Büroya kendimden emin adımlarla yürümeye çalışırken, bacaklarım tam aksini istercesine titriyordu. Üstümdeki kıyafetlerimi düzgün mü diye kontrol ettim ve iki kanatlı kapıyı ittirdim. Beni bekleyen çalışanlar sohbet ederken, bakışlarını kapıya çevirdiler. Tanıyanlar küçük çaplı bir şok geçirirken, yeni gelen avukat/stajyerler kim olduğumu çözümlemeye çalışıyordu.
"Arzum!?" ayağa fırlayan Cemil Abi oldu. "Hoş geldin! Bizde..." masasının önünden geçti. "Yeni yöneticiyi bekliyorduk."
Sırıtarak elimi uzattım. "Arzum Saygıner. Yeni yönetici."
Ağzı açık bir şekilde uzattığım elime, sonra yüzüme baktı. "Saygıner? Kızım senin soyadın Öner'di..." gözleri kısıldı. "Saygıner?" diye tekrar etti. "Taner Saygıner?"
Başımı salladım. "Kendisi eşim olur."
İrileşen gözlerini kırpıştırdı. "Ne zaman evlendin?" derken uzattığım elimi sıktı. "Yani... Biz nasıl duymadık?"
"Çok kalabalık bir düğün değildi. Basına da kapalıydı." omzunun arkasından kalabalığa baktım. "Yeni yeni iş arkadaşları gelmiş?"
"Hakan Bey'den sonra biraz temizlik yapıldı," dedi ve ufak bir gülümsemeyle geri çekildi.
Sahneyi bana bırakınca, ister istemez hızlı hızlı nefesler alıp verdim. "Arkadaşlar merhaba," diyerek başladığımda titreyen sesimi öksürerek toparladım. "Ben Arzum Saygıner. Büronun yeni yöneticisiyim. Kafanızda sorular olduğunu tahmin edebiliyorum. En büyük sorunuz ise eminim ki nasıl biri olduğuma dairdir... Beni aranızda mutlaka tanıyanlar olacaktır. Geçimsiz bir insan değilim." ufak bir gülümsemeyle tanıdık birkaç simanın gözünün içine baktım. "Karşımda geçinebileceğim insanlar olduğu sürece tabii..." omuz silktim, "Şimdilik bu kadar. Herkese iyi çalışmalar dilerim." bitirici konuşmamın etkisini sürdürmek için güçlü adımlar atarken, başım döndü.
"Arzum?" Cemil Abi'nin koluma dokunuşuyla gözlerimi kapadım.
"İyiyim abi, kahvaltı yapmadım da..." kolumu ondan çektim ve yüzüne baktım. "Vallahi."
"Odana çay simit gönderirim, hadi geç..." dedi ve salondan çıkıp, yüksek bir ihtimalle çay ocağına gitti. Taner'in her şeyi tepelediği tabağımı neredeyse ağlayarak bitirmiştim ve o da yetmezmiş gibi şimdi birde simit-çay yapacaktım.
Güçlü bir nefes alıp, bir zamanlar Hakan'ın hüküm sürdüğü odaya girdim. Eşyalar baştan aşağı değişmiş, onunla bütünleşen siyah koltuğu yerine açık tonlarda bir koltuk koyulmuştu. Çantamı ve üstümdeki trençkotumu askılığa asıp, koltuğa oturdum. Renksiz son derece sıkıcı olan masamı en kıza zamanda kişiselleştirmeliydim. En basitinden, Taner'le olan bir fotoğrafımı çerçevelettirmeliydim.
Maldivler'den falan mesela...
Kendi kendime gülerken, kapım çaldı. "Girebilirsiniz," diye seslenince büronun emektarı olan Tülin Abla'nın tepsiyle içeri girdi.
"Hoş geldiniz Arzum Hanım."
"Hoş bulduk Tülin Abla, nasılsın?"
Ona ilk defa nasıl olduğunu soran birisiymişim gibi duraksadı. Gülümseyerek tepsideki ince belli bardağı ve tabak içindeki simidi masaya bıraktı. "İyiyim, siz nasılsınız?"
"İyi diyelim, iyi olsun." dediğimde, bakışları üstümde gezindi. Bir şey söylemek istiyordu ama artık bir yönetici olduğum için çekiniyor gibiydi. "Aşk olsun... Bana mı söyleyemiyorsun? Ben senin Arzum kızınım."
"Taner Bey, büroyu satın aldığı zaman uğramıştı. Arzum Hanım, Hakan Bey'i bilirsin; günaydını, rica etmeyi bilmezdi. Ama Taner Bey, sanki böyle... Normal bir insanmışım gibi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefeste (TAMAMLANDI)
ChickLitKelebek ömürlü bir genç kadın, asırlarca sevse doyamayacağı bir adama tutuldu.