Haftasonu gelmişti. Jimin'le bir plan yapmamıştık ve ben çok sıkılmıştım. Şimdi kara kara nereye gitsek diye düşünecektik.
Jimin'le uyuduğum gecenin sabahında herkesle kahvaltı etmiş, kendi evime Jimin'le gelmiştim. Beni bir dakika yalnız bırakmıyordu ve bu benim hoşumada gidiyordu.
Susadığım için ayağa kalktığımda benimle birlikte kalktı ve "Nereye?" diye bir soru yöneltti.
Göz devirerek ofladım. "Su içeceğim Jimin. Uzak bir yere gitmiyorum yani korkma." Kıkırdayarak yanağını sıktım.
Kafasını sallayınca arkamı dönerek yürüdüm ama ikinci ayak sesleri benimle geldiğini gösteriyordu.
Tezgahın üstündeki şişeyi bardağa doldurarak suyumu içmeye başladım. Birden belime dolanan kollarla suyun boğazıma kaçması bir oldu.
"Su içiyorum görmüyor musun? Su içene yılan bile dokunmaz."
Kafamı ona çevirip çatık kaşlarımla konuşurken onun gülmesi sinirimi bozmuştu.
"Ne gülüyorsun be? Komik mi?"
"Hıhım." Kafasını sallayıp onay mırıltıları çıkardığında kollarından kurtulmaya çalıştım. Ama aksine kollarını sıkılaştırmasıyla ona daha çok yapışmıştım.
Beni belimden kendine çevirip yüzüme bir süre baktı. Ellerini yüzümde yavaşça gezdirirken kedi gibi hissediyordum kendimi.
Eli durduğunda gözlerimi açmıştım ki, dudağıma yapışmasıyla gözlerim kocaman olmuştu. Ellerimi göğsüne koyarak ayırmaya çalıştım ama o beni bırakmakta hiç niyetli değildi.
Sevgili olmamıza rağmen ben hala alışamamıştım böyle şeylere. Ondan korkmuyordum tabiki de ama rezil olmak istemiyordum.
Dudakları hala dudağımın üstündeyken kendime gelip yutkundum ve Jimin'in şaşıracağı bir şey yaparak dudaklarımı hareket ettirdim.
Duyduğum kıkırtıyla onun dudağını ısırdım ve geri çekilerek ona baktım.
Acıyan dudağını tutarken ben gülmemi durduramıyordum. "Ne oldu benim Jimin'ime? Çok mu acıdı hm?" Sahte bir üzüntüyle konuşurken belimden kavramış beni kucağına almıştı.
"Bunun bir cezası olmalı." sırıtarak beni salona getirdi ve koltuğa yatırarak üstüme çıktı.
"Hey, hey, hey! Yavaş ol. Ben daha hazır değilim... -ağlamaklı sesler"
Omuz silkerek bana eğildi ve dudaklarımı öpeceğini sanarken boynuma dudaklarını bastırmıştı. Şaşkınlıkla ona bakarken onu ittirmeye çalıştım.
"Jimin istemiyorum ya, azdın mı be adam?"
Boynuma küçük küçük kelebek öpücükleri kondururken dediğim şeye gülmüş, nefesinin boynumu yakmasını sağlamıştı.
Geri çekilerek yüzüme baktı. "Seninleyken kendimi tutamıyorum ne yapabilirim?"
Gülerek gözlerimi kaçırdım ve yüzümün yandığını hissederken elimle rüzgar yapmaya başladım.
Kıkırtısı duyulduğunda boynumdan son kez öpüp üstümden kalktı.
"Şuanda beni ne kadar zorladığını bilemezsin bebeğim. Sana utanmayı yasaklamalıyım."
Koltukta doğrulup ona sinirle baktım.
"...ve sinirlenmeyi. Tanrım, her halinde seni yemek istiyorum!""Yah, Jimin!" arkama yaslanıp kollarımı birbirine bağladım.
Başını omzuma koyduğunda elimi ellerinin arasına almıştı.
"Tamam tamam sinirlenme. Nereye gitmek istersin?"
"Şeye... " düşünerek bir yer bulmaya çalıştım ama aklıma gelmiyordu. "...bulamadım."
Kafasını kaldırıp gözlerini kısarak bir süre yüzüme baktı. "Ben buldum, hazırlan bekliyorum seni."
Gülümseyerek kafamı salladım ve ayağa kalktığımda ellerimi çekecekken kendine çekti, dudağımdan öpüp gülerek baktı.
Oflayarak ellerimi çektim ve yüzümü kapatarak odama koştum. Arkamdan gülme seslerini duyabiliyordum.
***
Şelamlar~ Öncelikle herkese sorry.. Telefonum olmadığı için yb atamıyordum. (╥_╥)
Nereye gidecekler sizce?
Ve smut olmasını ister misiniz? jsksmdksjd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Find Me | Park Jimin
Fanfiction"Seni bu zamana kadar farketmediğim için kendime kızıyorum."