21. Bölüm - "Düğün" (Part 2)

58K 2.8K 252
                                    


"Çok güzel oldun annem... çok!" annem duasını okuyup, yüzüme hafifçe üflerken elleriyle dizini sıvazlayarak koltuğa oturdu. "Ay Allah'ım..." diye sızlandı gözyaşları içinde.

Gelinliğimin eteklerinden tutup, hemen soluna oturdum. Onun tarafında kalan aynadan kendi yansımama baktım. Taner beni görse, eminim ki 'Sen Arzum değilsin' diyerek gerisin geri adımlar eşliğinde yalıdan çıkardı. Mavi gözlerimi açığa çıkarmak için rimelin, daha kemikli bir yüz yapısına sahipmişim gibi gözüksün diye yapılan makyaj hilelerinin hesabı yoktu. Yüzümde ürünlerden oluşan bir tabaka olduğunu hissedebiliyordum. Kendimi incelemeyi bırakıp, anneme döndüm. Ellerini tuttum. "Anne böyle yapma..."

"Yok kızım, üzülmüyorum, vallahi! Çok seviniyorum... Taner gibi damat bulmuşum daha ne isterim ben?" ellerimi sımsıkı sardı. "Arzum'um benim..."

"Annem benim..." suya dayanaklığı olduğuna inandığım rimelime güvenerek, gözlerimin dolmaması için çabalamadım.

"Çok mutlu olacaksın..." dedi kendinden emin bir şekilde. "Evlilikte en önemli şey nedir biliyor musun?" Bilsem de sırf dikkati dağılsın diye başımı hayır anlamında sağa sola salladım. "Dürüstlük, sevgi, sadakat... Şu dillendire dillendire bitiremedikleri aşk var ya, hah! Birkaç yıl geçer 'bitti' denir, boşanmaya sebep olarak gösterilir... Ama dürüstlük, sevgi, sadakat bir insanın içindedir. Karakteridir. O asla bitmez." gülümsedi. "Ama şanslısın ki aşktan da nasiplenmişsin."

"Anne ya..." dedim ve gülmeye başladım.

"Ne? Ne güzel bakıyor, görmüyor musun? Ben sana en güzel baban bakar sanıyordum... Babana rakip geldi!" elini elimden çekti. "Bazen sana bakıyor ya... Ay yemin ederim Arzum, şu kadar abartıyorsam şuradan çıkmak nasip olmasın... Böyle avuçlarının içinde bir kelebek tutmuş, parmaklarının arasından uçacak sanki..."

Bir kelebek olduğum doğruydu; ömrü kısa...

"Değil mi..." diyerek onayladım onu. "Biliyorum anne. Taner'in kıymetini çok iyi biliyorum ben."

Ayağa kalktı. Nemlenen gözlerinin altını sildi ve siyah, dizlerindeki dantelli elbisesini düzeltti. "Neyse, ben çıkayım... Aşağısı iyice kalabalıklaştı. Taner'de gelir. Sonra inersiniz, alkışlar falan, evet-evet, dans dans, oyun..." dedi ve keyiflenerek gelin odasını terketti.

Ayağa kalktım ve ayaklarımı sürüye sürüye camın önüne gittim. Parmaklarım sabah taktığım alyansa ve tektaşa gitti. Ikisine de kendi ekseninde parmağımda döndürürken bahçeye baktım. Misafirler, görevliler eşliğinde beyaz masalara yerleşiyordu. Etrafta dolanan siyah takımlı, herkese düşmanmış gibi bakan adamları görmezden gelerek, nikah masasına çevirdim bakışlarımı.

Vay be!

Evleniyordum...

Beynim, yaşadıklarım yüzünden allak bullak olmuş gel-gitler içinde benimle çabalarken, son olanlar yüzünden artık bütün işlevini yitirmiş gibiydi. Kendimi yokuş aşağı inen freni bozulmuş bir araba gibi hissediyordum. Artık ne olacaksa olsun moduna girmiştim. İstikrarımı sürdüremiyordum. Yapamam diyerek haykırmak, arkama bakmadan koşmak istesem de... Arkamda bırakacağım adamı düşününce bütün ruhum lime lime oluyordu.

Kaçsam kaçamıyordum, kalsam kalınmıyordu...

Bende bez bebek gibi bir sağa bir sola savrulmaya boyun eğmiştim.

Bez bebekler çabuk yıpranır, Arzum... diyerek zayıf bir ses yükseldi ruhumdan.

Kapının çalmasıyla irkildim. Gözlerimi hafifçe kırpıştırıp, "Gir," diyerek cevaplarken eteklerimden tutup kapıya döndüm.

Son Nefeste (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin