-S7-

123 65 0
                                    

Gözlerimi ve bedenimi hapseden karanlıktan kurtulmama yardımcı olan seslere teşekkür etmeyi çok isterdim. Tabii beynim zonklamasaydı. Gözlerimdeki tonlarca ağırlığı hiçe sayarak aralamaya çalıştım.

"Kızım çeksene elini lan"

"Bana ne önce sen başlattın"

"Ne ben mii yalan söyleme sen değil miydin bana mafya diyen. Sen sinirlendirdin beni."

Hastane yatağının ayak ucunda birbirine girmiş Efkan ve Esra vardı. Efkan Esra'nın ensesindeki saçlara asılmıştı. Esra ise Efkan'ın kulağının önündeki saçlarına asılmıştı.
Buradan bakınca yeterince komik görünüyorlardı. Dirseklerimden güç alarak kendimi biraz toparlamaya çalıştığımda sol elimin üstüne takılmış olan serum yüzümü buruşturmama sebep oldu. Esra daha çok asılmış olacak ki

"Lan! Bıraksana kızım yoldun"

"Yaaa asıl sen bırak kopardın Allah'ın cezası. Öküz bıraksana yaa seni babamın adamlarına söyliycem saçlarını kazısınlar ... ahhhh ne vuruyon bee"
Efkan boşta kalan eliyle Esra'nın kafasına vurdu.

"Ulan bırak bak hastaneyi yıkarım altında ezilirsin esra bıraksana lan!"
Efkan'ın kısa ve sert konuşmasına karşı Esra'nın uzun ve ağlamaklı konuşması. Gülmemek için yanaklarımı ısırdım.
"Ben bırakınca sende bırakacak mısın" dedi Esra.

"Bakarız hadi bırak"

"Ya bana ne bırakmazsın sen aynı anda bırakalım"

"Off of yine mi lan. Hadi say maymun tipli keltenkele"
Esra Efkan'ın bacağına tekmeyi geçirdi. "Ahh.. ulan ben sana soracağım"

"Öküz sus "

"Sensin öküz say hadi parmaklarım yoruldu"

"Hı tabi yorulur hayvan gibi asıldın"

"Son kez soruyorum sayıyor musun" Efkan'ın bu sözüne karşı Esra ofladı.

"Bir.. ikiii... bak bırakmazsan erkekliğine tekmemi geçiririm"

"Tövbe de Esra say hadi say say iki büklüm oldum burada hadi"

"İki buçuuk.. üç"

İkisinin de elleri yavaşça kaydı. Efkan elleriyle saçlarına şekil verirken Esra saç diplerine masaj yapıyordu. Ve birbirlerine delici bakışlar atıyordu. Kıkırdadım. İkisinin de aynı anda bana bakması bir oldu. Efkan sol tarafıma Esra ise sağ tarafıma geldiler.
"Gece iyi misin kendini nasıl hissediyorsun, ağrın var mı" ardı ardına sorular soran esraya göz devirmek için harekete geçtiğimde odanın kapısı açıldı beyaz önlüklü bir kadın doktor olduğunu düşündüğüm, birde hemşire girdi.

"Gece Aden kendini nasıl hissediyorsun bakalım" diye bir soru yöneltti. Hiç kıvırmadan
"Beynimi fareler kemiriyormuş gibi hissediyorum" dedim hemşire not alırken. "Düşmenin etkisi ile oluşan bir ağrı. Bunun için bir ilaç yazdım. Bu gibi durumlarda başında oluşan ağrı, gerçek ağrı olmanın dışına çıkıp, kısa sürede psikolojik bir ağrıya dönüşür." Elindeki hasta dosyasında göz gezdirip tekrar devam etti "kullandığın ilaçlar çok ağırlar, bazılarını kullanmamanı öneriyorum, aksı taktirde panik atak geçirmek için hiç bir sebebin olmadığı halde hastanemizi sürekli ziyaret etmek zorunda kalacaksın"
Hangisini bırakabilirim ki hepsinin bir görevi vardı. "Hangisini bırakacağın konusuna gelirsek z..... olanı bırakabilirsin"
"Ah hayır ben almayayım. Kabus görmeye hiç niyetim yok! " istemeden de olsa sesimi yükseltmiştim. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum ama istemsiz olan bir şeydi bu.

"Eğer kasılmaların için olan ilacı kesersen yine aynı sıklıkla burada olacaksın. Yada çarpıntın için olan ilacında. Dosyanı ayrıntılı bir şekilde inceledim. Diğer meslektaşlarıma da danıştım. Olayın içeriğinin, ciddiyetinin farkında değilsin belki ama bu işin sonunda hastaneye yatmak istemezsin değil mi " Sinirlerim hızlı bir şekilde katlanırken gözlerimdeki öfkemi doktorun gözlerine diktim.
"Sen. Beni. Tehdit mi. Ediyorsun." Dedim her kelimemde duraksayarak konuşmuştum. "Hayır, ben sadece sana doğruları söylüyorum. O kabuslar seni en fazla bir kaç saat yorar ya da korkutur. Ama diğerleri ağır, atlatılamayacak kadar zor sorunlar. Ben bir doktorum. İşimde de uzmanım. O yüzden sana kesinlikle z.... ilacını bırakmanı söylüyorum. Ayrıca kabuslar için gün içinde ki aktivitelerini çoğalta bilirsin ve yalnız uyumamanı öneririm."
Ne kadar sinirli olsam da doktor haklıydı. Kullandığı her bir kelime kulaklarımda defalarca yankılandı. Kelimelerde yaptığı vurgular, ses tonu, mimikleri. Kafamı olumlu anlamda sallamakla yetindim.
"Serumunuz bittikten sonra –Efkan'a dönerek- çıkış işlemlerini halledebilirsiniz"
Efkan kafasını salladıktan sonra doktor ve hemşire odadan çıktı. Kendimi sırt üstü yatağa atıp derin bir nefes aldım
"Ne zaman biter bu şey" deyip serumu işaret ettim. Esra " biter şimdi çok az var." Deyip yatağın ayak ucuna oturdu. Odanın kapısı sonuna kadar açıldı ve odaya leventle emily girdi.
"Halze hastaneye mi yatmış annecim" deyip yanıma geldi. Ellerini şefkatle saçlarıma geçirdi okşamaya başladı. Yanaklarıma Öpücükler kondurup
"nasılsın" diye sordu. "İyiyim, halze gayet iyi ufaklık ve sen nasılsın?" Yüzü solgun görünüyordu.
"İyiyim bende" yalan söylediğine emindim. Ama şuan bunu konuşmanın zamanı değildi.
"Serum bitti çıkalım mı şu iğrenç yerden" dedi levent. Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim.
"Ben çıkış işlemlerini halledeyim" dedi Efkan ve odadan çıktı. Bende yerimde doğruldum.

SİLİK #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin