Arkadaşlar iyi yazmak için elimden geleni yapıyorum. Yaratıcı olmaya çalışıyorum.
Umarım okur sayısısı artar elimden gelenin fazlasını da yapacağım.
Lütfen beni eleştirinki nerde neyi yanlış yaptığımı anlayabileyim ve düşüncelerinizi öğrenebileyim LÜTFEN!!! :)
İYİ OKUMALAR...
Beni çekiştiren elinden kurtulup. o yeşil gözlerine bakarak "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordum.
Bana dönüp gözlerini devirdi. Ciddiyim hayatımda onun kadar umursamaz birini görmedim. Alay eder gibi sırıtarak
"Uyurken daha az kafa ütülediğinden" dedi tekrar.
Ona anlamamış gözlerle bakıp beynimin sormamı emrettiği soruyu ona yönelttim
"Sen beni uyurken ne zaman gördünde 'uyurken daha az kafa ütülüyorsun' dedinki?" ona soru işareti dolu bakışlarımı yolladım. Sonra aklıma gelen ilk şeyi ekledim çünkü beni uyurken görmüş olması ihtimalinden korkuyordum.
"Uyurken kimse kafa ütülemez zaten nasılsa uyuyodur." diye saçma bir cümle kurarak "Bundan bahsediyorsun dimi?" diye sordum.
Bana o yeşil gözlerle sen öyle san bakışı attı. Yüzünde çarpık bir gülümseme oluşmuştu. Yavaşça yaklaşarak biraz eğildi ve gözlerimin içine baktı. " İnan bana sen uyurken de konuşuyorsun tabii şimdiki halindan daha az" derken yüzündeki gülümseme iyice yayıldı.
Yüzümün utançtan kızardığını hissedebiliyordum. Beni uyurken kesin görmüştü. Söyledikleri bunun kanıtıydı. Çünkü uyurken konuştuğumdan annemde bahsetmişti. Hatta bi ara rüya görürken kendi sesime uyandığım bile olmuştu. Yanlız uyurken neyden bahsettiğim meçhuldü.
"Hiç de bile" diye sitem ettim. Bana boşuna uğraşma gerçekleri biliyorum der gibi baktı
Lanet olsunn!!!!
Hemen ona asıl merak ettiğim soruyu sordum
"Beni uyurken ne zaman gördün?"
"Otele geldiğin ilk gün seni odaya kim çıkardı sanıyosun??" demesiyle çok şaşırdım şaşkınlığın etkisiyle ağzımdan "Beni sen mi taşımıştın?" diye soru döküldü. ben babam çıkarmıştır zannetmiştim. Zaten o akşamla ilgili bir tek beni taşıyan güçlü kolları anımsıyordum. Onun da sahibi oymuş. Bana bakıp gülerek "Jeton köşeli sanırım ancak anladın!" dedi. İyice sinirlerime dokunuyodu bu. Ben somurtmakla meşgulken beni bileğimden tuttuğu gibi merdivenlerden aşşğı indirmeye başladı.
Resepsiyonun önüne gelmiştik. Bu benim aklıma neden gelmedi ki?? Resepsiyondan yedek anahtar varsa isteyebilirdim. Ama nedense böyle gerekli şeyler Ada' nın aklına gelmezdi.
Bana dalga geçerek "Dur tahmin edeyim aklına resepsiyon gelmedi sen de şimdi onun için yakınıyosun!!" bu çocuk benim sinirlerimi çok fena bozuyordu. "Bi de başıma müneccim kesil!" diye laf attım. Resepsiyonun önünde durduğumuzda kimsenin olmadığını görünce hayal kırıklığına uğramıştım. Bana dönüp
"Beni lafa tutup iki saat soru yağmuruna tutmasaydın yetişebilirdik!" diye bana sinirli bi bakış attı.
İnanmıyorum yaaa şimdi suçlu ben mi olmuştum???
"Ben ne yaptım yaaa?? Hem sen bana önceden deseydin nereye gideceğimizi, zorla kolumdan tutup çekiştirmeseydin daha çabuk gelirdik." hemen suçu bana atamazdı. Hem ben ondan yardım bile istememiştim.
Yüzüne bile bakmadan arkamı dönüp hızla tekrar merdivenlerden çıkmaya başlamıştım.
Arkamdan "Nereye gidiyosun?" dedi.
Ona aldırmadan ilerlemeye devam ettim. Yeter bu çocuğu dinlediğim.
Arkamdan yürüdüğünü hissedebiliyordum. Ama onu takmamaya kararlıydım. Odanın kapısının önüne gelince kapının önüne oturdum. Zaten çok geç olmuştu bi kaç saat daha dayanıp kapıya vururdum. Nasıl olsa o zamana güneş doğardı. Bende sabah yürüşe gitmiş gibi yapıp odaya girerdim. Hem o zamana üzerimdekilerde iyice kururdu. Annemgile de hesap vermek zorunda kalmazdım.
Oraya oturduğumda planım buydu.
Tabii o karşıma geçip yeşil gözlerini bana dikerek "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Cidden ne yaptığımı çözememişti. Çünkü gözlerinde soru işareti vardı.
Cevap verme gereği duymadığım için gözlerime önüme sabitleyerek beklemeye başladım. Taki beni yine bileğimden tutup bu sefer koridorun sonuna doğru ilerlemeye başlayana kadar
"Sen de iyi alıştın beni tutup götürmeye yaaa!!!" diye kızdım. Bana sadece gözlerini devirmekle yetindi. Ben bileğimi ondan kurtarmaya çalıştıkça daha sıkı tutuyordu. "Yaaa bıraksana beni!! Yine nereye gidiyoruz???" diye dayanamayıp bağırdım artık.
Bana hiç dönmeden buz gibi bir sesle "Benim odama gidiyoruz!!" diyince şaşkınlıktan ağzımın açılmasına engel olamadım. Bugün bitmeyecek gibi görünüyordu..................
(Umarım beğenirsiniz)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR 'SIZ ADA OLMAZ
Romance" Rüzgar! " bana bakmıyordu. Sırtı bana dönüktü. Onunla konuşmak istiyordum ama izin vermiyordu. Bana bir yaklaşıp bir uzaklaşması bu dengesiz halleri beni deli edecekti. Bir hışımla bana döndü ve delice bakan o yemyeşil gözlerini bana dikti. "...