BÖLÜM 8 ..
Klaus dünyasının başına yıkıldığını hissediyordu. O'na sonsuz gibi gelen bir saniye de hayatının aşkını nasıl kaybettiğini anlayamıyordu. Hayatı sönmüş bir yıldız gibi ellerinin arasından kayıp gitmişti. Bunu kabul edemiyordu. Hayatına doğan bu güneşten nasıl ayrılabilirdi ki ?
Rebekah ise abisi için endişeleniyordu. Savaş bitmişti. Kazanmışlardı ancak en büyük kaybı da kendileri vermişti. Caroline'nın yokluğu bu aile için felaket olabilirdi. Savaşın ardından herkes dağılmıştı. Rebekah Bonnie ve Jeremy'den eve gitmelerini istemişti. Rebekah'nın Klaus'un yanında kalması gerekiyordu. Abisinin bu halini gördükten sonra O'nu yalnız bırakamazdı.
Klaus etrafında olan hiçbirşeyi farketmiyordu. Zamanın ve dünyanın farklı bir yerindeydi sanki. Zaman yanından kayıp gidiyordu insanların hepsi sanki birer resimdi. Klaus onları camın dışından izliyor gibiydi. Kendini hapsolmuş hissediyordu. Çaresizce.. Cesetlerin üzerinden Caroline'nın cansız bedenine doğru ilerlemeye başladı. Sevdiği kadını kollarının arasına aldı. Saçlarını düzeltti. İçindeki boşluk kapanmıyordu. Caroline'ı kucağına aldı. Kızarmış gözleri Rebekah'nınkilerle buluştu. Hiç birşey söyleyemiyordu. Arabanın anahtarlarını kardeşine verdi.
Rebekah abisini anlamıştı. Klaus'un arkasından arabaya doğru ilerledi. Klaus ifadesizdi. Sanki ruhu tarafından terk edilmişti. Kucağındaki Caroline'a sanki kırılacak bir bibloymuşcasına davranıyordu. Dikkatle arabanın kapısını açtı ve arka koltuğa bıraktığı Caroline'nın yanına geçti. Rebekah sürücü koltuğuna geçerken Klaus sevdiği kadının solmuş saçlarını okşuyordu..
Yol boyunca ikiside ağzını açmadı. Eve geldiklerinde kapıyı açan Stefan olmuştu. Karşısında Gözleri dolmuş Rebekah ve ardında oldukça ifadesiz kırmızı gözlerle Caroline'ı taşıyan Klaus'u gördü. Tek dostunu kaybetmişti. Bu O'nun laneti gibiydi. Önce Lexi şimdi de Caroline.. Her kez Stefan'ı terk etmeye yemin etmiş gibiydi. Gözlerini Caroline'dan ayıramıyordu. Evde bir ölüm sessizliği vardı. Kimse ağzını açamıyordu. Herkes bir köşeye oturmuş hayat dolu Caroline'nın yasını tutuyordu. Eğer Rebekah içeri doğru bir hamle yapmasaydı sabaha kadar kapının önünde durabilirlerdi. Rebekah'nın hamlesi üzerine geri çekilen Stefan'ın arkasından kucağında Caroline ile Klaus'ta içeri girdi ve direk Merdivenlere yöneldi.
Rebekah koltukta oturmuş üzgün Candice'a baktı. Candice babasının kucağında Caroline'ı görünce büyük bir üzüntü duymuştu. Rebekah Candice'a yaklaştı O'nu kucağına aldı.
Can: Caroline geri dönücek bizi bırakmadı dimi ? Diye sordu. Sesi o kadar kırılgandı ki. Bu Candice'ın şahit olduğu ilk ölümdü. Küçük bir kıza sevdiği birinin artık bu dünya da olmadığını nasıl açıklayabilirsiniz ki ? Rebekah'nın dolmuş gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
R. Üzgünüm tatlım.. Merak etme Caroline artık hep seninle olucak O'nu her düşündüğünde yanında olucak..
Can: O'nu düşünüyorum... Burada değil. Derken Candice ağlamaya başlamıştı.
R. Hayır tatlım bak burada.. Dedi ve elini küçük kızın kalbine koydu.