O gerçek...