3

356 24 1
                                    


Telefonun sesi ile gözlerimi açmıştım. Bugün izin günümdü. Neden biraz olsun uyutmuyorlardı insanı. Ekrana baktığımda kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Uykulu sesim ile açtım telefonu.

_ Alo?

_ İyi günler Destan ARIKAN ile mi görüşüyorum?

_ Ahh evet benim. Buyurun?

_ Ben BAŞARAN holdingin genel sekreteri Nazlı AKMAN. Şirketimize başvurmuşsunuz. CVniz gözden geçirildi ve işe alınmaya hak kazandınız. Yarın saat dokuzda gelip halka ilişkiler departmanı genel müdürü ile görüşebilirsiniz.

_ Ahh! Tabi. Yarın geleceğim o zaman. Teşekkürler.

_ İyi günler

Aman Allah'ım bekleyişimin sonunda bitiyordu. Peki ben yarın iş için ne giyinecektim. İş için uygun bir kıyafetim yoktu. Hemen yataktan kalktım ve üzerimi giyindim. Banyoya girip işimi hallettikten sonra belime kadar gelen açık kumral saçlarımı at kuyruğu yapıp evden ayrıldım.

Alışverişimi bitirip uykusuzluğumu üzerimden atmak adına bir kahveciye girdim ve oturdum. Mutluluğumu paylaşmak adına hemen Mete'yi aradım ve müsaitse gelmesini rica ettim. Her zamanki gibi beni kırmayarak on dakika içerisinde geldiğinde kahve siparişlerimizi verdik.

_ E anlat bakalım, neymiş bu güzel haber

_ Bugün başvurduğum şirketlerden biri aradı ve yarın işe başlıyorum!

Masanın üzerinden ellerime uzanarak tuttu ve destek olurcasına sıktı.

_ Bu çok iyi bir haber. Tebrik ederim. Ama böyle kuru bir kahve ile olmaz. Akşam bara gidelim bunu kutlamalıyız.

_ Ahh! Olmaz. Yarın ilk günden baş ağrısı ile kalkmak istemiyorum. Başka bir zaman kutlayalım.

_ Tamam prenses. Sen nasıl istersen.

Mete ile geçirdiğim kısa zaman zarfından sonra beni eve bırakmıştı. Daha Eren gelmemişti. Bende o gelinceye kadar yemek hazırlamak için mutfağa girdim. 1 saat sonra hazır olan benim ve kardeşimin de çok sevdiği, fırında kızarmış tavuk masada yerini aldı. Yanına pirinç pilavı da yapmıştım. İçecek için bardakları hazırlarken Eren geldi.

_ Hoş geldin. Hadi hemen elini yüzünü yıka da masaya gel. Senin en sevdiğin yemeği yaptım.

_ Tamam'' dedi ve ellerini yıkmaya gitti.

Sessiz geçen yemeğimizin ardından 'ellerine sağlık' dedi ve içeri geçti. Bende mutfaktaki işlerimi bitirdikten sonra içeri geçtim ve L tipi olan koltukta Erenin yanına oturdum. Yine televizyonda şu sıkıcı futbol konuşmacılarını dinliyordu. Futbolu seviyordum ama bu konuşmalar çok sıkıcıydı.

_ E günün nasıldı?

_ Dün sorduğundan beri aynı'' dedi televizyondan gözlerini ayırmadan.

_ Sen ne yaptın?

_ Yarın işe başlıyorum. Hatta şimdi patrona mesaj atıp işi bıraktığımı söyleyeceğim.

_ Tebrik ederim. Senin adına sevindim.

_ Teşekkür ederim.

Daha sonra hiç konuşmamıştık. Saat akşam yediyi geçmek üzereydi. Üzerime bir ağırlık bastırdı ve odama çıktım. Yarın erken kalkacaktım, şimdiden uyusam iyi olacaktı. Pijamalarımı giydikten sonra kendimi yatağa attım ve yarını düşünmeye başladım.

Acaba patron nasıl biriydi? Sinirli miydi? Yoksa çalışanlarına değer veren biri miydi? İş arkadaşlarım olacak mıydı? Umarım ilk günden iyi bir izlenim verirdim ve umarım yarın aksilikler benden uzak dururdu.

Alarmımı kurdum ve gözlerimi uykuya kapattım.

Daha alarmım çalmadan kalkmıştım. Heyecanlıydım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Dolaptan yeni aldığım, diz kapağımın hemen üstünde biten siyah etek ve üzerime sıfır kollu ince beyaz bir gömlek giyindim. Uzun saçlarımı becerebildiğim kadarıyla topuz yaptım. Hafif bir makyaj yapıp son olarak üzerime eteğimle aynı boyda siyah bir ceket giyindim ve çıktım. Bir taksi çağırdım ve gideceğim yerin adresini verdim. Daha bir saat vardı ama bu İstanbul trafiğinde anca varırdım.

Taksici geldiğimizi söyleyince ücretini ödedim ve indim. Önümde büyük bir gökdelen duruyordu. Kafamı kaldırıp baktığımda büyük harflerle BAŞARAN yazıyordu. İçeriye girmeden önce yoğun bir güvenlik tedbiri ile üzerim arandı. İçeri geçtiğimde gelen geçen herkes bana akıp kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Kafamı öne eğerek yürümeye devam ettim ve girişte bulunan danışmana, halkla ilişkiler departmanının genel müdürünün nerede olduğunu sordum. Aldığım 16. kat cevabı ile asansöre yöneldim.

İstediğim kata ulaşınca kapıda bulunan sekretere, danışmadan öğrendiğim isimle Yağız bey ile görüşeceğimi söyledim. Sekreter kız kısa bir telefon görüşmesinden sonra beni içeri buyur etti.

_ Hoş geldin Destan. Demek şu meşhur kız sensin.

_ Anlamadım?

_ Boş ver, bilmen gerekmiyor

Bu şirkette ki herkes, neden bu kadar garip davranıyorlardı.

Yağız bey yaklaşık benim yaşlarımda genç birine benziyordu. Esmer biriydi, gözleri ise kahverengi. Ama 'o' esmer adam kadar güzel değildi gözleri.

Neler düşünüyorum ben! Neden şimdi o geldi ki aklıma. Kafamı iki yana salladım ve Yağız beyin söylediklerini dinlemeye başladım.

_ Senin görevin BAŞARAN'ın asistanlığını yapmak

Başaranı söylerken ayrı bir vurgu yapmıştı. Yoksa! Bu holdingin sahibi olan BAŞARAN dan mı bahsediyordu? Neden bu kadar büyük bir işi ben almak zorundaydım. Allah'ım nedense çok büyük heyecan yapmıştım.

_ Gel seni onun yanına çıkartayım. Yapman gerekenleri sana o anlatacak.

Kapıdan çıkarken arkasından takip ettim ve asansöre bindik. Numaralardan en sonuncusuna bastı. 54 mü! 16 bile yeterince yüksekken 54. kattan insan nasıl bakardı pencereden?

Hızla yukarı çıkmaya başladığımızda basınçtan kulaklarıma bir uğultu dolmuştu. Sonunda indiğimizde karşımda büyük cam bir oda ile karşılaştım. İçerideki projektör, büyük bir masa ve sandalyelerden anlaşıldığı üzere burası toplantı odasıydı. Sol tarafımda ise iki kapıda vardı ve her kapının hemen yanında sekreter masası vardı. Sağıma döndüğümde ise tek ve büyük bir kapı ile karşılaştım. Burada ise yine bir sekreter masası vardı. Burada sekreter olmadığı için sanırım burası benim yerim olmalıydı.

Yağız bey kapıyı iki kere tıklattı ve açtı. İçeri geçmem için bana yol verdi. Başımla teşekkür ederek girdim içeriye ve tabi Yağız beyde benimle birlikte. Kafamı kaldırdığımda büyük görkemli masasının hemen arkasında oturan adamı gördüm.

Aman Allah'ım!

Bu oydu. Restoran da adının Devrim olduğunu öğrendiğim esmer adam. Yanlış anlaşılma yüzünden Faruk beyden fırça yemek zorunda kaldığım adam. Ve daha kötüsü herkesin önünde beni rezil ederek, genç çocuğun kolunu kıran cani adam!

Anlam veremediğim bakışları karşısında heyecandan dilimi yutmuştum sanki. Ben şaşkın şaşkın ona bakarken, o sanki karşısında beni bekliyormuşçasına koltuğunda rahat rahat oturmuş bana bakıyordu.

_ Bundan sonra benim sadece sekreterim değil, aynı zamanda da asistanımsın. İş saatleri dışında da seni arayacağım. O yüzden kendini bana göre ayarlamak zorundasın. Şimdi buradaki dosyalarla başlayabilirsin.

Allah'ım sen bana bu adamla anlaşabilmem için sabırver.

MUTLU SONSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin