Arkamı dönüp gidecekken kapı sesi duymamla arkamı döndüm.
Karşımda uykulu, göz altları şişmiş, gözlerinin içi kıpkırmızı ve üstünde ayıcıklı pijamalı bir Hwa Min beklemiyordum tabiki.
Beni görünce şaşırdı ardıdan kapıyı kapatmak için yeltenmişti ki ayağımla durdurdum.
"Hwa Min, neyin var?"
"GİT BAŞIMDAN JİMİN! SENİ GÖRMEK İSTEMİYORUM!"
"Ne olduğunu anlatacak mısın artık?!"
"BUNU BANA DEĞİL BENDEN SONRA GİTTİĞİN SEVGİLİNE SÖYLE!"
Ne sevgilisi? Ne saçmalıyor bu kız?
Zorda olsa içeri girdim ve kapıyı kapattım.
Kapının arkasında duran Hwa Min'i kapıya yasladım ve çenesinden tutarak yüzünü yüzüme sabitledim.
"Bana ne olduğunu teker teker anlat."
İlk önce yutkundu sonrada boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
"Bu sabah kalktığımda sana mesaj attım ve birisi bana senin sevgilin olduğunu ve seni rahat bırakmamı söyledi. Sana vermesini isteyeceğim sırada engelledi beni. Gerçekten benden sonra başkasının yanına mı gittin? Bunun nedeni benim öpüşemem-" kelimesini bitirmesine izin vermeden dudaklarına yapıştım.
Dudaklarımı geri çekerek alnımı alnına yasladım.
"Cidden öyle mi düşündün? O mesajı atan kişi sevgilim falan değil. Senden sonra annemin yanına gittim. Amerika'daki tek kız kuzenimde ordaydı ve o kız bana küçüklükten beri aşık. Beni öpmeye çalıştı kaç kere. Onun adına senden özür dilerim."
Bakışları yumuşamıştı.
"Asıl ben öyle düşündüğüm için özür dilerim Jimin." dedi başını eğerek.
Başını kaldırarak gözlerine baktım. "Senin gözlerin neden bu kadar kızarık? Yoksa ağladın mı?" dedim.
Gözlerini kaçırıp "N-ne yok hahaha ağlamak mı o da kim? Uykudandır o." dedi.
"Hwa Min, inanmış gibi mi duruyorum sence?"
"İnan bence. Çünkü neden inanmayasın?"
"Neden okula gitmedin?"
"Geç kalmıştımda. Sonrada uykuya daldım."
"Sen asla geç kalmazsın. Okul açılmadan geliyorsun sen okula."
Oflayıp beni ittirdi ardından acıyla çığlık attı.
"HWA MİN NOLDU?!"
Elini tutmuş gözleri kapalıydı.
Ellerini çekip yaralı eline baktım.
"Siktir! Bu da ne Tanrım!"
"Bi-birşey yok."
"Ne demek birşey yok! Sarmana rağmen sargı bezin kan içinde! Hemen hastaneye gidiyoruz." diyerek yaralı olmayan elinden çekiştirdim.
"Jimin üstümü değiştirseydim. Doktor görse deli sanıp kaçar."
"Hwa Min saçmalamayı bırak şimdi yürü gidiyoruz."
Oflaya puflaya hırkasını alarak dışarı çıktı.
"Beni burada bekle arabamı alıp geliyorum. Sakın gitme." diyip koşarak arabamı almaya gittim.
Elini neden ve nasıl kesti bu manyak?
Arabayı geri eve sürdüm ve Hwa Min'i evin önünden alıp en yakın hastaneye gittim.
Hemşirelere sorarak yaralılar için olan odayı bulduk.
Kapıyı tıklatarak içeri birlikte girdik.
Doktor selamlayıp "Hoşgeldiniz, nedir durumunuz?" diye sordu.
Hwa Min'in elini gösterince anlayıp bir sedyeye oturttu.
Elini açarken Hwa Min'in acıdığını belirten sesler benimde canımı acıtmıştı. Bilmiyordum içim acımıştı.
"Elini çok derin kesmişsin dikiş atılması gerekiyor." dedi doktor.
Hwa Min çocuk gibi "Hayır olmaz çok korkarım ben, canım acır yaptırmam." diye mızmızlanıyordu ama nafile.
Doktor bizi başka bir odaya yöneltti.
Hwa Min'in bir yandan ağlıyor bir yandanda bana "hep senin yüzünden oldu" diyip duruyordu. Sanki ben git kes dedim.
Eline güzelce pansuma yapıp iğneyi hazırladılar.
Hwa Min'in yanına gidip "Korkma ben burdayım." dedim.
Sıkıca gözlerini yumdu ve kafasını göğsüme yasladı.
***
Ben iyice hikayeyi batırıyor muyum? 😜Vote Ve Yorumu unutmayın!!! 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Find Me | Park Jimin
Fanfiction"Seni bu zamana kadar farketmediğim için kendime kızıyorum."