15. Bölüm - "Yürekli Bir Adam"

48.3K 2.9K 189
                                    

Okuyan, o minnak yıldıza basan bütün okuyucularımdan kısa da olsa bir yorum istiyorum... Çok mu? :')) İyi okumalar! ❤️


En son, lisede yalan söylediğim ortaya çıkıp müdür beni odasına çağırdığında bu kadar utanmıştım.

Başımı kaldırmadım. Buket çenemden sertçe kavradı ve yüzüne bakmamı sağladı. Dişlerini sıkıyordu, "ANLATSANA! Dilini mi yuttun?"

Annemden daha kötü ve aşağılayıcı azarlıyordu. Gözlerim birden doldu. Ağlamamak için gözlerimi kaçırdım.

"Ben seni 1 yıldır depresyonda sanıyordum! Ben bir yıldır, senin ruhun ölüyor sanıyordum!" hıçkırığını tutamadı, "Ama..."

"Bende öyle sanıyordum, Buket." diyerek titreyen sesimle kendimi savundum. "Öğreneli 4-5 hafta oluyor. Depresyon değilmiş."

Gözleri irileşti, "Aferin. Geçte olsa öğrendin diye seni alkışlayayım mı şimdi?"

"Senden yıllardır saklıyormuşum gibi..."

"SAKLAYACAKTIN!" hem ağlıyor, hem de bağırıyordu. "Ben Melis'in dün geceki konuşmasını duymasam öldüğün gün hasta olduğunu öğrenecektim!"

Sustum. Yalanlayamazdım.

"Kim biliyor?" diye mırıldandı garip bir sessizlikle.

Ellerime bakmaya başladım, "Üniversitedeki dekanım, bürodaki Hakan Bey, Melis..." mezarcıyı ya da hastanedeki görevliyi saymama gerek yoktu sanırım.

Sakinleştiğini düşünürken, "AİLEN!?" diye bağırarak tekrar yükseldi. "Onlara ne diyeceğim ben!? Ya Taner? Ona da söylemedin, değil mi?" Başımı ellerimden kaldırdım. Tepkisizliğime sinirle güldü. "Ona öleceğini söylemedin, ha?"

"S-söylemedim..."

"Dur... Sen onu seviyordun, öyle değil mi?"

Melis'e kısa bir bakış attım. Gözlerindeki yaşları aktıkça siliyordu.

Sessizliğimi evet olarak kabul etmiş olmalı ki, "Sen onu sevmiyorsun. Sen yalancısın. Yalan söylediğini öğrendiğinde, yapacağı ilk şey bunun acısını senden çıkarmak olacak. Dua et ki kinci bir adam olmasın ve seni tümöründen daha önce ruhsal acıyla öldürmesin." dedi öfkeyle.

Dua et demişti ama bir anlık nefretle söylenen bedduadan farkı yoktu.

Gözyaşlarımı tutamadım, "Yalvarırım... Deme öyle..."

"Ya o adama bir an önce öleceğini söylersin, ya da gidip ben anlatırım! Sen kimsin?" üstüme yürüdü, "Sen kimsin ki bir insanın hayatıyla oynayabiliyorsun? Sen ölünce ne olacak biliyor musun? Eğer yürekli bir adamsa, seni asla unutamayacak. Evlendiğinde, karısında seni, kızında seni, oğlunda seni, denizde seni, gökyüzünde seni... Baktığı her yerde seni görecek!"

Koltuğa çöktüğümde, sesli bir şekilde ağlamaya başladım, "Onu bu kadar seveceğimi bilmiyordum... Yemin ederim. Geçer sanıyordum." başımı kaldırdım, "Geçmedi."

Bazı şeylere âşık olduğunuzu, geçmez bir hevesle bağlayacağınıza inandığınız anlar oldu mu? Çok sevdiğiniz bir müzik aletini öğrenmek için kursa gitmek, bir ünlünün fanı olmak için bilgi toplamak, okulunuzdaki bir çocuğa platonik olmak... Ama bir süre sonrasında hepsinden bıkmak?

Taner öyle olur sanmıştım. Bir kere birlikte olunca veya biraz zaman geçirince, ona olan heyecanım biter diye düşünmüştüm. Çünkü bu bir görevdi ne de olsa... Gözüme kestirdiğim bir adamla birlikte olmak, sadece aptalca bir görevdi...

Son Nefeste (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin