GİZEMLİ GÜN

220 51 15
                                    

Sabah yüzüme güneşin vurmasıyla gözlerimi açtım.Yataktan doğrulup yere ayaklarımı uzattım. Elimin tersiyle gözlerimi ovup karşı duvara bakmaya başladım. Yavaş ama dinç adımlarla lavaboya doğru yürüdüm. Çürük beyaz rengin de olan kapıyı açtım ve grinin hâkim olduğu lavaboya girdim. İşimi halletikten sonra ilk ellerimi yıkadım sonra ise yüzümü. Kafamı kaldırdım ve yuvarlak, büyük aynama bakım. Gözlerimi ayıramadan aklım çoktan geçmişe gitmişti bile.

20 Ocak 2009

Aradan tam 5 gün geçmişti. O korkunç günden sonra hayatıma ölü bir şekilde devam ettim. Kalbim atıyordu ama yaşamıyordum. Nefes alıyordum ama ölüyordum. Ailem bende bir şeylerin olduğunu anlamıştı fakat soru sormamışlardı. Sanki neler yaşadığımı biliyorlardı. Söylemek istiyordum. 'Baba benim canım çok acıyor', 'anne nefes alamıyorum, her geçen gün boğuluyorum. Bana yardım edin.' Diye bağırmak istiyordum ancak yapamıyordum. Cesaretimi topladığım an sanki boğazıma bir el yapışıyordu ve bunu engelliyordu. O gün eve geldiğimde aileme hiçbir şey demeden lavaboya gitmiş ve saatlerce vücudumu lifle ovalamıştım. Saatlerce hem vücudumu kazıyacak derecede liflemiş hem de ağlamıştım. Ne okula gidiyordum ne sokağa çıkıyordum sadece mutfağa su içmek için gidiyordum. Kendi odamda banyo olduğu için evin ortak banyosunu kullanmama gerek kalmıyordu. O gece benim hayatımın kâbusu olmuştu.

16 Mart 2017

Kafamı çaresiz bir şekilde eğdim. En nefret ettiğim duygu çaresizlik ve acizlikti. Ben ise şuan en nefret ettiğim duyguları yaşıyordum. Çaresiz ve acizdim. Kendime gelmek için yüzümü buz gibi suyla yıkadım. Olmadı, kendime gelemedim. Acım dinmeyecekti. Benimle ölene kadar yaşayacaktı. Asla ama asla bu acı dinmeyecekti. Yavaş adımlarla odama geri döndüm ve yatağıma oturup başımı ellerim arasına alarak tuttum. Başıma birden giren ağrıyla mutfağa gittim ve ikinci olan çekmeceden ağrı kesici alıp siyah tezgâha koydum. Bardakların olduğu dolap raftan bardak alıp musluğu açtım.Bardağı suyun altına tutup dolmasını bekledim. Bardak dolduktan sonra musluğu kapatıp ağrı kesiciyi ağzıma attım. Suyun hepsini içip bardağı çalkalatıp ters bir şekilde tezgâha koydum. Yarım saat sonra ilaç etkisini göstermiş başımın ağrısını geçirmişti. Odama girip dolabın karşısına geçtim. Göz gezdirdikten sonra bol beyaz bir gömlek, siyah boyfriend pantolon ve siyah vans ayakkabılarımı çıkardım. Gömleği ve pantolonu yatağımın üstüne ayakkabılarımı ise yere koydum. Makyaj masama geçip oturdun. Kızıl renginde olan saçımı hafif yükseklikte bir topuz yapıp önlerden çıkardım. Hafif bir makyaj yaptım ve pijamalarımı çıkarıp yatağın üstüne koyduğum kıyafetleri giydim. Dolabımdan siyah güneş gözlüğümü çıkarıp birkaç düğme açık bıraktığım yakama taktım. Ayakkabılarımı giyip siyah kol çantama anahtarlarımı cüzdanımı ve kulaklığımı koyup kendimi evden dışarıya attım. Kafenin yerini tutarken düşüncelere çoktan giriş yapmıştım. Birisine çarptığım da kendime gelip kafamı salladım. Kafamı yerden kaldırıp çarptığım kişiye baktım. Tahminen 1.85 boylarında, orta kiloda, açık mavi gözleri, dolgun dudakları ve bir ressamın ellerinden çıkmış gibi olan biçimli kaşları vardı. Üstünde olan takım elbisesi üstüne tam oturmuştu. Gömleğinden göğüs kasları belli oluyordu. Her kızın dönüp bakacağı bir erkekti.

''özür dilerim bayım. Sizi görmedim.''

Bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye başlamıştım ki kalın ve sert sesiyle olduğum yerde durmuştum.

''geçmişten asla kaçamazsın Eylül KIRAN. Acı çektiğini biliyorum peki neden intikam almıyorsun? İntikamını al Eylül yoksa onlar durmayacaklar. Sana yaptıkları gibi herkese yapmaya devam edecekler. Onları sadece sen durdurabilirsin. Bunu yap Eylül.''

Nefesini boynumda hissettiğimde dönüp ona bakmak istedim ama yapamadım. Boynumdaki nefes çekildiğin1de arkamı yavaş bir şekilde döndüm fakat gördüğüm tek şey önümde olan boşluktu. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. O adam kimdi, adımı ve yaşadıklarımı nereden biliyordu. Hiçbir fikrim yoktu. Bedenimde dolanan korku benimle dalga geçiyordu. Bu şekilde işe gidemeyeceğimi anladığımda iş yerini arayıp hasta olduğumu ve bugün işe gelemeyeceğimi söyledim. Evin oraya tekrar gelip garajın kapısını açtım. Audi r8 mat siyah olan arabamın anahtarını alıp arabanın kilidini açtım. Arabaya binip anahtarı kontağa yerleştirip çalıştırdım. Motor sesi kulağıma geldiğinde yüzümde bir gülümseme oldu. Arabayı garajdan çıkarıp kapının kapanmasını bekledim. Kapı kapandıktan sonra yola çıkıp gaza yüklendim.100.120.150.200. gittikçe artan rakamlara baktım. Evet, belki hız sınırını aşıyordum ama umurumda değildi. Hız yapmak beni rahatlatıyordu. Özgür hissediyordum. İşte âşık olduğum manzara buydu. Arabayı manzaranın önüne park edip motoru durdurdum. Torpidodan sigara paketimi ve çakmağımı alıp arabadan aşağı indim. Kaportaya oturup paketten bir dal sigara çıkarıp ağzıma koydum. Çakmağı yakıp sigarayı yaktım ve derin bir şekilde o zehirli dumanı içime çektim. Genzimden geçen dumanı hissedip kafamı geriye atıp dumanı serbest bıraktım. Hayatımı düşündüm. Sıradan olan hayatımı. Sonra annem ve babam geldi. Onları çok özlemiştim. Yanımda olmadıkları o kadar belliydi ki. Ruhumun yarısı boştu resmen. Soğuktu. O kadar çok soğuktu ki ruhum ısınmak istiyordu. Yanımda ağladığımda saçımı okşayıp sakinleştirecek bir annem yoktu. Erkekler bana sataştığında beni onlardan koruyacak bir babam yoktu.

KİN VE NEFRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin