MERHABA ARKADAŞLAR YENİ BÖLÜMÜ EKLERKEN, BİR HABER VERMEK İSTİYORUM. HİKAYE FİNAL YAPINCA HALİ HAZIRDA DURAN DİĞER HİKAYELERİ BEKLETİP, KISA SOLUKLU MUHTEŞEM BİR GERİLİM VE BİLİM KURGU HİKAYESİNE BAŞLAYACAĞIM.
"TÜRKİYEDE BİR VİRÜS SALGINI PATLAK VERSE, NELER YAŞANIR? KARANTİNA BÖLGESİNDE KALAN İNSANLAR NE KADAR İLERİ GİDEBİLİR? BU KORKUTUCU SALGIN NELERE MAL OLACAK? SALGININ ÖNÜNE GEÇİLEBİLECEK Mİ? O GÜNE KADAR NELER YOK OLACAK?"
VİRÜS SALGINI KONUSU BANA GÖRE DİYENLER ŞİMDİDEN HAZIR OLSUN.
YENİ BÖLÜM SİZLERLE, İYİ OKUMALAR.
Telaşlı ve üzücü günleri hafif hafif atlatmaya başlamıştık. Yine rutin bir gün olması ümidiyle, yeni güne uyandık. Her zaman olduğu gibi, traş, giyim kuşam merasimi ve kahvaltı seramonisi. Sıkmıyor da değildi hani. Aynı yerde, aynı şeyleri hergün yapmak, insanı beynen yoruyor ve sınıyordu.
Sabahtan öğleye kadar rutin saatler ve 12.00 gibi yemek arası. Öğle yemeği için yemekhaneye girmiştik. Yine güzel yemekler vardı menüde. Aşçımız gerçekten yemekçiliği iyi bir askerdi.
Biz yemek yerken, dışarıdan büyük bir torba ile balık getirdiler. Getiren bir asker değildi. Sonradan öğrendik ki, komutanlar mangal yaptırmak için almış. Yanında et ve tavuk eksik değildi elbette. Bu hazırlığın büyük olaylara gebe olacağını hiçbirimiz bilmiyorduk.
Öğle yemeği saati bitmek üzereyken, kalkıp arka tarafa masalara gittim. Orhan oradaydı ve yanında devresi Abdullah ile oturuyorlardı. Haliyle özeldir diye rahatsız etmek istemedim. Karşıdan el sallayınca, ben de ona el salladım. Tam boş bir masaya geçecekken seslendi Orhan:- Ya napıyon orada gelsene?
- Ne bileyim oğlum özel konuşuyorsunuzdur diye gelmedim.
- Yok ya senden gizlim saklım mı var benim?
- Ne bileyim işte.Beni özel hissettirdi bu yaptığı. Benimle herşeyini paylaşırdı Orhan. Ailesini, arkadaş çevresini, neler yaptığını, nasıl bir hayat sürdüğünü, kısaca herşeyini bilirdim. Sevdalı olduğu kızı bile.
Masaya oturdum ve sohbete başladık. Onun bacağına benim bacağımın değmesi bile, beni öyle heyecanlandırıyordu ki, anlatmaya kelimeler yetmez. Arada bir sohbet arası elini omzuma atıyordu. Bu da kalbimin durma sebebi olabilirdi. Sigaraları bitirip, masadan kalkmıştık. Öğle içtimasına az kalmıştı. Bir de ne duyayım? Spor saati olacaktı. En sevmediğim şeydi bu. 3 km yolu 12.50 saniyede girene kadar bu etkinlik bitmeyecekti. Ben giremiyordum bir türlü. 14 dakika ile kalıyordum. Önümüzdeki günlerde denetleme olacağı için, herkes koşuyu nizami sürede tamamlamalıydı.Haberi alınca üst kata çıktık ve üzerimizi değişmeye başladık. Orhan kamuflajı çıkarmıştı bile. Gözümün ona kaymaması için, elimden geleni yapıyordum. Ta ki üstündeki atleti çıkarana kadar. Vücudunu ilk kez net görmüştüm. Zayıf ama kasları olan, esmer ve bebeksi tipine rağmen kıllıydı göğsü ve bacakları. Gözüm kaydığı an hem utanıyor hem de onu arzuluyordum.
Durumun vehametini düşünerek anlaştırmamak için kendime geldim. Askeri eşofmanları giyip, evden getirdiğim spor ayakkabımı giydim. Askerlik yapan bilir ki, askeri spor ayakkabı çok rahatsız edici ve aşırı sert olur. Ben de bu nedenle, önlemimi alıp öyle gelmiştim usta birliğine. Herşeyim hazırdı ve aileme yollattığım parfümden sıktım üzerime. İşim bitmişti ve Orhan'ı bekleyebilirdim. Ancak acele bir şekilde aşağı doğru yol aldım. Onun çıplak bedenini gördükçe dayanamazdım orada durmaya. Aşağı indim ve içtima alanına doğru yürümeye başladım.
İçtima alanında toplanmaya başlamıştık. Komutanlarımız teşrif ettiğinde ise, ikili sıraya girmeye başladık. Anayola çıkacak ve yol kenarından 3 kilometre gidecektik. En kötü hissettiğim anlardan biriydi bu. Spor yapmış biri değildim evet, ama hantal biri de değildim. Fazlasıyla sigara içen biri olarak, bu derecenin altında bitiremediğimi düşünüyordum. Normal tempoda yürüyerek, nizamiye kapısından çıkmıştık. Anayola vardığımızda ise, önümüzden bir transit, ardımızdan bir transit olmak üzere komutanlar bizi takip edecekti. Bu demek olmuyordu ki, diğer komutanlar keyif yapacaklar. Onlarda koşuya katılıyordu her seferinde. 50 yaşındaki adamda koşuyordu, 20 yaşındaki adamda.
Tek sıra halinde dizilmiştik yanyana. Düdük sesi duyulduğu an, çıkmıştık başlangıç alanından. Bir türlü nefes kontrolümü yapamadığım için, sonunu istediğim gibi getiremiyordum. Bu kez nasıl olacaktı bilmiyordum. Derin bir nefes alarak fırladım. Nefes kontrolü yaparak, normal tempoda koşuyor, hatta birçok arkadaşımın önüne bile geçiyordum. Orhan'da buna dahildi. Sonuç olarak bu spor, denetleme zamanı bize bilet olacaktı. Onu geçmeyeyim, buna eşit olayım gibi bir lüksünüz olamıyor bu tip durumlarda. 4-5 Dakika kadar koştuğumuzda yolu yarılamış, birçok asker ile aralardaki farkı fazlasıyla açmıştık. Yani bir asker ile diğerinin arası neredeyse 100 metrenin üstüne çıkabiliyordu. En arkadan transit hızımıza göre takip ederken, en öndeki varış noktasında parkeden transiti görmeye başlamıştık nihayet. Ufukta görülen bu mavi araç, nedense bir türlü bize yaklaşmıyordu. Biz de o kadar koştuğumuz halde, sanki arabaya yaklaşamıyor gibiydik. Bu durumu farkettikçe bütün modum düşüyor ve derece elde edemiyordum. Çoktan bitişe varanlar olmuş ve geriye ortalama 4 dakika kadar zaman kalmıştı. Ben, birkaç arkadaş ve Biray başçavuş, başbaşa gidiyorduk. Böyle koşularda durup dinlenmek imkansızdır. Çünkü durduğunuz an, devamını getirmeniz mümkün değil. O yüzden derin bir nefes aldım ve göğsümün gerçekten acıdığını hissettim. Birkaç yüz metre kalmıştı ve bırakmamalı ya da gecikmemeliydim bu kez. Kendimi gururlu hissetmeliydim bir kere bile olsa. Depar atmaya ve hızlanmaya başladım. Bitişte biri kucağını açsa bayılıp düşebilirdim. O kişi Orhan olsa ne yapardım bilmiyorum.
Hızımı kesmedim, dalağım patlayacak gibi olsa bile. Sonunda 20 saniye gibi bir avantaj ile koşuyu tamamlamıştım. Çok mutlu ve gururlu hissediyordum. Böylelikle bu ağır yükün altından da kalkmış oluyordum. Koşu kısa süre içinde sonra ermiş ve transitlere doluşmuştuk. Çok geçmeden, askeriyeye vardık. Koşu sonrası banyo saati verilir ve askerlere serbest zaman tanınırdı. Koşu öncesinde yaptığımız ısınma hareketleri ve içtimada koşu sırasına geçişimiz arasındaki zaman nedeniyle, saat yavaş yavaş hava kararma anına gelmişti. Akşam yemeği hazır olmadan hemen önce, sıcacık bir duş alacaktık.
İçeri girdiğimiz gibi, herkes koğuşa çıkmaya başladı. Bazıları sigara molası veriyor, bazıları ise kantin açıkça eğer çay alıp içini ısıtıyordu. Ben de her an olduğu gibi, bir sigara molası vermiştim merdivenlerin önünde. Sigaramı içerken, banyo saatini düşünüyordum. Az önce spor hazırlığında Orhan'ı görüp bambaşka hislere kapılmışken, banyoda görmek anlatılmaz olurdu. Gerçi ben tamamen duygusal yönüyle, birşeyler yaşıyordum kendi kalbimde. Cinsel yönleri beni pek enterese etmiyordu. Çünkü bu aşk tek taraflıydı. Ama onun vücudunu, çıplaklığını görünce de tarif edilemez hisler yaşadığım doğruydu.
Sigaramı bitirdikten sonra, koğuşa çıkmıştım. Herkes eşofmanlarını çıkarıyor ve atleti, boxeri, askeri çamaşırı, üzerinde ne varsa onunla kalıyordu. Sadece boxer ile kalıp, üstü çıplak duranlarda vardı elbette. Fiziği düzgün, seksi birçok arkadaşım vardı. Ama bir gram farklı birşey hissetmiyordum hiçbirine. Boylu poslu, beyaz tenli, yemyeşil gözleri, sarıya dönük saçları ile Süha, Kalın ve tüylü bacakları, tüylü göğsü ve hafif tatlı göbeği ile Halil, gerçekten kaslı göğüs yapısı ve taş gibi bacakları ile Bekir, hatta daha nicesi vardı. İlgi alanıma bile girmiyorlardı kesinlikle. Vücut yönünden beni etkileyecek, Orhan dışında bir kişi olacaktı ilerde.
Orhan ise zayıf yapısından utandığından mıdır bilmiyorum ama, atletini çıkarmazdı duşa giderken. Altında askeri şort tipi çamaşırı ve haki yeşili yarım kollu atleti ile giderdi mutlaka. Muhtemelen zayıf oluşundan kaynaklı diye düşünüyordum ben. Sırt bölgeside hafiften tüylüydü. Acaba ondan mı utanıyordu? Ben böyle şeyleri dert eden biri olmadığım için, utanması gereken ne olabilir kestiremiyordum.
Orhan ve önden çıkan birkaç arkadaş, dolaplarını kapayıp temiz iç çamaşırlarını, havlularını ve şamupanlarını almış, aşağı doğru iniyorlardı. Ben de üzerimi çıkardım ve sadece boxerimle kalıp, gereçlerimi aldıktan sonra banyoya indim. Banyoya girmeden hemen önce bir bekleme odamız bulunuyordu. İsteyen buraya gelip soyunabiliyor veya çıkarken burada giyinebiliyordu. Tabi seksi vücuduna havlu bağlayıp, koğuşta giyinmeyi tercih edenleri bunun dışında tutmak gerekiyordu. Şöyle bir içeri baktığımda, Orhan henüz girmemişti banyoya. 7 kabinden oluşan banyomuza, 7'şerli olarak giriş yapıyor ve çıkanın yerini dolduruyorduk ardından. Orhan ve ben aynı anda giriş yapmıştık. Bunda benim eski asker olmamın ve Orhan'a sırılsıklam aşık olmamın etkisi büyüktü tabi. Yanyana iki kabine girmiştik ve hem sohbet ediyor hem de 10 dakikalık banyo süremizi sıcak su altında değerlendiriyorduk. İçime bir şeytanlık düşmüş ve Orhan'ı çıplak görebilir miyim diye düşünmeye başlamıştım. Sırf bunu denemek için, banyomu ondan daha önce bitirecektim bu seferlik. O yıkanırken ben de hızlı bir şekilde banyomu yapmaya devam ettim. Banyo perdelerimiz kalın ve muşamba denilen türden olduğu için, kabin köşelerine tam yaslanmıyordu. Haliyle mutlaka birbirimizi görüyorduk banyoda. Ben arkadaşlarımı, arkadaşlarım beni çok görmüştük acemilikten bugüne. Banyomu birkaç dakika daha erken bitirmiştim. Tüm temizliklerimi en hızlı şekliyle yapmış ve kabinden çıkmıştım. Sağıma döndüğümde onunda kabin perdesi aralıktı. Arkası dönük şekilde vücudunu saran köpüğü, duşun altında vücudundan sıyırıyordu adeta. Su vücudunun her metrekaresinden bambaşka akıyordu. Bacak kısmını ve kalçasını tek tarafını, haliyle sırtının tek tarafını görmüş buludum o an. Kendimden utanıyor, kendime şaşırıyor, kendime kızıyor ve en kötüsü kendime engel olamıyordum. Gemileri yaksam eğer, kabine dalabilir ve dudaklarına yapışabilirdim sıcacık duşun altında. Ya karşılığını verir, ya da tepkisi çok ağır olurdu. Ama ben bunu yapamazdım asla. Herşeyi göze alırdım ama, benim aşık olduğumu dahi bilmeyen bu adamın bana düşman kesilmesini kabullenemezdim. Belki bana insani bir yolla olmayacağını anlatırdı. Belki düşman olmazdık. Tabi bunlar ihtimallerdi benim için. İhtimaller için, sevdiğim adamın yanımdan uzak olmasını, bana gülüşünün yok olmasını, kokusunu duyamayacağım kadar mesafeli olmasını gerçekten kabul edemezdim. Bu yüzden baktığım kadarıyla kaldım ve banyodan çıktım. Belime sardığım havluyla birlikte, soyunma odasındaki banklara bıraktım kendimi. Ağırlık çökmüştü üzerime ve işin gerçeği Orhan çıkmadan gidesim gelmiyordu. Onun olduğu heryerde olmak istiyordum. O var diye 12 saat nöbet yazılsa, gıkımı çıkarmazdım onun yanında olacağım diye. O derece seviyor ve fırtınalar yaşıyordum kendi içimde. Bu günlerim iyi günlerimdi aslında. Yeniden şoför arkadaşları yüzüne, olanlar olacak ve çok daha ciddi bir hale girecekti. Bunun yaşanması için gereken zaman, gün be gün yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKERLİK AŞKIM
Ficción GeneralBu hikaye gerçek bir aşk ve dram hikayesidir. Hikayede geçen aşk'ın eşcinsel hislerle duyulduğunu, ilk baştan belirtelim. Hikayede kurguda olacaktır, cinsellik, entrikalar, büyük çatışmalar, şantaj vb olgular kurgulanmıştır. Ancak hikayenin ba...