Merhaba canlarım :)
İYİ OKUMALAR...
Barın girişine doğru ilerlerken meraklı gözler bizi inceliyordu. Bu durumdan rahatsız bir şekilde kıpırdandığımda hafifçe yükselerek Rüzgar’ın kulağına yaklaşıp
‘’Neden bize bakıyorlar?’’ dedim.
Sesimin benim bile duyamayacağım kadar kısık çıkmış olmasına rağmen Rüzgar duymuştu. Yüzünü bana çevirerek soğuk bakışlarını benimkilerle buluşturduğunda dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.
‘’Bize değil sana bakıyorlar.’’ Gözleri bunu anlayamadığım için benimle alay ediyordu. Bileğimdeki eli belime kayarak beni kendine yaklaştırdığında kalbim normal atış hızının üzerine çıkmıştı. Merakla
‘’Neden bana bakıyorlar?’’ dediğimde barın kapısından içeri giriyorduk
‘’Çünkü sen buraya ait değilsin.’’ Sesi açıklama yapmayı sevmediğini duyurur gibi bıkkın çıkmıştı. Önce cevabından bir şey anlamadığım için kendime kızacaktım ki bulunduğum ortamı gördüğüm an şaşkınlıkla etrafıma baktım.
Etraftan gelen yoğun alkol, ter ve iç içe geçmiş bir yığın parfüm kokusu akciğerime doğru yol aldığında istemsizce burnumu kırıştırdım. Biz kalabalığın içinde ilerlerken kimse kimseyi takamayacak kadar meşgul görünüyordu.
Gözlerim önce sol taraftaki çifte takılmıştı. Kendilerinden geçmişçesine öpüşüyorlardı. Aslında bu öpüşmek değildi resmen birbirlerini yiyip bitiriyorlardı. Başımı hızla başka yöne çevirdiğimde bu sefer karşılaştığım manzara ilkini böcek gibi ezmişti. Adamın biri kızı masaya yatırmış bulduğu her yeri öpüyordu. Gürültülü müziğin sesi onların inlemelerini bastırsa da yanlarından geçerken bunu duymak zorunda kalıyordum. Başımı hızla öne eğerek kendimi Rüzgar’a biraz daha yaklaştırdım.
Rüzgar’ın ne demek istediğini şimdi çok net anlamıştım. Ben buraya ait değildim, burası bana göre değildi. Midem gördüklerimi hazmetmeye çalışırken bulanıyordu.
Bar insanların her açıdan en rahat ettikleri ve hiçbir kuralın olmadığı dört duvarlı iğrenç bir yerden başka bir şey değildi. Buluşabilecek o kadar yer varken neden buraya geliyorlardı sanki?
Rüzgar yanımda gayet rahat adımlarla ilerlerken görüş alanımıza giren Talha yüksek bir bar taburesinde oturmuş etrafına bakıyordu. Rüzgar’ı gördüğünde bize doğru yaklaşmaya başladı. Yanında kimse yoktu. Doruk’un burada olmadığına sevinsem mi yoksa otele gidip beni göremeyince endişeleneceği için üzülsem mi karar veremiyordum.
Talha karşımıza geçip önce Rüzgar’a sonra bana hızlı bir bakış attığında
‘’Hoş geldin kardeşim. Keşke yanında bu güzelliği de getireceğini söyleseydin de ona göre mekan seçseydik.’’ Diyerek bana göz kırptı. Rüzgar’ın tersine çok samimi ve açıkçası cıvık bir hali vardı. Şu zıt kutuplar birbirini çeker sözünü kanıtladıklarına hiç şüphe yoktu.
Rüzgar omuz silkerek beni önüne alıp ilerlememi sağlarken az önce Talha’nın kalktığı yere oturduk. Bakışlarımı özenle çevremdekilerden kaçırıyordum ki midemi tetikleyecek görüntülerle karşılaşmayayım.
Talha yüzüne yerleşen ciddiyetle Rüzgar’a döndüğünde
‘’Haber aldın mı?” dedi.
Gözüm Rüzgar’ın üzerindeydi. Konuştukları şey hakkında bir toz zerresi kadar da olsa bilgim yoktu ama çenesinin kasılması ve gerilen kol kaslarından onun için önemli bir konu olduğunu anlamıştım. Bu biraz şaşırtıcıydı çünkü benim şahit olduğum kadarıyla genelde hep bir alay içindeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR 'SIZ ADA OLMAZ
Romance" Rüzgar! " bana bakmıyordu. Sırtı bana dönüktü. Onunla konuşmak istiyordum ama izin vermiyordu. Bana bir yaklaşıp bir uzaklaşması bu dengesiz halleri beni deli edecekti. Bir hışımla bana döndü ve delice bakan o yemyeşil gözlerini bana dikti. "...