2 gün sonra...
Saat gece 11 olmuştu bile.Annem mutfakta bulaşıkları makineye dizmekle uğraşıyordu.Tedirgin bir şekilde yanına gittim.
''Anne..Yarın pazartesi.''
''Yani?'' diyip bulaşıklarla ilgilenmeye devam etti.
Parmaklarımla oynuyordum ve : ''Yani..Sanırım yarın okula gitmeliyim.'' dedim. Annem bir an duraksadı.Bana dönerek: ''Bunu yapman gerekmiyor biliyorsun değil mi?Henüz çok erken.Belki biraz daha..'' ''Biliyorum!'' diyerek sözünü kestim. ''Biliyorum ama böyle evde saklanarak,herkesten kaçarak bir şeyler yoluna girmez.Bazı gerçeklerle yüzleşmeliyim hatta onlarla savaşmalıyım.Bunu kendim için yapmam lazım.Emin ol benim için en iyisi bu!'' dedim ve annemin gözlerinin içie bakarak beni onaylamasını bekledim.Annem derin bir nefes aldı ve:''Bilemiyorum Candice.Aslında bunu Bay Johnson'a danışmakta fayda görüyorum çünkü ben hala erken olduğu kanısındayım.'' dedi. ''Aoh zaten bunu bugün Bay Johnson'a anlattım ve o eğer ben hazırsam neden olmasın dedi.'' diyerek onu ikna etmeye çalışıyordum. Annem kaşlarını kaldırdı ve ellerini teslim oluyormuşcasına havaya kaldırıp:''Pekala,madem sen bu kadar kararlısın ve de hazırsın,tamam o zaman.'' dedi. ''Ve Candice! Eğer kendini kötü hissedersen araman yeterli.'' dedi. ''İyi olucam.'' diyip onu yanağından öptüm ve yavaşça odama doğru yürümeye başladım. Bu koca bir yalandı! Yarın asla iyi olmayacağımı biliyordum.Çünkü o pislikle aynı okuldaydık ama bunu yapmak zorundaydım ama bu süreci ne kadar çok uzatırsam benim için o kadar zor oluyordu.
Odama girdim ve gece lambasını yakıp yorganın içine girdim.Gece lambasını açıp uyumak beni kendimi güvende hissettiriyordu,karanlık artık bana ürkütücü geliyordu.Yarını düşündükçe strese giriyordum.Bir türlü uyku tutmuyordu.Belki de biraz müzik dinlemeliydim diye düşünerek hemen başucumdaki komidinden telefonumu ve kulaklığımı aldım.Ellerim sürekli slov şarkılar seçiyordu ve bunun şu anki ruh halim için hiç de iyi olmayacağını biliyordum. Ve artık sıradaki şarkıda gözyaşlarımı serbest bıraktım.Gözyaşlarım artık özgürdüler ve istedikleri yere kadar gidebilirlerdi..Demi Lovato -Skyscraper çalıyordu...
''Gökyüzü ağlıyor,ben izliyorum
Ellerimde gözyaşı damlaları yakalıyorum
Sadece sessizlik,bu bitiyorken
Hiç şansımız olmamış gibi
Benden geriye hiçbir şey kalmamış gibi hissettirmek zorunda mısın?''
Gözyaşlarım yastığı ıslatıyordu ve kendimi berbat hissediyordum.O kadar güçlü müydüm bunun üstesinden gelecek kadar güçlü müydüm? Ellerimle gözlerimi sildim ve ellerimi indirdiğimde o yanımda uzanıyordu.Harry... Yeşil gözlerini dikmiş masum bir şekilde bana bakıyordu.Bu sefer korkmamıştım hem de hiç.Hatta memnun bile olmuştum.O beni ölümden kurtaran kişiydi.O benim hayatta güvendiğim tek erkekti.En önemlisi de o benim hayallerimde tanıdığım o muhteşem insandı...Ona bakıp acı bir şekilde gülümseyerek gözlerimi kırptım.Gözlerimi kırpmamla iki damla daha gözyaşı yanaklarımdan aşağı süzüldü. O an Harry'nin bana destek olmak için yanımda olduğunu biliyordum.Bunu tüm kalbimle biliyordum.Kulaklığımın birini çıkardım ve ıslak gözlerle ona bakarak uzattım.Dudaklarını hafifçe sıktı ve gözleriyle beni onaylayarak kulaklığı aldı.Bana daha çok yaklaştı ve kulaklığı kulağına taktı.Birbirimize iyice yaklaştık ve ben artık onun ılık nefesini yüzümde hissedebiliyordum.Tek yaptığımız göz göze bakmaktı ama bu yaşadığım en büyülü andı.Şimdiye dek hiç böyle hissetmemiştim.Adını bile koyamadığım değişik duygular hissediyordum.Bu belki mutluluktu,belki kendimi güvende hissetmekti,belki huzurdu,belki aşktı,belki de hepsiydi...Şarkı devam ediyordu:
''Sahip olduğum her şeyi alabilirsin,her şeyimi yıkabilirsin
Camdan yapılmışım gibi,kağıttan yapılmışım gibi
Devam et ve beni yıkmayı dene
Bir gökdelen gibi yerden yükseliyor olacağım.''
''Bir gökdelen gibi yerden yükseliyor olacağım.'' bu söz kendini bana Harry yanımda olduğunda kabul ettirdi.O yanımda olduğundan beri kendimi daha iyi hİssediyordum.Ondan güç alıyordum.Artık Harry'nin bir anda yanımda belirmesinden korkmuyordum ve şu an korktuğum tek şey onun kaybolacak olmasıydı.Bir kere bile onun gerçekliğini kendime iyice kabul ettirmek için ona dokunmadım.Belki o dokunduğum anda ortadan kaybolacak bir hayaldi ve ben onun kaybolmasını istemiyordum.Tek istediğim bu anın sonsuza dek sürmesiydi.
Ne zaman uyuduğum hakkında hiçbir fikrim yok ama gözlerimi açtığımda kaçınılmaz son: O gitmişti...Kulaklığın teki kulağımda kalmıştı ve diğeri onun yattığı yerde.Kulaklığı kulağımdan çıkardım ve yataktan kalktım.Banyoya gidip yüzümü yıkadım.Odaya döndüğümde belki ordadır ,düşüncesiyle ilk baktığım yer yatağımdı ama yoktu...
Giysi dolabından dar jean pantolunumu ve gri salaş kazağımı çıkardım..Aynanın karşısındaydım ve yatağımı rahatlıkla görebiliyordum.Gözüm sürekli aynadan yatağımı kesiyordu.Saçlarımı da büyük bir kurdeyle topuz yaptıktan sonra hazırdım ve anlaşılan onun geleceği yoktu.Çantamı hazırlayıp son bir kez odama bakarak odadan çıktım.
Mutfağa indiğimde kahvaltı masası hazırdı ama kimse yoktu.Daha sonra masadaki not dikkatimi çekti. ''Bugün işe erken gitmem gerekti ve babanla çıktım.Kahvaltı yapmadan okula gitme.Seni seviyorum. -ANNEN''
'''Pekala '' diyerek birkaç bir şey atıştırdım ve anahtarlarımı da alarak evden çıktım.
Genelde annem işe giderken beni de okula bırakırdı ama bugün o olmadığı için yürüyecektim.Zaten okul pek uzak sayılmazdı.Hem yürümek biraz kafamı dağıtır diye düşünüyordum.Birkaç adım atmıştım ki Ashley babasının arabasıyla yanımda belirdi. ''Hey Candice,istersen beraber gidelim.'' dedi ve kaşlarını kaldırarak vereceğim cevabı bekliyordu.Ben ise yürümeye devam ettim ve onu umursamazdan gelerek :''Hayır,yürümek istiyorum.'' dedim. ''Arabasını benim hizamda yavaşça sürüyordu ve ''Emin misin?'' diye sordu ve bir an durup ana baktım ve ''Oldukça!'' dedim. ''Pekiii,sen bilirsin.'' diyerek yanımdan uzaklaştı.Ashley'e kızgındım hem de fazlasıyla!Her şey onun yüzünden olmuştu.Hala nasıl oluyor da hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu?!
Ve işte başlıyordum! Okul tam karşımda duruyordu.Bir an durdum.Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve nefesimi verirken gözlerimi açıp yürümeye devam ettim.Kendimden emin ve sağlam adımlar atmaya çalışıyordum.Kendime söz vermiştim:Güçlü olacaktım! Okul kapısından içeri girdiğim anda sanki herkes bana bakıyormuş gibi hissetmeye başladım.Aslında ilk başta öyle hissetmiştim ama fark ettim ki ciddi anlamda herkes bana bakıyordu! İnsanlar bana bakıp birbirleriyle fısıldaşıyorlardı.Ne konuştuklarını tahmin etmek hiç de zor değildi! Kimseye bakmamaya,kimseyi takmamaya çalışıyordum.Tek elimle kolumdaki çantayı sıkıca sıkıyordum ve yürümeye devam ediyordum.
''Hey Dan!Seninki geçiyor.'' dedi bir ses! Dehşete kapılmıştım!Adımlarım istemsizce yavaşladı ve ben acıyla gözlerimi yumdum.Sanki o an içimdeki tüm gökdelenler yıkılmıştı,sanki o an ben yıkılmıştım.İster istemez sesin geldiği yöne baktım ve o an, bulunduğum durumdan bin kat daha fazla dehşete düştüm.Gördüğüm şey karşısında çantamı tuttuğum kolum aşağı sarktı,ağzım açık kaldı ve gözlerim kocaman açıldı.
O an ağzımdan tek bir söz çıktı: ''Harry?!''
Okuduysanız ve diğer bölüme geçecekseniz lütfen VOTE verin.Sizin için zor bir şey değil,tek bir tıklamayla yapıyorsunuz.Benim için ise emeğimin karşılığı oluyor.Teşekkürler..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Seni Çağırıyor (Harry Styles)
FanfictionHayallerinizin erkeği bir gün PAT diye karşınıza çıksa ne yapardınız? Delirdiğinizi mi düşünürdünüz yoksa Tanrının sonunda sesinizi duyup sizi ödüllendirdiğini mi? Candice onu gördü.Hayallerinin erkeğini... Ama emin olmadığı bir şey vardı: O gerçek...