Tatil günü bugündü. Gece sabaha doğru beş gibi çıkacaktık. Her ne kadar Bahadırla gitmek istemesem bile sırf Devrime inat gitmek zorundaydım. Çünkü ona da gideceğim demiştim. Off ya!
İşten çıkıp eve geldiğimde daha Devrim gelmemişti. İş yerindeki kimse birlikte kaldığımızı bilmiyordu o yüzden ayrı ayrı geliyorduk. Akşam yemeği hazırdı ama daha Devrim ortalıklarda yoktu. Arıyordum ama telefonu da kapalıydı. Acaba başına kötü bir şey mi gelmişti?
Fatma abla yemem için ısrar etse de boğazımdan geçmiyordu. Ret ederek onu bekleyeceğimi söylemiştim.
Saat on ikiyi geçiyor ama Devrim hala gelmemişti. Şortlu pijama takımlarımı giyip yine üzerime kısa sabahlığımı almıştım. Bahçeye çıkıp kapıda bekleyen iki korumaya sordum ama onlarda bilmediklerini söylemişlerdi. Bahçede ki çardağa oturarak beklemeye başladım yine. Elimde telefon bir yandan da arıyordum ama yine bir değişiklik yoktu.
Saat iki ye doğru geliyordu ve benimde yavaş yavaş uykum. Ellerimi masaya koyup üzerine de kafamı koydum. Gözlerimi kapatmamak için diretsem de sanki yer çekimi buna şiddetle karşı koyuyordu. En sonunda bende daha fazla karşı koyamayıp huzursuzca gözlerimi kapattım.
Bir ışık var sonunu göremediğim, ama göremesem de devam ettiğim. İleride bir siluet beliriyor. Daha yakınına geldikçe bunun annem olduğunu görüyorum. Hemen yanında da babam. Her zaman ki gibi el ele bir birlerine sarılmışlar beni bekliyorlar. Attığım her adımda onlar da benden bir o kadar uzaklaşıyorlar.
_ Anne bekle! Baba! Bekleyin! Çok özledim sizi lütfen!'' diyerek hem ağlıyor hem de olağanca gücümle koşuyordum. Elimi uzatıyorum tutunmak istiyorum ama ulaşamıyorum. Her yer bembeyazken bir karanlık çıkıyor içinden.
Devrim?
Her zaman ki gibi siyahlara bürünmüş takım elbisesi ile. Olduğum yerde kalıyorum. Yavaşça bana doğru yaklaşıyor. Bana doğru gelirken babama bir bakış atıyor ve sinsice gülüyor. Yanıma geldiğinde bana sıkıca sarılıyor ama sarılmasının ardından sırtımda hissettiğim acı ile ayaklarım yerden kesiliyor ve Devrimin üzerine yığılıyorum. Elim sırtıma gittiğinde sırtımda ki bıçağı hissediyorum. Kocaman olmuş gözlerle ona bakıyorum.
_ Devrim! Bunu nasıl yapabildin! Niye! Neden!
Annem ve babama baktığımda yüzlerinde bir hüzün. Babamda ise bir pişmanlık var sanki. Ama bu neyin pişmanlığı! Onlar gözümün önünden uzaklaşırken bende gitmek istiyorum ama buna bir yandan acım engel olurken bir yandan da Devrim engel oluyor.
_ Bırak beni! Ne istiyorsun benden! Sende onun gibisin! Sende Levent gibisin...!
Uykumun derinlerinde omzumdan sarsılmayla uyanmıştım.
_ Destan! Destan uyan artık. Ağlama güzelim ben yanındayım. Kötü bir kabus, sadece kötü bir kabus görüyorsun! Hadi uyan artık.
Gözlerimi bu sözlerle açmıştım. Bir yandan da rüyamın (!) etkisinden çıkamamış bir şekilde ağlıyordum. Korkudan Devrime sarılmış bir şekilde içimi çekerek ağlıyordum. O ise saçımı okşayarak beni sakinleştiriyordu.
_ Kabus gördün sanırım. Anlatmak ister misin?'' dediğinde kafamı iki yana salladım.
_ Tamam yat hadi geçti'' diyerek yatağa yatırdı beni. Etrafıma baktığımda odamda olduğumuzu gördüm. Ben ne ara buraya gelmiştim? Ve Devrim ne ara gelmişti? Üzerime pikeyi örtüp uzaklaşacaktı ki elinden tutarak ona engel oldum.
_ Yanımda kal. Korkuyorum'' dedim.
Aslında sinirli olmam lazımdı şu an Devrime yada çekingen. Ama korkuyordum işte. Her ne kadar korksam da şu anda yanımda olabilecek tek kişi oydu.
Bir süre yüzüme bakıp daha sonra hala bu sabah ki giyindiği siyah takıp elbisesini üzerinden çıkardı. Kapıdan çıkıp iki dakika sonra tekrar geldiğinde altına giyinmiş olduğu şortunu gördüm. Üstü ise çıplaktı. Pikeyi kaldırıp yanıma yattığında beni de kolunun altına çekmişti.
_ Ne zaman geldin? Çok bekledim seni'' dedim.
_ İşim vardı. Neden yatıp uyumadın?
_ Akşam yemeğine gelemiyorum diye de haber vermedin. Aradım ama telefonun kapalıydı'' dedim sorusunu geçiştirerek.
_ Şarjı bitmiş. Sen akşam yemeği yemedin mi?'' dedi. Sesinde hafif sinir vardı sanırım. Bunu hissetmiştim.
_ Hayır. Dedim ya seni bekledim diye. Merakımdan yiyemezdim. Boğazımdan geçmedi'' dedim. Kollarını biraz bana sararak iyice kendine çekti. Bundan cesaret alıp bende kollarımı karnının üzerinden sararak ona daha da sokuldum. Ellerim çıplak bedeninde sanki alev almıştı.
_ Saat kaç?'' dedim.
_ 6'yı geçiyor'' dedi. bir anda gözlerimi büyüyerek kolumu üzerinden çektim ve tek dirseğimin üzerine yükümü vererek suratına daha yakından baktım.
_ İnanamıyorum! Uçak saat beş buçuktaydı!
_ Boş ver. Yat şuraya uykum var!'' diyerek kolumdan çekti ve üzerine düşmemi sağladı. Üzerinden kalkmak için direndim ama o kaslı ve sert kollarının arasında hareket etmek pekte kolay olmuyordu.
_ Uff! Bıraksana senin yüzünden uçağı kaçırdım zaten!
_ Gerçekten bu kadar istiyor muydun oraya o piç herifle gitmeyi!
_ Kiminle gideceğim önemli değil'' dedim.
_ Tamam o zaman ben seni götürüm'' dediğinde kafamı kaldırarak yüzüne baktım. Keşke bakmaz olsaydım!
Şu anda burun burunaydık ve gerçekten fazla yakındık! Gözleri dudaklarıma kayarken bir anlık için benimde gözlerim onun dudaklarına kaydı. Gözleri yukarı doğru kaydığında bende onu takip ediyordum. Gözlerimin içine bakarken sanki benden bir cevap bekliyordu. Bakışları tekrar dudaklarıma kaydığında titrek bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.
Neler olacağını bekliyordum. O sıcak nefesini dudaklarımın üzerinde hissettiğimde daha da sıktım kendimi. Birkaç saniye içerisinde sıcaklık kendini yok ederken beklediğim şey olmamıştı. Gözlerimi açtığımda kafasını geriye çekmiş bana bakıyordu. Gerçekten bir aptaldım! Şu anda utançtan, yanaklarımın başta olmak üzere her yerim yanıyordu. Ellerini kafama koyarak göğsüne doğru beni yapıştırdı ve saçlarımı okşamaya başladı.
_ Sadece uyu domates!
Al işte dalga geçiyordu! Sinir ile karnına cimcik attım. Bir anda saçlarımı okşayan elleri dururken konuştu;
_ Ahh! Acıttın ama. Eğer hemen şimdi uyumazsan olacaklardan ben sorumlu değilim'' dedi. Ne olabilirdi! Aman allahım! Gerçekten yapar mıydı! İçimde ki fesat sesi durdurmaya çalışarak gözlerimi kapattım. O da bu halime kısık bir şekilde gülerken tekrar elleri saçlarımı okşamak üzere devreye girdi.
Aslında tatile gitmek pekte istediğim bir durum değildi. Tamam belki de koskoca bir Miami seyahatini kaçırmış olabilirdim. Tamam kabul insan sonuçta hayatında kaç kere yurt dışına çıkabilirdi ki!
Ama yanımda o çocuk varken pekte gitmek isteyeceğimi düşünmüyordum. Sadece tek derdim Devrimi kıskandırmaktı. Sırf onun inadına gitmekti. Bir yandan da düşünecek olursam yurt dışı seyahatini kaçırmış olabilirdim ama Devrim ile tatile gitme fırsatını yakalamıştım!
Eminim bu diğerine göre daha avantajlıydı benim için. Yüzümde küçük bir gülümseme oluşurken kendimi sıcak kolların arasında müthiş bir uykuya bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
RomanceBir Devrim ile Destanın hikayesi bu. Devrim; dünyanın zengin iş adamlarından bir tanesi ve büyük bir tefeci mafyanın başı. Babası Alkan Beyden kendine kalan karanlığın bir parçası. Bir anda eskiler gün yüzüne çıkar ve Alkan Bey bunun peşini bırakac...