Mesude'den
Çınar'ın söyledikleriyle kısa süreli bir şoka girmiştim. Bu tatlı mafya benden hoşlanıyor muydu gerçekten? Şaşırmistim. Bu hiç beklemediğim bir şeydi. En azından şimdilik. Bana kalsa bunu akşama kadar düşünürdüm hatta yarına kadar. Ama karşımda bana merakla bakan bir çift kahverengi göz vardı. Ve bu yüzden düşüncelerimi acilen bir kenara bırakmam gerektiğini biliyordum. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.
"Çınar... Öncelikle teşekkür ederim. Yani. Beni sevdiğin için. Ama benim biraz düşünmem lazım. Belki de... Biraz değildem... Fazla. Çok fazla. Çınar ben böyle bir kararı pat diye veremem anlatabiliyor muyum yani-
"Beni sevip sevmediğine mi karar veremiyorsun?" Dedi kaşlarını kaldırarak.
"Hayır. Tam olarak öyle değil aslında. Ya dediğim gibi işte. Biraz kafamı toparlamam lazım. Yani şu son bir haftadır yaşadıklarım... Hem daha seni tanımıyorum bile. Beni anlıyorsun değil mi?"
"E-Evet. Anlıyorum tabii. Sen istediğin kadar düşün. Ama kararın her ne olursa olsun haberim olsun olur mu?"
"Tamam. Söz haber vereceğim." Deyip gülümsedim. Çınar'da başını sallayıp ağır çekimde odadan çıktı. Bende öylece arkasından baktım. Biraz daha baktıktan sonra kendimi yatağa bırakıp. Tavana bakmaya başladım. Biraz sonra salak salak gülümsediğimi farkettiğimde elimi dudaklarımın üzerine bastirdim ve gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.İrem'den
Damlayla birlikte yatağa ters yatıp, ayaklarımızı yatağın başlığına uzatmıştık. Öylece tavanı izliyorduk. Hayal kuruyorduk. Düşünüyorduk... Sonra bazen hiç konuşmadan birbirimize bakıp deli gibi gülüyorduk sanki aklımızdan neler geçtiğini okuyabiliyormuş gibiydik. Ve bu iyi bir şeydi. Çünkü ne şu an tek bir kelime kullanacak mecalim vardı ne de olanları kendime sesli bir şekilde tekrar tekrar anımsatıp sinirimi bozmaya niyetim. Bu yüzden sadece yanımda durup sırıtan arkadaşıma bakıyor onun bu şirin halini görünce bende ister istemez gülümsüyordum. Hayat buydu işte bir parça sevdiklerin ve sonsuz mutluluk. Burada tek olmamla onlarla beraber olmamın arasında çok büyük bir fak vardı elbette. Beş dakikalığına da olsa olan her şeyden uzaklaşmış gibi hissettmemin tek sebepleriydiler her biri. Bu... iyiydi... sevdiklerinin yanında olması yani... iyiydi...
Hayatım boyunca hiç kimseye boyun eğmemiştim. Aileme bile. Şimdi ise... Bu beş adamı benim elimi kolumu bağlıyorlardi. Özellikle... Demir.. O farklıydı. Her anlamda. Diğerlerinden farklıydı. Fakat bunun bu mafya çetesinin başı olmasından kaynaklanmadigindan emindim. O... Demir'di işte. Mavi gözlü. Acımasız mafya...
Hayatım boyunca hiç bir erkeğe güvenmemistim. Hatta hiç bir insana bile... Üç abiyle büyümüş ve erkeklerden nefret etmiş bir kızdım. Çocukluğu travmalarla dolu olan masum bir kız çocuğu... Küçükken evden uzaklaşmak istediğim zamanlar olurdu. Hatta çoğu kez. Bende soluğu Beyzalar'da alırdım. Ailesinin işi gereği çoğu kez evde yalnız kalırdı Beyza. Bende abilerime onu yalnız bırakmamak istemediğimi söylerdim ve bu da zamanımın bir çoğunu orada geçirmek için çok uygun bir bahaneydi. Ben oraya gittiğim zamanlar bazen kızları da çağırır kızlar gecesi yapardık... İnsanlara güvenmediğim doğruydu. Herkese her şeyini anlatmaktan çekinmeyen kızlardan değildim. Çekindiğimden falan da değildi aslında. İnsanların beni anlamayacakları korkusu vardı içimde her zaman. Kızlarla 17 yıldır arkadaştık. Dile kolay 17 yıl... Ama ben onlara bile her şeyimi anlatmazdım. Anlatamazdım. Aynı evde kaldığımız süre boyunca zaten hayatımın büyük bir bölümünde hatta hepsinde varlardı. Bu da yeterliydi benim için. Daha fazlasına gerek duymuyordum. Onlar öyle değildi ama. Biz yanlarında yokken olan şeyleri, gelir en ince detayına kadar anlatırlardı. Ama ben öyle değildim. Anlatırdım ama tüm çıplaklığıyla değildi tabii. Beşimiz arasında günlük tutan bir tek ben vardım. Kızlar genelde bize anlattıkları için pek gerek duymazlardi böyle bir şeye. Bir nevi haklılardı da tabi. Ben ise olanları üstü kapalı bir şekilde anlatırdım fakat tamamıyla da günlüğüme yazardım. Siyah kapaklı, ve siyah yapraklı küçük deftere... En sevdiğim renkti siyah. Beni en çok yansıtan renk. Bir insan gri olamazdı bana göre. Ya siyah ve karanlık ya da beyaz ve aydınlık olurlardi. Griler ise bir tarafı aydınlığa açılan bir tarafı da karanlığa giden yolun tam ortasında kalmış kararsız ve ne istediğini bilmeyen, zayıf insanlar olarak gelirlerdi. Belkide Demir'i kendime bu kadar yakın hissetmemin sebebi de buydu. O da siyahti bende, oda karanlıktı bende ve en önemlisi galiba ikimizde aydınlığa ulaşmaya çalışıyordük...
Bir dakika. Ben,Demir'e yakin hissettmemin sebebi mi demiştim? Tanrım. Bana neler oluyordu böyle. Daha 1 hafta önce tanıştığım ve aslında nefret etmem gereken bu çocuğun yörüngesinden neden çıkamıyordum ben...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz DOSTLUK!!
Misterio / SuspensoBazen bir arkadaş sadece arkadaşın olmaz. Ailenden biri olur, sırdaşın olur, her şeyin olur. İşte öyle arkadaşlarınız varsa onları sakın kaybetmeyin... Neden mi? Nedeni kitapta :'')