Yüzüme kapanan kapıya birkaç saniye aval aval baktım. Açmak için uzandım ama elim havada kaldı.
Cesaret edemiyordum. Öfkesinden korkuyordum. Benden çıkartmaya kalkarsa, kırılacağımdan adım gibi emindim. Onun karşısında kalkanım yoktu, tamamen savunmazdım.
Kaç dakika geçti bilmiyorum. Kapı en sonunda ağır bir şekilde açıldı ve merakla diğer uca kaydım, arabaya binen Taner'e baktım. Gömleğinde yeni bir kan lekesi yoktu, ellerindeki yaralarına yenileri eklenmemişti. "Ne oldu?" Dedim şüpheyle.
Eliyle beni durdurdu ve ceketinin iç cebine uzandı. Telefonu kulağına götürdü, "Ayhan müdürüm, nasılsınız?" diyerek keyifli bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Az önce deliren o değilmiş gibiydi. "Teşekkürler, bende iyiyim. Şuan Zonguldak'tayım, bir tanıdığının düğününe geldim. Tatsız bir olay yaşandı." başını hafifçe salladı. "Öyle. Hayır, önemli değil. Olur böyle şeyler." gülümsedi, "Teşekkürler." diyerek telefonu kapattı. Suratı anında önceki haline döndü.
"Ne oldu Taner?"
Şener arabaya bindi. Arabayı çalıştırmasını izlerken, aralarında sözsüz bir iletişim gerçekleşti sanki. Bana döndü, "Hiçbir şey. Polisler yollarından dönüyordur."
"Beni neden arabaya bindirdin?"
Gözlerini bir an yola çevirdi. "Sana bakmasını istemedim."
Aldığım nefes ağır ağır ciğerlerime doldu. Sertçe yutkundum ve yola çevirdim bakışlarımı. "Bir avukat olarak, bu adaletsizliğe neden seviniyorum anlamıyorum." deyiverdim. Doğru olan bu değildi. Bir telefonla gelebilecek her suçlamayı defetmesi bana ters geliyordu.
"Çünkü onu dövmem içini rahatlattı." Sesi ona dönmeme sebep oldu. Öfkeli bir şekilde bana bakarken, aklına yeni bir fikir gelmiş gibi, "Belki de öldürmeliydim?" dedi.
"H-hayır... Dövmen yeterliydi."
Bakışları kısa bir anlığına yüzümde dolaştı. İfadesiz gözüküyordu ama düşüncelerinin ifadesizliğinin arkasında saklı olduğunu hissettim. "Bu seni rahatsız ediyor mu?"
Kaşlarımı çattım. "Ne?"
"Şiddete eğilim?"
Bir an düşünmedim bile. "Evet. Her sorun konuşularak halledilebilir."
"Bazı insanlar kelimelerden anlamaz."
"O yüzden yumruklarla anlatırsın, değil mi?" parmaklarıma bakmaya başladım. Ona öğüt vermek komik geliyordu. Kim bilir neler yaşamıştı... "Bunu kaç defa yaptın?"
Duraksadı. Bakışlarını cama çevirdi. Sayıyor muydu yoksa gözümü korkutmamak için küçük bir rakam mı seçiyordu merak ettim. "Otobana girdik ve ışıklandırma azaldığı için yüzüne hafif bir gölge düştü. Ama zayıf gülümsemesini görmek hala mümkündü. "Arzum, ben eşkıya değilim. Insanları gerekmedikçe alıkoymam ve dövmem. Hatta bazen adalete teslim edebilecek kadar hukuk adamı olabiliyorum. Ama... Bazı insanlar inan ki adaleti meşgul etmeye değmiyor." elinde olmayan bir şeye sebep olmuş gibi omuz silkti.
Bir panik dalgası oluştu bedenimde. Istediği zaman kuralsız olabiliyordu demek? "A-anlıyorum..."
Yüzünü bana döndü, "Hayatta güçsüz olan insanların, güçlüler tarafından ezilmesini hazmedemediğini biliyorum. Bunu adaletsizlik olarak algılıyorsun." sesi yumuşaktı. Kelimelerini beni kırmamak için özenle seçiyordu, "Güçlüler, güçsüzleri zirveye ulaşmak için bir basamak olarak kullanır. Bu dünyada her zaman bir eşitsizlik vardır. Karşı koyamazsın ve eşitliği sağlayamazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefeste (TAMAMLANDI)
ChickLitKelebek ömürlü bir genç kadın, asırlarca sevse doyamayacağı bir adama tutuldu.