İki hafta ya olmuştu ya olmamıştı Devrim'in yanında kalmaya başlayalı. Mete ile konuşmuştum tabi, eskisi gibi kızgın olmasa da kırgındı hala. Şimdi ise pek sık görüşmüyorduk çünkü. Bir yerden bakacak olursak bende ona kırgındım ona. Sonuçta bende burada keyfimden durmuyordum ama tabi o bunu bilmiyordu. Ama yine de kararıma saygı duymalıydı.
Eren ise evimizde birkaç arkadaşı ile kalıyordu. Her zaman ki gibi yine bana karşı soğuktu. Hiçbir zaman hayalimde ki abla kardeş olamamıştık onunla. Ben ne zaman bir adım atsam o hep üç adım geriliyordu. Her gerilediğinde uçurumun sonuna varıp düşmemesi için fazla da gidemiyordum üstüne. Arada eve uğruyor onlara yemek yapıyordum. Tabi her yere Devrim in görevlendirdiği araba ile gitmek zorunda kalıyordum!
Her şey rutindi. Bir araba ile iş yerine bırakılıyordum. Gün içerisinde yapmam gerekenleri yapıp yine günün sonunda araba ile eve bırakılıyordum.
Levent den ise hala bir haber yoktu. O ortalarda olmadığı sürece her gün benim için işkenceydi. Ama bunun sonsuza kadar da böyle devam etmeyeceğini bende biliyordum. Sadece zamanını bekliyordum. Sadece... biraz zaman!...
Zaten Devrim her gün bu işi araştırıyordu. Gecelere kadar çalışma odasından çıkmıyor sabaha doğru da odasına gidiyordu. Eminim ki uykuları da rahat gelmiyordu ona. Bu yüzden gün içerisinde hep huysuz ve sinirli oluyordu. Bu durum benim canımı da çok sıkıyordu. Evin içerisinde ise terör estiriyordu herkese.
Yine bir öğle molasında şirkette samimilik kurduğum Defne ve Osman ile bir restorantta yemek yiyorduk. Defne çok sıcak kanlı bir kızdı. Benim yaşlarımda, turuncu kıvırcık saçları olan tatlı bir kızdı. Şirkette ki çoğu kızlar makamımdan dolayı bana kin ve nefret ile bakarken bir tek o bana arkadaş elini uzatmıştı. Bu zaman kadar Mete den başka hiçbir arkadaşım olmadığı için belki de onu bu kadar yakın buluyordum kendime.
Osman... Onunla çok farklı bir şekilde tanışmıştık aslında. Bir gün uykusuz bir şekilde ne yaptığımı bilmeyen ben bayanların tuvaletine girmem gerekirken erkeklerin tuvaletine girmiştim. Ama tabi ki bunun farkında değildim. İşimi halletmiş ve ellerimi yıkamak için lavabonun başına geldiğimde ise onu gördüm. Kızlar tuvaletinde ne işi olduğuyla ilgili ona kızıyordum. O da yetmezmiş gibi elimde ki çanta ile de neresine denk geldiyse vuruyordum. Tuvalete girip çıkan kişileri neden sonra fark etmiştim ki tabi biraz geç olmuştu. En başından onun bana buranın erkekler tuvaleti dediğini dinlemiş olsaydım belki de rezil olmazdım. Ama yapacak bir şe yoktu artık. Olan olmuştu.
Dalgın bir şekilde önümde ki yemeğim ile oynarken Defnenin dürtüklemesi ile kendime geldim.
_ Destan sana diyorum. Sen beni dinlemiyor musun?
_ Pardon dalmışım. Ne oldu?
_ Bugün şirketin 35. Yılının kutlaması adına kura çekilecek ve kurada ismi çıkacak bir kişi şirketten bir kişinin ismini vererek onunla 5 gece 4 gündüz Miami seyahatine çıkacak. Düşünsene ikimizden biri çıkmış ve biz birbirimizi seçmişiz. Sonra ver elini Miami. Ayy çok heyecanlı!'' dedi iki elini çırparak.
Evet bugün çekiliş vardı ama pekte ilgilenmiyordum açıkçası. Çünkü bu zamana kadar kader bana hiçbir yönden şans bahşetmemişken şimdi olmasını beklemiyordum.
_ Hiç sanmıyorum. Zaten iki hafta içinde yetiştirmem gereken bir sunum var biliyorsun.
_ Olsun belki çıkar nereden biliyorsun. Hem benim içime doğdu. Sen bilmiyorsun benim hislerim gerçekten kuvvetlidir. Emin ol! Hem kötü mü? Sana da sunum öncesi iyi olur. Biraz kafanı dağıtırsın. Döndükten sonra daha iyi odaklanırsın sunumuna ve sana bir şey söyleyeyim mi? Ben eminim ki sunumun perfect geçecek şekerim. Bana ve hislerime inan!'' dedi bir alim gibi konuşarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
RomansaBir Devrim ile Destanın hikayesi bu. Devrim; dünyanın zengin iş adamlarından bir tanesi ve büyük bir tefeci mafyanın başı. Babası Alkan Beyden kendine kalan karanlığın bir parçası. Bir anda eskiler gün yüzüne çıkar ve Alkan Bey bunun peşini bırakac...