3.Bölüm

2.4K 78 8
                                    

              Gözlerimi bir hastane odasının yatağında açtım.Karşımdaki duvar camdı ve babamı bir doktorla konuşurken görüyordum. Annem ve Ashley başımda oturuyorlardı.Birden Ashley yerinden fırladı ve ''Bayan Wilson! '' diyerek beni gösterdi.Annem heyecanla yerinden kalktı ve ellerimi tutarak 'Candice,iyi misin? Bizi çok korkuttun.'' dedi. Konuşamayacak kadar yorgundum.Bedenimde kalan son gücümle :  ''Ben... eve gitmek istiyorum.'' diye fısıldadım. ''Tamam canım,seni eve götürücez.'' diyerek ellerimi sıktı annem.Bir yandan da gözyaşlarını bana belli etmeden silmeye çalışıyordu. Babam ellerini birleştirmiş,dudaklarını sıkarak odaya girdi. Onun yüzüne bakamıyordum.Utanıyordum  ve gözlerimi devirdim.O an gözlerimden iki damla gözyaşı aktı.Babam yanıma gelip saçlarımı okşadı. ''Geçti hayatım,tamam, geçti.''diyordu. Babam konuşmaya devam etti : ''Doktor eve şimdi  gidebileceğimizi söyledi.''  Annem üzgün bir şekilde kafasıyla babamı onayladı. Ashley sandalyedeki çantayı aldı ve içinden temiz eşofmanlar ve bir çift spor ayakkabı çıkardı. Babam ''Arabada bekliyorum.'' diyerek çıktı.Ashley ve annem beni yavaşça giydirdi.İkisi beni yataktan kaldırdı.Tam odadan çıkmak üzereyken annem bir şey unutmuşçasına geri döndü ve  kanlı elbiseyi bir çöp poşetine koydu.Bunu arkası dönük halletmeye çelışıyordu ama ben o şeyi gördüm.Tekrar ağlamaya başladım ama bu sefer daha yüksek! Haykırıyordum!Sadece her şeyin bir kabus olmasını istediğim o anlarda lanet bir elbise gerçekliğin tüm iğrençliklerini bana göstermişti.Dizlerim çözülmüştü.Ayakta duramıyordum. Tek yaptığım bağıra çağıra ağlamaktı!Kalbim sıkışıyor,nefes almakta güçlük çekiyordum ama umrumda bile değildi! O an kalbime saplanan bu ağrının beni öldürmesi için yalvarıyordum.Annem beni tutmaya çalışıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu ve  artık gözyaşlarını saklama gereği duymuyordu.''Yeter artık!!! Kendine gel!! '' diyerek bana sert bir tokat attı.Ashley'nin gözleri kocaman açıldı ve refleks olarak elleriyle ağzını kapattı.

   Gözlerim dolu dolu ona baktım. Susmuştum.Üzerimdeki şoku atlatmıştım. ''Anne götür beni burdan.'' diyerek ona sarıldım.Annem saçlarımı koklayarak bana sımsıkı sarıldı.Eleriyle başımı nazikçe geri itti ve yanaklarımı sildi.''Hem de hemen.'' diyerek zorla gülümsedi.

   Annemin koluna girmiş bir biçimde hastenin dışına çıktık. Ashley yanımda yürüyordu ve onunla hiç konuşmamıştım.Annem Ashley'e döndü ve ''Zor bir geceydi,istersen eve bizim arabayla gel.'' dedi. Ashley : ''Gerek yok Bayan Wilson.Arabayı sürebilirim.Teklifiniz için sağolun.'' dedi. Ashley bana baktı ve mahcup bir şekilde:'' Şeyy,Candice. Böyle olacağını bilemezdim.Aslında o iyi bi..'' ''Sus!'' dedim. ''Onun adını duymak istemiyorum!'' dedim. Ashley omzuma dokundu ve ''Çok üzgünüm.'' dedi.Omzumu silkeleyerek onun ellerinden kurtulmak istedim. Rahatsız olduğumu anlayan Ashley ellerini tereddütle üzerimden çekti ve tekrar mahcup şekilde ''İyi geceler Bayan Wilson.'' diyerek arabasına doğru yürüdü.

Babam bize kapıyı açtı ve annem de benimle arka koltuğa oturdu.Yol boyunca kapşunumu başıma geçirmiş bir biçimde,ellerim önümde birleşmiş sessizce dışarıyı izledim. Bir ara annem ellerimi kendi avuçları arasına aldı ve şefkatla okşadı.Ona bakarak memnuniyetle gözlerimi kırptım ve daha sonra tekrar ellerimi eski pozisyonuna getirdim. 

 Babam kırmızı ışıkta durduğunda bilinçsizce trafik lambasını izlemeye koyuldum.Önce kırmızı,sonra sarı ve ardından yeşil. Işıklar birbiri ardına değişmişti ve bu beynimde bir sahnenin canlanmasına neden olmuştu. ''Harry!'' diye bağırdım.Annem ve babamın bakışları üzerimdeydi ve hızla yan oturarak onlara döndüm ve  ''Harry! Onu gördünüz mü?'' diye sordum.Annem şaşkınlıkla bana bakıyordu ve babamın dikiz aynasındaki bakışları da ondan pek farklı sayılmazdı. Babam ''Harry de kim?'' diye merakla sordu. Ben telaşla onlara :''Ne yani benim yanımda bir çocuk yok muydu?! Uzun boylu,kıvırcık saçlı ve yeşil gözleri var! '' Annem her şeyi anlatmaya başlamıştı. Ashley partide beni bulamamış ve beni aramaya başlamış.İnsanlara beni sormuş ve birisi benim birkaç dakika önce partiden koşarak ayrıldığımı söylemiş.O da arabasına binerek yolu takip etmiş ve beni uçurumun kenarında baygın halde bulmuş.Annemleri arayıp olanları anlatmış ve beni hasteneye getirmiş. 

''Ne yani yanımda başka biri yok muymuş'' diye merakla sordum ve aldığım ''hayır'' cevabıyla hayal kırıklığına uğradım.Ahh belki de sadece bir rüyaydı diye düşündüm.

Eve gelmiştik.Yine annemin kolunda odama çıkıyordum ve babam da hemen arkamızda bizi takip ediyordu.Odaya girdik ve annem ışığı açtı.Odam artık gözüme daha farklı geliyordu.Aslında artık tüm dünya farklı geliyordu ve  bundan sonra dünyamı yeniden kurmalıydım.Daha farklı bir ben ama daha nefret edilesi bir ''ben''le.

   Ayakta duruyorduk ve babam beni kucakladı. ''İyi geceler hayatım.'' diyerek beni alnımdan öptü ve odadan çıktı.Annem şefkatli bir ses tonuyla :''Banyo yapmak ister misin?Bu seni rahatlatır'' diyerek  tek eliyle saçlarımı okşadı. ''Evet, iyi olur.'' dedim. ''İstersen sana yardım edebilirim.'' dedi ama ben onu ''Yoo hayır bunu yapabilirm.Hemm.. biraz yalnız kalmak istiyorum.''  diyerek reddettim. Annem de bana sarıldı ve geri çekilerek: ''Her şey iyi olacak.Güven bana.'' dedi. ''Umarım.'' diyerek gözlerinin içine baktım. ''Bir şey gerek olursa seslenmen yeterli.'' dedi ve odadan çıktı. 

   Odamın kendi banyosu vardı ve ben giysilerimi yatağın üzerine çıkararak banyoya girdim.Suyun sıcaklığını ayarladım ve kendimi tepemden akan suyun vermiş olduğu rahatlığa bıraktım.Onu,Harry'yi düşünüyordum. Evet,artık tüm erkeklerden nefret ediyordum ama o başkaydı.O benim hayallerimdeki erkekti ve hayallerimdeki erkek  muhteşem bir biçimde nazikti.Harry...  Onu gördüm ...O hayal olamayacak kadar gerçekti.

  Şampuan tüm saçımı ve vücudumu kapladığında liflenmeye karar verdim.Her tarafımı kendimden tiksinerek liflemeye başladım.Sanki ne kadar çok bastırırsam pislik vücudumdan o kadar çabuk gidecek gibi hissediyordum.Beynimde milyon tane düşünce vardı ama en çok öne çıkan düşünce Harry oluyordu.İstemsizce onu düşünüyordum.Harry beni hayatımdaki en berbat durumdayken gördü ve bir melek gibi beni ölümden kurtardı.Belki de o bu hayatta güvenebileceğim tek insandı ama var olduğundan emin bile değildim.Ellerim sırtıma yetişmiyordu ama ben sınırlarımı zorlayarak sırtıma da uzanmaya çalışıyordum. Ve bir ses! ''Bana bırak.'' diyerek biri elimdeki lifi aldı. Korkuyla arkamı döndüm ve ''Aman Tanrım aman Tanrım!'' diye bağırmaya başladım. ''Hey,korkma! Benim Harry.'' diyerek ellerini havaya kaldırdı. ''Bu benim çıplak olduğum gerçeğini değiştirmez!'' diyerek aceleyle banyo dolabının yanına giderek bir havlu kaptım ve vücuduma sardım.Bir elinde köpüklü lif duruyordu ve suları dirseklerine akıyordu. Sinsice sırıttı ve : ''Merak etme bakmıyorum.'' diyerek başını yere eğdi. 

   Üzerimdeki şoku atlattım ve ''Ss sen de nesin?Gerçek misin yoksa hayal mi görüyorum?'' diye şaşkınlıkla sordum. ''Bu suyun beyaz tişörtümü ıslatarak seksi vücudumu ortaya çıkarması kadar gerçeğim.'' dedi ve bana gülümseyerek baktı.

''Candice! Bir sorun mu var?'' annem odamın kapısından bağırıyordu ve ben Harry'nin gözlerinin içine bakarak :''Aaa hayır! Sadece gözüme şampuan kaçtı.İyiyim.'' diyerek cevapladım.

''Peki ya ''hayalet'' değilsen buraya nasıl girdin?Yoksa hep burda mıydın?! Yoksa sen bir hırsız mısın?!Ayrıca dün gece...'' diye konuşmaya devam ederken birden ellerini göğsünün hizzasına getirip sallayarak:

'Hop hop hop .Sakin ol bakalım.'' diye sırıttı. ''Tüm bu soruların tek bir cevabı var : Beni buraya ruhun çağırdı.'' dedi.

''Ne ne nasıl yani?'' dedim.

''Ahh hadi ama! Bunu inkar edemezsin.İkimiz de buraya beni çağırdığını biliyoruz..Kabul et beni düşünüyordun.''

''E evet ama.Bu nas...''

Cümlemi bile bitirmeme izin vermeden: ''Bingo!'' diyerek bağırdı.

''Bak şu an çıplağım ve hiç tanımadığım,tamam belki sadece hayallerimde tanıdığım bir ''hayalet'' tarafından hiç de mantıklı sayılmayacak bir konuşma yapıyorum.''

O yavaşça bana doğru yaklaşıyordu ve ben banyo dolabına yapışmış öylece bakıyordum.

Yaklaştı,yaklaştı,yaklaştı...Gözlerimi kapayıp dişlerimi olabildiğince sıktım.Ellerimle havluyu sımsıkı kavramıştım.

''Şimdi gitme zamanı.'' dedi ve köpüklü parmağını burnuma değdirdiğini hissettim.

Gözlerimi tereddütle açtım ama o yoktu! Ahh yine hayal görüyor olmalıydım! Arkamı dönüp aynaya baktığımda burnumda gördüğüm şey onun yapmış olduğu köpük izinden başka bir şey değildi...

#Oylarınızı ve yorumlarınız eksik etmeyin lütfen.Ne kadar çok istek alırsa o kadar çabuk yayınlıyorum.Okuduğunuz için teşekkürler :)

Ruhum Seni Çağırıyor (Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin