-S6-

123 63 0
                                    

Lotte Kestner /Daniel Blue- A way

Sonunda bazı şeyler yoluna girmişti. Abimle odaya kilitlenmemin ardından nerdeyse 3 hafta geçmişti. Eskisi gibi olmasada iyiydi aramız. Yine de ona olan nefretimin kırıntılarını üzerimden atamamıştım. Arada bir laf sokmalarım, öfkeli bakışlarım ve bağırmalarım oluyordu. Bunlar da bir nevi  levente olan nefretimden kurtulma çabalarımdı. Ve levent bunu bildiği için tek kelime etmiyordu.

Bu 3 hafta içinde  çok olmayan ama az da sayılmayacak şeyler oldu, Mesela esra ile çok daha yakındık. Efkan  aralarındaki sorunu hallettiklerini söylese de esra öyle demiyordu, Bana söylemeseler de ortada  önemli bir konu olduğu açıktı. Arada bir odaya kapanıp sessizce konuşmalar, birbirlerine attıkları öfkeli bakışlar ve hiç bir şekilde temasta bulunmamaları vardı. Esra eşyalarının tamamını ailesinin evinde bıraktığı için kısa süreliğine benimkilerden giyiniyordu. Sonrasın da efkandan kopartabildiği paralarla alışverişe çıkıp eskilerinin yerine yenilerini alıyordu.

Emily 2 hafta sonra doğuracaktı. Ve biz de kız kıza  alışveriş merkezine gelip delicesine alışveriş yapıyorduk. Elimde tuttuğum minik tuluma resmen aşık oldum. Ciddeen.  Kırmızı renk tulumun üzerinde beyaz enine doğru yerleştirilmiş  ufak şeritler vardı. Ve o kadar güzeldi ki nutkum tutulmuş bir vaziyette tulumu kendi üzerimde tutuyordum. Sanki kendim için bakıyormuş gibi.
"Gecee elindeki çok hoş ama sencede biraz büyük değil mi "  esra alayla konuştu.

"Ya yaaa bende öyle düşünmüştüm " deyip çalışanlardan birine beni görmesi için çarpılmışcasına hareketler yaptım. En sonunda yanıma doğru geldiğinde "  buyrun hanım efendi" dedi.
" bunu da ayrı paketler misiniz" dedim.
"Tabii" deyip ellerimin arasından o minnak tulumu  çekti.
O arkasını dönüp giderken sinirle kaşlarımı çatmış gidişini izliyordum. İki parmak çatılmış kaşlarımı düzeltmeye çalışırken
"çok çirkin oluyorsun yapma şunu" dedi.  Gözlerimi sesin geldiği tarafa çevirdiğimde  kaşları havalanmış esraya dil çıkardım.
"Emily görmeden bunları arabaya indirmemiz lazım" deyip kasadaki çocuğun paketlediği kıyafetleri gösterdi.
Derin bir nefes alıp " O zaman şöyle yapıyoruz esracığım birimiz onun başına üşüşürken diğerimiz tuvalet bahanesiyle paketleri alıp arabaya taşıyor, sonrada geri geliyor" dedim.
Esra, çince konuşuyormuşum gibi yüzüme baktı.
"Bön bön bakmasana kızım" dediğimde kafasını bir kaç kere salladı ve emilye doğru ilerlemeye başladı bende peşinden ilerledim.
"Yaa anneciğimm bu sana çok tatlış olucak ama ayy yerim seni ben bee annen kurban olsun sana" derken minik bir kot eteği karnının alt kısmında tutuyordu. Gülümsemeden edemedim.
"Halzesi baksana çok 'gel beni ısır totomdan dünyanın en güzel kızı benim çekilin' diyor gibi değil mii" İlkokul yıllarımı hatırlatan uzatmasıyla kıkırdadım
"Halzesi söyler misin cinsiyeti belli değil"  diye araya giren esra gözlerini devirmişti. Emily dehşet verici 'burdaki bütün kıyafet askılarıyla seni ilişkiye sokar, kasadaki bozuk paraların arasına gözlerini karıştırır, kafanıda ibret olsun diye bebek mankenlerin arasına atarım'  bakışlarını esraya attı.
Esra korkmuş olacak ki acele ederek "tuvalete gitmeliyim" dedikten hemen sonra arkasını dönüp ilerledi.
Tam anahtarı almadı adı altındaki saydırmalarımı yapacakken bana kısa bir bakış atıp aynanın önüne yerleştirilmiş pufların üzerindeki çantamı koluna taktı ve kasadaki çocuğa kaş göz yapıp çıktı mağazadan. Kısa süre içinde çocuk elindeki poşetlerle çıkışa doğru ilerledi.
Emily "o zaman bu eteği alalım dimii" dedi.
"Evet gerçekten çok güzel  alalım tabi kii" dedim.
Kısa sürede iki alışveriş sepetini doldurmuştuk. Kasada ödeme yaparken emily
" bunları akşam 8 gibi adrese yollayın "  dedikten sonra ödeme işini halledip mağazadan çıktık. Bize doğru gelen esra hızlı adımlarla yanıma gelip kaşını gözünü oynattı. Bende aynı şekilde ona kaş göz yapınca göz devirip yine aynısını yaptı. Ben tam kendimi hazırlamıştım ki "gerizekalı halletim" dedi kısık sesle.
"Hee tamam ne kaş göz yapıyosun o zaman kızım direk söylesene" dedim.
"Neymiş o söyleyeceği şey" emilynin sözleri ile bakışlarıöız birbirimizden ayrıldı ve esraya döndü. Emily etrafına bakınıp duruyordu.
"Ee.. şeyy.. şey yani.. şey işte dimi gece"  esra batırma kızım ya.
"Şey esranın tuvalete çıkma sorumu var da onu halletmiş onu diyor" dedim  aklıma ilk gelenin bu olması çok ilginçti.
Esra öfkeyle kaşlarını çenesine kadar çatıp bir şeyler mırıldandı. Sanırım bu sorucam sana bendi. Emily tiksintiyle ağzını şekilden şekile sokup koluma yapıştı beni burger king'e doğru çekiştirmeye başladı. Bende esrayı çekiştirdim. Buger king'in önünde durduğumuzda
"2 menü istiyorum patatesi büyük olsun içeceği ayran ve çabuk olsunlar açıktık biz" deyip karnına doğru bakışlarını  indirdi.
Esra "emily sen ciddi misin 1 saat önce 2 tabak mantı gömdün" dedi şaşkın bi şekilde. Haklıydı daha 1 saat önce 2 tabak mantı yedi hatta bizimkilere bile kaşık attı.
"Sanane bee. Hadi alın açlıktan bayılmak üzereyim" dedi. Derin derin iç çekerek. Emily arkasını dönüp boş masa arayışına  girdiğinde esrayla aynı anda "aç" dedik. Aslında komik olduğundan değil de aynı anda aynı şeyi konuştuğumuz için kahkahayı basmıştık. Kahkahalarımızla çevredeki bir kaç göz bize dönünce boğazımı temizledim gülmemek için.
Yemeklerle birlikte masanın başına geldiğimizde em kendi kendine konuşuyordu.
"Bak eğer kızsan kesinlikle kokoş olursun. Anneciğin sana pembiş pembiş kıyafetler alıcak böyle aynı giyinicez bakarsın babayıda kafaları ona da pembiş bişey giydiririz. Imm.. sonra.. bi kere o totonu koklatıcam babana halze kesin kendine benzetir seni 1 yaşında deri çeketler, kuru kafalı tişörtler giydirir. Iyy sakın ha anneciğim sen pembe takılıcaksın sana kırmızı bile yasak hele siyah asla asla annem. Ahh.. ne tekme atıyosum anneciğim yaa. Uff. Sen bi çık ordan anneye vurmanın cezasını terlikle ödeticem ben sana" 
Bunlar dilinden dökülürken o kadar tatlıydı kii ona özenmiştim.
Annelik, kuşkusuz  bir kadının başına gelebilecek en güzel şey.
Emily hala konuşuyordu. Gülümsedim. En içten olanıyla hemde. Esrada benim gibi elindeki tepsi ile emilyi izliyordu iç çeke çeke. Emily çok güzel bir anne olacaktı bundan emindim. Emilyi öyle görmek bana annemi hatırlatmıştı.

Annem. Onu çok özledim.

Şöyle bir şey vardı ki bazıları annesinden ya da babasından bir fiske tokat yediklerinde onları düşman belliyorlardı. Onlara haketmedikleri sözler söyleyip onların kalplerine derin yarıklar bırakıyorlardı. Bazılarıda  onlar bana anne-babalık yapmıyorlar diyorlardı. Evet. İşte onlara göre varken yokluğunu çekmektense  -yokluğun ne olduğunu bilmeden-  olmasınlar diyorlar. Ne kadar da zekiler (!) Bazıları da benim gibiler keşke olsalar, bir yerde nefes aldıklarını bilmek bile yeter diyoruz.
Sol gözümden iki damla yaş aktı. Birinin dudaklarımla bulaşmasını bekledim, diğeri ise tepsiyi tutan  ellerimle. Hızla yüzümü koluma silip emilyi dinlemeye devam ettim.
"Erkek olmak demek özgür olacağın anlamına tabiki gelmiyor. Mesela en geç 12 de evde olmak zorundasın tabii bu saat sınırlaması 18 yasından sonrası için geçerli anneciğim. Mesela çapkın olamazsın. Kızların kalbini kıramazsın. İzin vermem. Hem halze de kırar kafanı vallahi döver seni. O tatlı cadının elinden değil ben baban bile alamaz seni kuzum" bu lafına kıkırdamadan edemedim. Em hala konuşuyordu biz masaya oturup yemekleri paylaşmakla meşgulken bir kere olsun bize bakmamıştı.
"Ben sana yakışıklı ol diye karizmatik ol diye dayınla takılmana izin vericem.
Hem.. bakarsın efkan abin de yardımcı olur -gülümsemesi büyümüştü benimde yanaklarımdaki kızarmalarım- sonra erkek olmanın başına buyruk olmak yada büssürü kızla yatmak yada küfür etmek yada bir bayana el kaldırmak olmadığını sana göstereceğim. Kalp kırmanım kötü olduğunu, söz verip tutman gerektiğini, özür dilemenin kötü bir şey olmadığını herşeyi."
"Offf.. evet annecim bende acıktım."
"Evet annecim bu iki cadı bizi dinliyor" dediği anda esra da bende sıkıntıyla kıpırdandık. Kendime geldim ve  "halze anneciğinle arana girmek istemedi" deyip topu esraya atmıştım. Esra şaşkın gözlerle emily ve bana bakıp  tepsisinden aldığı bir avuç patatesi ağzına tıktı. Onun bu hallerine biz gülerken esra kedi yavrusu(!) Bakışı atıyordu.

Yaklaşık bir saat sonra evdeydik em eve girer girmez eşyaları emily evde görür diye efkanın evine taşıyorduk. Son poşeti de eve soktuğumuzda kendimi salondaki büyük koltuğa  fırlatmıştım. Evet evet fırlatmıştım. Esranında benden farkı yoktu. Emily onlarca mağazaya sokmuştu bizi. O hamile haliyle yorulmayıp bir de araba ile önünden geçtiğimiz oyuncakçıya gitmek için ısrar etmişti.
O koca göbeğini görmemiş olsaydım hamile olmadığını düşünürdüm. Kot bir tulum üstüne iki topuz yaptığı açık kumral saçlarıyle yeterince şirindi.
Ben de her zaman ki tişört- siyah kot ve deri ceket üçlüsüyleydim. Esra da benim kıyafetlerimden kırmızı omuzlarını açıkta bırakan bluz-koyu kot ve deri ceket giyinmişti. Gün sonunda esra ile benim tipim kayıktı tabii.

Elinde tepsiyle bize doğru gelen efkan ile kendimi toparladım. Gülümseyip tepsiyi bana doğru uzattığında miss gibi kahve kokusunu içime çektim derin derin nefesler alarak. Kupalardan birini alıp "teşekkür ederim" dedim. Tepsiyi masaya koyup iki bardağıda eline aldı. Birini esraya uzattıktan sonra diğeriyle tam karşımdaki tekli koltuğa erkeksi bir şekilde oturdu.
Günün özetini geçerken esra ile birbirimize  cırlamıştık.
"Kızııııım ne diyosaaan"
"Yaaa esra konuşmasana kızım öyle ağzını gere gere"
"Nedenmiş oo bence çok güzel konoşoyorom"  diyoloğumuz esnasında birbirinden abartılı ve gereksiz mimiklerimiz olmuştu
"Oynon çok gozol konoşoyorson osrooğğ" dedikten sonra  kahkalarla gülmeye başladık. Efkan bu hallerimize 525252525 kez göz devirmişti.
Bi an kahkahamın yarıda kesilmesine neden olan kalp atışlarımla derin bir nefes almaya çalıştım. Ama alamamıştım kalbim göğsüme batıyordu. Esra ve efkan aynı anda ayaklanıp yanıma geldiklerinde nefesim kesilmişti. Nefes alamıyordum. Kalbim öyle bir atıyordu ki yerinden fırlayacakmış gibi. Ölüm bedenimi sarmalamış beni kafesine kapatmıştı.
Ölücektim. Nefes alamıyordum. Kasılmıştım da. Ağzımdan tek kelime çıkmıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak düşüncelerimden arınmaya çalıştım ama olmuyordu. Ölücektim işte.
Hayatımdaki bazı şeyler düzene girmişken olamazdı hayır.
Hayır allahım. Lütfen.. lütfen şimdi olmaz. Olmamalı.
Bu düşünceler dudağımı ısırmama sebep olmuştu.  Ağzıma gelen tat ile dudağımın kanadığından emindim. Esra başımı ellerinin arasına almış beni kendime getirmeye çalışıyordu. Midem bulanıyordu. Hayır hayır. Panik atak geçirecek bir şey olmamıştı olmamalı. Efkan elindeki su dolu bardağı dudaklarıma yaklaştırdığında dilimin geri geri çekildiğine ilk defa şahit olmuştum. Sonrasını hatırlamıyordum. Neden mi ?
Karanlıktı çünkü.
Herşey kap karanlık ve ben karanlıktan çok korkardım..





Kısa bir bölümün daha sonu

Buraya bir şeyler yazdığım için mutluyum.  Bence eli kalem tutan ve duygularını kağıda dökmek isteyen herkes böyle yapmalı. Sınırlı sayıda ki mutluluklarımın en başta geleni yazmak. Umarım bu konuda yalnız değilimdir. Yeni bölümde görüşmek üzere ^^

SİLİK #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin