Herkese merhaba canlar! Hepinize mutlu hafta sonları!
(Medyadaki şarkıyı kullanmak için bir yıldır şu bölümü yazmayı bekliyordum. Gölge için yeri bende çok farklı bu şarkının. Oh, sonunda kullandım!) O zaman... Hepinize iyi okumalar.
Umut, yeşerdiği bir kalpte bir daha söküp atılması güç bir şekilde kök salan kuvvetli bir duyguydu. Az önce içime serpilen o küçük tohumlar çoktan filizlenmişti ve ince kökleri ruhumu bile ele geçirebilecek kadar büyük bir hızla yayılıyordu. Aramaktan bıkmadığım o ışık içimde yanmışken onu söndürmek gibi bir niyetim de yoktu. Uygar'ın öldüğüne dair zihnimdeki kabulleniş kabuğuna çekilirken yaşadığına dair olan umutlar içimin derinliklerinden gün yüzüne çıkmıştı artık. Hakan ve Çağla'nın bilmemi istemediği şey... Uygar yaşıyor olabilirdi. Gözlerimin önünde mezara gömüldüğüne şahit olduğum annemin yaşadığını söyleyen bir adam pekala da Uygar yaşadığı halde öldü diye gösterebilirdi.
Yaşadığım küçük çaplı şoku üzerimden atıp ayağa kalktığımda Duygu abla da ayaklandı. ''Bir delilik yapma gözünü seveyim.'' Beni harekete geçiren umut onu korkudan sindiriyordu. '' Bu belirsizlik çok fazla. Eğer gerçekten benden gizledikleri şey düşündüğümüz şey ise netlik kazanması gerek'' diyerek odanın kapısına yöneldiğimde kolumdan tutup beni durdurdu. Korktuğunu görebiliyordum ama duramazdım. '' Daha fazla olay çıkmasın. Hakan'ın üzerine bu kadar çok gitmek senin için de bizim için de iyi olmayabilir Derin''
''Eğer Uygar yaşıyorsa ve ben de bundan bir haber burada onun intikamı için mecburiyetten kalıyorsam o olay çıkmalı Duygu abla.'' Sakince kolumdaki elini indirip odadan çıktığımda o da arkamdan gelmeye başladı. Onun da buradan kurtulmak istediğini biliyordum ama korkuyordu işte. Kızı, kendi, belki de bizim için de endişeleri vardı. ''Ne yapacaksın peki?'' Diye sordu, birisinin duymasından korkar gibi fısıldayarak. '' Bilmiyorum'' diye dürüstçe cevap verip etrafa bakındım. Ne yapabilirdim? Uygar'ın yaşadığına dair ufacık da olsa bir kanıtı nasıl bulabilirdim?
''Şu an odasında uyuyor değil mi?'' Bir an emin olamasa da evet diyerek yukarıya baktı. ''Uyuyacağını söyledi ama uyumuyor olabilir de. Ah, bilmiyorum Derin! Hakan'ın çok hassas bir iç güdüsü var. Resmen bir şey olacağını hissedebiliyor.'' Bu konuda haklıydı. Aklımdan geçen düşünceleri dile getirdiğinde ondan korkmuyor değildim. Ben ondan bu kadar nefret ederken onun beni sevip aklımdan geçenleri bile bilebilecek kadar beni tanıyor olması çoğu zaman da ürkütücü gelmişti.''Tek seçenek var...'' dediğimde Duygu ablanın kaşları çatıldı ve hayır dercesine başını sallamaya başladı. ''Çok tehlikeli, olmaz''
''Başka seçeneğimizin olmadığını sen de biliyorsun. O odada bir şeyler bulabilirim'' Duygu ablanın istemeyen bakışlarına rağmen yukarı kata çıkmaya başladım. Bunu yapmamı istemiyordu ama o da çaresizce arkamdan geliyordu. Hakan'ın ofis olarak kullandığı odanın önüne geldiğimizde duraksadık. İnkar edemezdim. Benim de içimde tedirgin olan bir yanım vardı ama bu tedirginlik Hakan'ın bizi yakalayacak olmasından dolayı değildi, içimde yeşeren bu umudun bir sonuca varamamasından dolayıydı. Her şeyi göze alarak yavaşça kapıyı açtığımda bir ürperti tenimi okşadı. Hakan yoktu. Söylediği gibi odasında uyuyor olmalıydı. Yine de buna pek güvenmeyip elimizi çabuk tutmamız gerektiğinin de farkındaydık. Tam içeriye gireceğim sırada Duygu abla yine kolumdan tutup beni durdurdu. ''Odada kamera var. Benim girmemem daha iyi olur. Sana yardım ettiğimi öğrenirse bana bir daha güvenmez.'' Haklıydı. Şimdilik Hakan'ın böyle bir şeyi öğrenmesine hiç gerek yoktu. Aceleyle başımı sallayıp içeriye girdim ve çalışma masasının üzerinde duran dosyalara yöneldim. Gözüm bir ara tam karşımda duran kameraya takıldı. Uyandığında kesin kamera kayıtlarına bakacaktı ve buraya girdiğimi görüp olay çıkaracaktı. Buna hazırlıklı olduğumdan dikkatimi tekrar dosyalara verip karıştırmaya devam ettim. Çeşitli şirketlerle anlaşmalar, mal alım satım belgeleri, senetler ve daha bir sürü gereksiz belge... İşime yarayan bir tane bile bilgi yoktu masanın üzerindeki dosyalarda. Tabi olmazdı. Hakan gibi birisi öylesi şeyleri göz önünde bırakacak kadar salak değildi değil mi?
Gözüm hemen bir kasa ararken kenardaki büyük dolaba yöneldim. Kapağını açtığım anda karşıma büyük bir kasa çıkınca duraksadım. Evet, mesele bunu bulmakta değildi açmaktaydı. Aklıma ilk gelen şey doğum tarihimi denemek oldu. Ama kilit açılmadı. Daha sonra beni kaçırdığı o lanet günün tarihini denedim fakat yine açılmadı. Kendi doğum tarihi olabilirdi belki ama onu da bilmiyordum. Bu kasada işime yarayacak, beni aradığım şeye götürecek bir şeyler olduğundan adım kadar emindim. Fakat o bilgilere bu kadar yakınken onları elde edemiyordum. Çaresizce diğer taraflara yönelip çekmeceleri karıştırmaya başladım. Herhangi bir belgede Hakan'ın doğum tarihi yazıyor olabilirdi.