Öncelikle hepinize merhaba ponçiklerimmm. Aslında geçen hafta en az üç bölüm yayınlayacaktım ama bazı nedenlerden dolayı yapamadım. Neyse çok uzatmaya gerek yok galiba. Bu bölüm sana ithaf olsun cikolataaliikeek123 😍😍
***********************************
Göktuğ ile Savaş'ı bayağı koşturmaya başardık. Ama bir türlü yorulmak bilmediler ki. Bizi de yorgunluktan bokumuz çıkmış bir halde bulunca önce halimize bakıp fotoğraf çektiler. Sonra da arabalarına bindirip aldıkları gelinlik ve damatlıklarla Göktuğ'un evinde toplanmıştık.Bu sefer bize biraz sert davrandılar. Çünkü kaçırıldığımızı sanmışlar ve baya korkmuşlar. Cezamız ise üç gün boyunca onlar nereye giderse gitsin onların yanından bir milim dahi ayrılmayacaktık.
Size şimdi ne yaptığımızı anlatayım. Göktuğ ve Savaş sadece altlarındaki siyah bol ama onlara çok yakışan eşofmanlardan vardı. Salonda oturmuş,maç seyrediyorlar. Nazlı ve ben de mutfakta bir yandan atıştırmalık hazırlarken,diğer yandan da bulaşık yıkamaya çalışıyorduk. Allah'tan Nazlı ile ben her konuda hamaratlıyız. Düşüncelerimden sıyrılıp,fırından pişen mini keklerimizi elime bir eldiven taktım ve fırının kapağını nazik bir şekilde açtım. O ısıyı suratımda bir kez daha hissettim. Sırıtıp kekleri fırından çıkardım ve fırını kapadım.
Nazlı ise boyumuzu aşan bulaşıkları neredeyse bitirmişti. Sadece iki kaşık ve üç tabak kalmıştı. Omuz silkerek dolaptaki temiz tabaklardan dört tane aldım. Tabakları mutfağın ortasında bulunan siyah masaya koydum. Tabak aldığım dolabın yanındaki kapağı açtım ve oradan da dört tane bardak aldım. Onları da masaya koyduktan sonra cips paketlerini aldım. Tabakların her birini üçe böldüm zihnimden. Cipsleri açtım ve tabaklara tahmin ettiğim kadar doldurdum. Şimdi tabakların bir parçası dolmuştu. Mini kekleri aldım ve her birimize dört tane koydum. İkinci parça da dolmuştu. Üçüncü parçayı ise çekirdek ile doldurdum. Çekirdek kabukları için de dört tane minik ve derin tabak koydum tabağa.
Nazlı ise bu süre içerisinde mutfağı derlemiş ve baya iyi gözükmesini sağlamıştı. Şimdi ise masanın etrafındaki rahat sandalyelerden birinde oturmuş ve şeftali aromalı meyve suyu içiyordu. Ona bakıp kıkırdadıktan sonra bardaklara şeftali aromalı meyve suyundan koydum. Nazlı'ya kısa bir bakış attım. O bu bakışın manasını iyi bildiğinden dolayı kafasını peki anlamında salladı ve tabakların ikisini aldı. Ben de ikisini aldım. Salona doğru tatlı bir giriş yaptıktan sonra koltukların karşısındaki bordo sehpaya koyduk. Göktuğ ise bana bakmakla meşguldü. Savaş da Nazlı'ya bakıyordu. Biz ise onları hiç siklemeden mutfaktaki meyve sularını da aldık ve oradaki sehpaya koyduk. Savaş kalktı ve televizyonun altındaki mini dolaptan korku filmi aldı. Nazlı ve benimde gözlerimiz faltaşı gibi ardına kadar açılmıştı. Savaş cd'yi taktıktan sonra koltuğa oturdu. Biz ise salak gibi ayaktaydık. Göktuğ ve Savaş birbirlerine kısa bir bakış attılar ve bizi beklemediğimiz anda bileklerimizden tutup diplerine oturttular.
Savaş Nazlı'nın kafasını omzunda yaslatmış, kollarının biri belindeydi. Diğer kolu ise Nazlı'nın saçlarıyla oynamakla meşguldü. Nazlı'nın bu hareketle uyuştuğunu biliyordu sanırım bizim enişte. Vay ibine dedi içsesim.
Göktuğ ise kafamı çıplak,kaslı,sıcak ve yumuşak göğsüne yaslatmıştı. O da beni sahiplenircisine belimden tutmuştu.
Kalp atışlarını dinliyor,filmi izliyor ve arada sırada atıştırmalıklardan yiyorduk. Ben tam elimi tabağımdaki cipsten iki üç tane almış ağzımda yiyorken birden ekranda çığlıklar ve Halka orospusu çıkmıştı.
"Hassiktir." Diye mırıldandım ve Göktuğ'un o sıcacık göğsüne kafamı koydum ve ona sarıldım. Nazlı da benden farksızdı. İki romantik öküz de bunu fırsat bilerek bize sarıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne Ve Hayatı
RandomÜniversiteye giden bir ne çirkin ne de güzel bir kız düşünün. Bu kızın hayatına bir kızların gözdesi mafya ve Playboy olan Göktuğ Demir girerse ne olur?