Nedir ki hayat dediğin. İki hece beş harf. Kader nedir peki? İnsan kaderini kendi mi belirler? Yoksa bize yazılanı yaşamak mıdır kader? İşte ben bu sorularla yaşıyorum hayatımı. Cevapsız sorulara boyun eğerek, tam bir kabullenmişlik içerisinde. Hayatın bana yaşattıklarını, verdiklerini ve benden aldıkları ile kabulleniyorum onu. ''Neden böyle dedin?'' diye soracaksınız şimdi.
Adım Destan. 24 yaşımdayım ve ailemden bana kalan bir kişi var sadece. Kardeşim. Adı Eren ve 19 yaşında. Henüz 10 yaşımdayken geçirdiğimiz bir trafik kazasında kaybettim ben annemi babamı. Şans eseri ambulans ekipleri tarafından sadece ben ve kardeşim, küçük sıyrıklarla sağ çıkarılmıştık. Ben 5 yaşındaki kardeşim kucağımda kaldırım taşında oturmuş, hurdaya dönmüş arabadan annemin ve babamın cansız bedenlerinin çıkarılmasını izliyordum. Küçük yaşta büyük sorumluluk üstlenmiştim. Hem yaşadıklarımın, gördüklerimin etkisi hem de daha on yaşında kardeşime bakma sorumluluğu. O zamanlar bizi komşumuz Hakan amca almıştı. Hakan amca en yakın ve tek arkadaşım olan Mete'nin babasıydı. Şeyma teyze ile bize çok iyi bakıyorlardı.
Ama 15 yaşıma girdikten sonra, onlara daha fazla yük olmamak adına hem çalışıp hem okuyordum. Hakan amca her ne kadar bana kızmış olsa da kibar bir dille anlatmıştım ona durumumu. Hayatımın sonuna kadar onların yardımı ile geçinemezdim. Kendi başıma ayakta durmam gerekiyordu. Lise de başlamıştım çalışmaya. Hakan amcanın arkadaşı yardımı ile bir cafe de garsonluk yapıyordum. Oradan kazandığım para ile Erenin okul masraflarını karşılıyordum. Zaten kendimde devletten burs alıyordum, ayrıca yetim kaldığımız için devletten gelen bir miktar para da vardı. Bunlarla idare ediyordum. Yapacak başka bir şeyim yoktu. En fazla bu kadar yardımda bulunabiliyordum.
Hakan amca polis memuruydu. Bir gün işi nedeni ile İstanbul'a gitmeleri gerektiğini öğrendim. Bana da çok ısrar etmişlerdi onlarla gelmem konusunda ama yapamazdım. Benim de burada kurulu bir düzenim vardı. Ben burada okuyordum, kardeşim burada okuyordu ve en önemlisi annem babam buradaydı. En azından her Cuma günleri ziyaretine gidebileceğim bir mezarları vardı. Bu fikirlerimi Hakan amcaya söylediğim zaman o da bana hak verdi ve daha fazla ısrar etmedi. Gitmeden önce evlerinin anahtarını bana vermişti. Burada kalmamızı istiyordu. Onu kırmamak adına kabul etmiştim bende.
En zor ayrılık ise Mete ve benim aramda olmuştu. Mete benim için bir arkadaştan daha fazlasıydı. Her günüm, her anım, üzüntüm, sevincim hepsinde yanımdaydı. Ama yine de her ne kadar ayrılmışta olsak hiç irtibatımızı koparmamıştık. Nerdeyse her gün telefonda görüşürdük.
Zorlanarak da olsa bitirmiştim üniversitemi. Bir zamanlar babamın da kendi çapında bir iş yeri vardı ve benimde kendisi gibi işletme mezunu olarak, kendi yanına almak istiyordu. Ama gel gör ki buna zaman yetmedi baba. Ama sana söz verdiğim gibi, okudum ve mezun oldum.
Şimdi ise kardeşimin Yıldız Teknik Üniversitesini kazanması ile İstanbul'a gitmek zorundayız. Her ne kadar kendi başıma gideceğim dese de, tek varlığım olan kardeşimi de orada tek başına bırakacak değildim.
_ Hadi abla geç kalıyoruz otobüse!
_ Tamam geldim. Sen elektriği, suyu kontrol ettin mi?
_ Evet! 4. soruşun bu. Hadi artık.
_ Tamam tamam geldim.
Son kez evimizi şöyle bir kontrol ettim. Burayı özleyecektim. Son kez gözümden akan bir damla yaşı da bu evde bırakarak kapıyı kilitledim. Bir taksi tutup ilk önce mezarlığa gitmek istediğimizi söyledim şoför amcaya. Buradan ayrılmadan önce son kez olsun ailemi görmeden gidemezdim. Taksiden indikten sonra çok kısa bir süre beklemesini rica ederek indim arabadan. Eren de arkamdan geliyordu. Mezarlığın sonlarına doğru geldiğimizde sağ tarafa döndük ve işte oradalardı. En son ki geldiğimde ekdiğim papatyalar annemin mezarındaydılar. Şimdiden başlamıştı göz yaşlarım akmaya. Yanında ise babam. İkisinin arasına girerek dizlerimin üzerine çöktüm. Bir elim annemin toprağında bir elim babamın toprağında. Kafam önümde eğik, belli bir süre sessizliği dinledim.
_ Ben geldim anne, baba. Eren üniversiteyi kazandı. Evet biliyorum! Bu çok sevinç verici bir haber. Ama, ama...... '' dedim devamını getiremedim. Derin bir nefes aldım.
_ Sizi bir daha göremeyeceğim. Her Cuma yanınıza gelip toprağınızı düzletemeyeceğim, su dökemeyeceğim. Annecim senin çok sevdiğin papatyaları dikemeyeceğim.
Hıçkırıklarım konuşmama engel oluyordu. Arkadan kardeşimin;
_ Hadi taksi bizi bekliyor. '' dediğini duydum. O da seviyor aslında ailemizi ama hep içinde yaşıyor hislerini. Bu durum her ne kadar beni üzse de üstüne gitmek istemiyordum. Çünkü bunu bir kere denediğimde tartışmış ve tam 3 gün gün benimle konuşmamıştı.
_ Tamam sen git. Hemen geleceğim.
Sözümü ikiletmeden arkasını döndü ve gitti.
_ Özür dilerim anne, baba. Her ne kadar bu durumu kabullenememiş, içine dönük biri olsa da o da sizi çok seviyor. Biliyorum çünkü her gece odasında, ''her ne kadar bana göstermemeye çalışsa da'' yastığının altında ki, ikinizin resmine bakıyor.''
Göz yaşlarımı silerek kendimi topladım ve son kez topraklarını suladım.
_ Her ne kadar sizi ziyarete gelemeyecek olsam da burada bir amca var. Benim gelemediğim bazı zamanlarda onun sizinle ilgilendiğini gördüm birkaç kez. En azından kendimi bununla teselli etmeye çalışıyorum.''
Gözyaşlarım tekrar hücum etmişleri gözlerime. Burnumu çekerek son konuşmamı da yaptım.
_ Görüşürüz anne. Görüşürüz baba. Uzakta olsam da kalbim ve dualarım her zaman sizinle. Biliyorum, sizde her zaman benimlesiniz. Sizi seviyorum'' dedim ve soğuk mezar taşlarını öperek ayrıldım yanlarından.
Kim bilir bir daha ne zaman gelirdim...?
Merhaba arkadaşlar. Öncelikle bu ilk kurgumu yayınlayıp yayınlamamakta çok düşündüm. Çünkü bu benim ilk kitabım olacak ve umarım güzel de olacak. Sizden ricam bu ilk bölümümü okudunuz ve fikirlerinizi benimle paylaşmanız, yorum yapmanız. Sizden gelecek tepkileri gerçekten çok merak ediyorum. İyi veya kötü düşüncelerinizi bilmek istiyorum çünkü buna gerçekten değer veriyorum. Şunu da söylemeliyim ki kitabım gerçekten beğenilirse sıkıntı çıkmadığı sürece her gün bir bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Şimdiden hepinize teşekkür ederim, öpüldünüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
RomanceBir Devrim ile Destanın hikayesi bu. Devrim; dünyanın zengin iş adamlarından bir tanesi ve büyük bir tefeci mafyanın başı. Babası Alkan Beyden kendine kalan karanlığın bir parçası. Bir anda eskiler gün yüzüne çıkar ve Alkan Bey bunun peşini bırakac...