MÜRŞİDLE YAPILAN TÖVBE

214 3 1
                                    

"Ey iman edenler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." âyeti, müminlerin topluca Allah Teâlâ'ya tövbe etmesini ve taatına yönelmesini emretmektedir. İnsan, tek başına güzel bir tövbe yapabilir fakat yalnız olarak tövbesini koruması gayet zordur. Hâlbuki tövbesine müminleri şâhit tutması, dualarını destek yapması, sonra da mümin kardeşleri ile takva yolunda bir ve beraber olarak dinini yaşaması Allah için en güzel bir yoldur.

Gerçek şudur ki bir insanın, emredildiği şekilde nasuh tövbesi yapması ve onu koruması kolay değildir. Bunun için insanın, müminlerin oluşturduğu bir takva cemaatini, nefs ve şeytan düşmanlarına karşı siper etmesi, salihlerin güzel ahlak ve dualarını kendisine destek yapıp dinini korumaya alması lazımdır.

Cenab-ı Hak, günahla nefsine zulmeden kullarına en güzel tövbe şeklini şöyle tarif etmiştir: "Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman, sana gelseler de, Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi, Allah'ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı"

Demek ki, ümmet için en hayırlı tövbe, Allah'ın sevgilisi ve halifesi olan Hz. Peygamber'in (s.a.v) huzurunda onun nurlu nazarları ve şahitliği altında yapılan, Onun da dua ve istiğfarla desteklediği tövbedir.

Fahruddin Razî (rh.a), bu âyetin tefsirinde demiştir ki: "Hz. Peygamber (s.a.v) ile birlikte yapılan tövbenin bir faydası da, tövbe yapanın istiğfarındaki gaflet ve kusurlarının Hz. Peygamber'in istiğfarı ile giderilmesi ve ilâhî huzura sahih ve sağlam bir tövbe olarak ulaşmasıdır. Çünkü kendileri için istiğfar eden peygamberi (s.a.v) Allah Teâlâ seçmiş, onu vahyi ile şereflendirmiş, kendisi ile kulları arasında bir elçi yapmıştır. Bundan dolayı, onun şefaat ve vesilesiyle huzuruna gelen bir şeyi geri çevirmemektedir."

Bugün, yeryüzünde Allah Teâlâ'nın şahidi ve halifesi sıfatını koruyan, Hz. Rasulullah'ın (s.a.v) varisi ve ümmetinin terbiyecisi olan kâmil mürşidler de, ümmetle yaptıkları tövbe ve istiğfarda Efendimizin (s.a.v) âyette anlatılan sıfatını temsil etmektedir. Kâmil mürşidler, kulların Allah Teâlâ'ya yönelişlerine şahit olmakta, tövbelerinin kabulü için ayrıca yüce huzurda yalvarmaktadırlar. Arifler, naz makamında niyaz ettikleri için, onlarla birlikte yapılan tövbeler, onların nezaretinde icra edilen zikirler, onların tavsiye ve emirleri doğrultusunda yapılan hizmetler Allah katında en verimli, en sevimli, en temiz ameller olarak kabul görmektedir. Yeter ki insan, bu makamın münkiri ve o huzurdaki edebin cahili olmasın.

[[[Bir Allah dostunu şahit tutarak yapılan tövbede, tevazu ve kalp kırıklığı vardır. ]]] [Bu durumda insan, kibrini kırmış,] [ nefsini zelil etmiş, ] [acizliğini anlamış, ] [hiçliğini görmüş, ] [ihtiyacını bilmiş ve ilacına koşmuş olmaktadır.] =>> Böyle bir tövbeyi hafife almak," münafıkların" sıfatıdır ve o kimsenin, şu âyette anlatılan kimselerden olmasından korkulur: [[["Onlara: Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların kibir içinde uzaklaştıklarını görürsün."]]]

Hz. Rasulullah'ın varisi kâmil bir mürşidin nezaretinde Allah'a yapılan tövbeyi Hristiyanların "Vaftiz" olayına ve papazın önünde günah çıkarma törenlerine benzetenler, tevhid dinini, Kur'an'ın hedefini, sünnette uygulanan biatlerin hikmetini ve tasavvufun edebini bilmiyorlar demektir. Eğer bildikleri halde böyle yapıyorlarsa, kendilerine yazık, hakka ihanet ediyorlar.

=>>>Takvaya ulaşmak ve marifetullahı tahsil etmek için kendisine biat ve intisap edenlere mürşid-i kâmilin istiğfar etmesi, Kur'an-ı Hakim'in emri ve edebi gereğidir. Cenab-ı Hak, Rasulullah Efendimiz'e (s.a.v) şöyle emir vermiştir: "Ey Peygamber! İnanmış kadınlar biat için sana geldiklerinde biatlerini kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.", “Resulüm! Hem kendi kusurun, hem de erkek ve kadın müminlerin günahları için istiğfar et?"<<=

Hiç bir mümin, intisap ve tövbe için elini tuttuğu bir kâmil mürşide: "Ben şu şu günahları işledim, beni affet, günahlarımı temizle, beni Cehennem'de yakma, Cennet'e koy!" demez, diyemez. Ancak, "Ben Rabbime dönmek, rızasına yönelmek istiyorum; seni bu yolda kendime delil ve imam seçiyorum. Sen de bu amelime yüce Rabbim huzurunda şahit ol ve affım için O'na yalvar. Yalvar ki kalbime nur, gönlüme sürur versin, günahımı affetsin, beni güzel kullukta muvaffak etsin," der ve demek ister. Sonra, o arifin takva mektebinde talebe olur; ihlâs, takva ve edep dersleri okur. İşte tasavvufa girmek, mürşidle tövbe etmek, ona intisap yapmak budur. Ariflerin işi, Allah Teâlâ'yı kullarına, kulları da Allah Teâlâ'ya sevdirmektir.

tasavvufi dünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin