"H-hayır..." babasının arkasına saklanan bir çocuktan farkım yoktu sanırım. "Gitmek istiyorum... Gidelim?" gözlerim yaşla doldu.
Taner bana döndü ve tuttuğu ellerimi sıktı. "Sana hiçbir şey yapamaz, duydun mu? Asla."
"Gitsek? Olmaz mı?" dedim aceleyle.
Sanırım ondan korkmam, dizginlemeye çalıştığı sinirlerine dokunmuştu. Ellerimi bıraktı. "Eee Hakan? Sürprizimi beğendin mi?" diye sorarken ceketini çıkardı ve adamına uzattı.
"Bu orospu yüzünden mi?" diye güldü.
Taner beklemediğim bir anda yumruk attı. "Ne dedin?"
Hakan çenesini hareket ettirdi. "Orospu." Onu kısa süre içinde tanımıştım. Asla vazgeçecek bir adam değildi.
Taner güldü, "Israrcısın?" tekrar bir yumruk attı. "En," tekrar, "nefret," tekrar," ettiğim," son bir kez daha," insan tipi."
"Taner," diye sızlandım. O kadar çok sert vurmuş olmalı ki, vurmasının üstünden saniyeler geçmesine rağmen kan oluk oluk Hakan'ın yüzünden akıyordu. Ben ona doğru yaklaşırken bile vurmayı bırakmamıştı. Bir şey demeye korkuyordum. Hakan her yumrukta da bana bakmayı ihmal etmiyordu. Uyguladığı o psikolojik baskı, iğrenç sözlerinden daha ağırdı. "Y-yapma..." dedim titreyen sesimle.
"Sen ne cüretle, herkesin içinde Arzum'un adına leke sürersin?!" diye bağırdı ve vurmayı bıraktı. Ellerini salladı ve damlamak üzere olan kandan kurtuldu.
"Arkan," diye vurguladı, "sağlammış, Arzum." Bakışları üstümdeydi. Hep bunu yapıyordu. Bana bakıyor ve belki de kafasında binlerce şey kurguluyordu. Gözlerim yaşla doldu ve birkaç adım geriledim.
Taner, Hakan'ın odaklanışını fark edince, gözlerinin nerede olduğunu anlaması çok uzun sürmedi. İşaret parmağını kaldırdı, "Dur..." yüzündeki o gergin gülümsemeyi gördüm. "... sen ona göz koydun?"
Bu sahne her dizi, film ve kitap sahnelerinde yaşanmış, ilelebet yaşanmaya devam edilecekti. Erkek yaşanmışlığı olan kızı bir başkasıyla görmeye ya da adının anılmasına tahammül edemez ve içgüdüleri gereği onu koruma ihtiyacı duyardı. Ama ben buna içgüdü demem, bildiğiniz kıskançlık.
"Nereden bilebilirdim ki bana gösterip, sana ver-..."
Taner sözünü tamamlamasına izin vermedi. O kadar sert vuruyordu ki, ezilen çene kemiklerinin sesini duyabiliyordum.
"Taner, yalvarırım-..." onu durduracağım sırada, kollarımı tutan korumalarla iyice çırpındım, "Öldüreceksin!"
Hakan artık Taner'i kışkırtamıyordu. Bilincini kaybetmek üzereydi.
Kendimi korumalardan kurtaramamamın, Taner'i durduramayışımın siniriyle ağlamaya başladım. "Yeter artık... Sana.yalvarırım." Hani belki bir umut durur diyesessizce ekledim, "Benim için."
Bunu dememi bekliyormuş gibiydi. Son defa bir yumruk daha attı ve derin bir nefes aldı. Vay. Kan bulaşan dudaklarını, gömleğinin kollarına tereddüt etmeden sildi. Hakan'a bilinci yerine gelsin diye iki-üç defa tokat attı. Şişmiş gözleri aralandı.
Taner göz hizasına doğru eğildi, çenesinden tuttu ve sıktı. "Şimdi kaderin kimin elinde biliyor musun?" bana dönerken, Hakan'ın başını da çevirdi. "Arzum'un." Gözlerimin içine baktı, "Onu öldürmemi istiyor musun?"
Siktir. Bu da neydi böyle? "Taner... B-ben..." duraksadım. Hakan'ın bana yaşattıklarını düşündüm. Korku, gerginlik, iftira... Hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefeste (TAMAMLANDI)
ChickLitKelebek ömürlü bir genç kadın, asırlarca sevse doyamayacağı bir adama tutuldu.