İnsanlar umutsuzluğa düştüğünde,yaşamak için bir sebepleri kalmadığında ne yapardı?
Kimisi çevresindekilere gülümseyip hiçbir şey belli etmeden yaralarıyla yaşamaya çalışırdı.Kimisi hayata küser ve yaşamı kendine zehir ederdi.Kimisi ise yaşamına son verirdi.Bu son seçenek zayıf insanlar tarafından seçilirdi çoğu zaman.Bir zamanlar ben de o zayıf insanlardan olmuştum ama benim o insanlardan bir farkım vardı:Benim bir ''kurtarıcım'' olmuştu.Hem de bu kurtarıcı,hayatımdaki en özel kişiydi.Bir mucizeydi.. Peki ya bir insan kurtarıcısı tarafından öldürülse ne yapardı?İşte bunun yanıtını bilmiyordum.
Yarı açık gözlerle,hastane odasının beyaz çarşafları üzerinde yatarken kafamdan bunlar geçiyordu.Bu benim umutsuzluğa düştüğüm ikinci durumdu ve biliyordum ki bu sefer bir kurtarıcım olmayacaktı.
Annemin aralanmış gözlerimi görmesiyle koltuktan fırlayarak yanıma gelmesi bir oldu.Heyecanla ellerimi tutarak:''Candice,iyi misin?'' dedi.
Her şey o geceyle ne kadar da çok benziyordu.Annemin davranışları,ıslak gözlerinden okunan endişe ve korkuları..Sanki o berbat geceyi tekrar yaşıyordum.O zaman incinen bir gururum vardı.Şimdi ise kırılan bir kalbim.
Anneme ve daha sonra da odaya baktım.Odada başka kimse yoktu.Gücümü toplayıp derin bir nefes aldıma ve anneme:
''Anne,babam nerede?'' diye sordum.Annem acı bir tebessüm etti ve:
''Candice,baban iş için şehir dışına çıktı.Onu arayıp endişelendirmek istemedim yoksa böyle bir zamanda elbet yanında olurdu.''
Gözlerimi kırparak onu onayladım.Bu sırada içeri Edward girdi.Elinde bir kahve bardağı vardı bizi görünce masaya bıraktı ve hemen yanımıza geldi.
''Nasıl hissediyordun Candice?''
Ona cevap vermedim ve başımı yana çevirdim.
Annem ona iyi olduğumu söyledi.Anneme baktım ve:
''Ne zaman eve gidebilirim?'' diye sordum.Edward ve annem umutsuzca bibirlerine baktılar.Annem:
''Canım,bunu tam olarak bilmiyoruz.Doktorlar iç kanama olasılığına karşın seni bir müddet hastenede tutacaklarını söylediler.''
''Ama ben kendimi iyi hissediyorum.'' diyiverdim.Annem kaşlarını kaldırarak yapabileceği hiçbir şey olmadığını belirtmişti.
Kaşlarımı çatıp tekrar başımı yana çevirdim.Edward anneme:Bayan Wilson,size kahve aldım.Yorgun görünüyorsunuz.'' dedi ve ekledi:''Hatta isterseniz siz eve gidip biraz dinlenin ben Candice'in yanında beklerim.''
Bu söz üzerine şaşkınlıkla onlara baktım.Bu çocuk kendini ne sanıyordu böyle?! Annem kibarca gülümseyerek Edward'ın koluna dokundu ve:
''Buna hiç gerek yok.Bence sen de artık evine git,ailen merak eder.'' dedi.Rahat bir nefes almıştım.Taa ki Edward'ın bunun sorun olmadığını söyleyip,kalmak istediğini duyana kadar!
Ben olanları hazmetmeye çalışırken annem birden:
''Sanırım eve gitmem gerekecek.Candice'e evden bir şeyler getirmeliyim.Edward sen burdaysan..''
''Oh tabii Bayan Wison.Lütfen.Ben buradayım'' dedi ve annem başımı okşayıp:
''Hemen dönerim.'' dedi.
Ve annem gitti.Şimdi bu lanet insanla aynı odada tek başımaydım.Tekrar başımı sinirle diğer tarafa çevirdim.
Sessizliği bozan Edward olmuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Seni Çağırıyor (Harry Styles)
FanficHayallerinizin erkeği bir gün PAT diye karşınıza çıksa ne yapardınız? Delirdiğinizi mi düşünürdünüz yoksa Tanrının sonunda sesinizi duyup sizi ödüllendirdiğini mi? Candice onu gördü.Hayallerinin erkeğini... Ama emin olmadığı bir şey vardı: O gerçek...