13. Bölüm

107 38 2
                                    

Gözlerimi yavaşça açtım. Her yer karanlıktı. Normal olarak da hiçbir şey göremiyordum. Oturur halde duruyordum. Ellerim arkada bağlıydı. Sanırım oturduğum şey de tahta bir sandalyeydi. İki yana sallanmaya başladım, arkadan ellerimi oynatmaya çalıştım en son olarak da sandalyeyle kalkmaya çalıştım ama bu sefer arkada bir ağırlık olduğu için hareket edememiştim. Ellerimi yine çözmeye çalıştım bu sefer de başka bir tene dokunmamla irkilip çığlık atmam bir oldu. Tabi ki de fazla bir etkisi olmamıştı. Çünkü ağzıma koli bandı yapıştırılmıştı . Karanlık bilinmeyen bir yerde olma korkusu üstüne şimdi tanımadığım biriyle bağlı olma korkusu da eklenmişti. Nereden nereye gelmiştim? En son Yiğitle arabaya binecektik, sonrası yoktu. Allah aşkına bu kapıdaki korumalar ne işe yarıyordu ki? Acaba arkamda bağlı olan Yiğit miydi? Tekrar bağırdım ya da çalıştım ama yine sonuç değişmedi. Artık çırpınmayı bırakıp kendimi saldım. Başıma yine bir ağrı saplanmıştı, gözlerimi kapattım. Bir anda üç çocuk toprak bir yolda koşuşturmaya başladı. Önlerinde araba ve içinde de arka camından bakan bir çocuk vardı. Çocuklardan birisi taşa takılıp düştü öbürleri ise hala koşuyordu. Araba git gide daha da hızlanıyordu. Diğer çocuk da koşmayı bırakıp ellerini dizlerine yasladı ve hızlı hızlı nefes aldı. Diğer çocuk ise araba hızlandıkça o da hızlandı. Sanki bir şeylerden güç alıyordu. Araba ormanlık alanların arasından geçiyordu. Küçük çocuk arabayı yakalamak için ormanın kestirme yoluna yöneldi. Ağaçların arasından kuvvetini daha da yükselterek koşuyordu ama nefes alış verişlerinden yorulduğu belli oluyordu. Tam pes edecekken ağaçların arasından arabayı gördü, aralarında dört beş metre vardı. Biraz daha hızlansa yetişecekti. Çocuğun yüzünde arabanın içindeki çocuğu yakalama ümidiyle gülümseme yayıldı, gözleri sevinçten doldu. Arabaya daha da yaklaşmışken bir anda pat diye bir ses gelip her yer karanlık oldu . Gözlerimi açtım. Başıma aniden bir darbe almışım gibi acımaya ,kollarım bacaklarım ise sızlamaya başladı . Bu gördüklerimde neyin nesiydi ? Üstüne de bu acılar. Bunları düşünürken kapı gıcırdaması ardından da gözlerimi alan bir ışık yayıldı odanın içine. Işıktan gözlerim kamaştığı için tam olarak bana yaklaşanları göremiyordum. Oda da ayakkabı sesleri yankılanırken bana daha da yaklaştıklarını anladım. Kısık gözlerle izlerken adamın birisi gelip çenemden tuttu ve kafamı kendisine çevirdi . Bu adam saçı sakalı birbirine karışmış, bir gözü şaşı , alkol ve sigaradan burnumun direğini sızlatan kokusu olan hapishane kaçkınını aratmayan görünüme sahip birisiydi. Bu adamla benim ne alakam olabilirdi ? Kaçıra kaçıra beni bu mu kaçırmıştı? Ne bekliyordun ki Eslem? Filmlerdeki gibi ultra yakışıklı, genç , kaslı maslı bir şey mi ? Tabi ki de bu kaçıracaktı, davul bile dengi dengineydi yani. Adam bile benden memnun olmamış gibi yüzünü ekşiterek başımı savurdu.
-Bu güzellik uyanmış öbürü uyanamadı mı hala?
-Abi yok bildiğin uyuyor bu.
-Haa öyle mi madem uyanmamış beyefendi, biz yardımcı olalım. Kovayı getir hemen de fazla bekletmeyelim. Sonra gözleri fazla uyumaktan şişer tüm karizma gider.
-Hahahaha abi zaten böbreği gittikten sonra ne karizması?
-Yok bunlar öbürleri gibi değil, bunlar ayrıcalıklılar. Şu kız var ya onun babası parayı getirirse fazlada bir şey olmaz.
Kız burada ben oluyordum sanırım. Hemen çığlıklar atıp çırpınmaya başladım. Benim babamı nereden tanıyorlardı?
-Şu kızın da bandını çıkartın.
Yanında duran adamlardan biri gelip bandı hızlıca çekti. Ben tabi neye uğradığımı şaşırıp çığlık attım. Adamlar kulağını kapatarak rahatsız olduklarını fark ettirdiler.
-Ne kadar da nazlı bir kızmışsın!

Adamın söylediğine herkes gülmeye başladı. Başka bir adam da elinde kovayla geldi ve arka tarafıma geçti.

-Hahaha çok komik, benim burada ne ...

Daha cümlemi tamamlamadan arkamda soğukluk hissetmemle irkilip titremem bir oldu. Soğuk suyun etkisiyle yine müthiş bir çığlık attım ama bu sefer tek değildim. Benimle birlikte arkamda ki kişide çığlık attı ya da çalıştı. Herhalde onun da ağzında bant vardı. Sandalye arkada ki kişinin irkilmesiyle sallandı. Verdiği tepki çok normaldi, benim de uyku halindeyken başımdan aşağı somsoğuk bir su dökülse ben de aynı tepkiyi verirdim. Gerçi arkasında bağlı olduğum için bana da su damlacıkları gelmişti ve ben yine de onunla eş değer de bir tepki vermiştim. Lafımı geri çekiyorum. Onun yerinde olsam burayı yıkardım. Kendi kendime gülünce adamlar bu kız hakikaten deli bakışlarını gönderdikten sonra hemen ciddi bir ifade takınıp kendimden emin bir şekilde ;

-Arkada ki şahıs sen kendine bir gel, ben bunlarla konuşacağım.

Hapishane kaçkını kötü adam kahkahasını yine atmıştı. Gerçekten iğrençti, adamdan tiksinmiştim. Gözlerimi devirip tekrardan ciddi halime döndüm. Boğazımı temizledikten sonra konuşmaya başladım;

-Benim burada ne işim var? Hemen söyleyin! Yoksa Yiğit'i çağırırım, hepinizi beni kaçırdığınıza pişman eder.

-Zaten ben pişman oldum. Amma çene varmış sen de, dırdırdır sabahtan beri susmadın. Baban parayı getirsin sonra salacağız. Niye bu kadar abarttın?

-Aaa abarttım mı? Farkındaysanız elim kolum bağlı, hayatım da görmediğim birileri tarafından kaçırıldım. Üstüne üstlük birisi hapishane kaçkınını aratmayan bir tipe sahip. Haa bir de bilmediğim bir yere bilmediğim birisiyle kaçırılmış vaziyetteyim .Bunları açıklarsanız ben de abartmam.

-Ne çok konuştun be! Şunun ağzını bantlayın hemen.

Yanında ki adamlar gelip ağzımı bantladılar. Ben dirensem de bir işe yaramadı. Ters ters bakıp herkes odadan çıktı. Gerçi oda demek için fazla büyüktü. Filmlerdeki gibi bir depoya benziyordu.
Aslında çok heyecanlıydı, bildiğin organ mafyalı temalı film sahnesini aratmayan bir durumdaydım. Acaba beni kim kurtaracaktı? Sol tarafta yakışıklı bir prens mi? Yoksa sağ tarafta bütün siyah atıyla mükemmelliyeti, göz kamaştırıcılığıyla , okyanus gözlüm Yiğit miydi? Beyaz atın üstündeki çocuğun yüzüne bakınca tam net bir şekilde göremiyordum onlar ise ani bir hareketle kılıçlarını çektiler. Birbirlerine meydan okuyucu bakışlar gönderip bana baktılar. İkisinde de şövalye kıyafeti vardı.

-Burada ne oluyor? Mal mısınız? İndirin şu kılıçları , şimdi bir yeriniz kesilecek. Yiğit bana bakıp kahramansı bir edayla "Eslem sen karışma" dedi ve atını şaha kaldırdı. Tam saldırıya geçeceklerken kolumdan birisi tuttu. Ben şaşkın şaşkın gözlerimi açıp yanımdaki oğlanı gördüğüm an çığlıklar bastım. Ama yine etkisi olmamıştı.
-Sessiz ol , seni buradan kurtarmaya çalışıyoruz.
Sen kimsin demeye çalıştım ama banttan dolayı dediğim anlaşılmıyordu. O an göz göze geldik. Gözleri Yiğit'in gözleri gibi masmaviydi . Bileklerimde ipten dolayı bir sızı hissettim ellerimle ovalarken çocuk bana yaklaştı yaklaştı. Aramız da çok az bir mesafe kalmıştı. Ben gözlerimi pörtlettim ve tokatımı hazırladım. Şimdi Yiğit olsaydı hemen gözlerimi kapatıp hazırda beklerdim tabi ki de ama bu çocuğu tanımıyordum bile. Tanıyor olsam bile Yiğit' in yerini tutamazdı. Gerçi Yiğit'e o kadar çok benziyordu ki ama Yiğit de değildi. Kafam karışmıştı. O anda pat diye ağzımda ki bantı çekip ağzımı eliyle kapattı, yine çığlık atacağımı biliyordu. Ne yapacağımı bilmesi aslında hoşuma gitmişti. Gerçi sabahtan beri tek yaptığım çığlık atmaktı. Ayaklarımı da çözüp kolumdan tutup kaldırdı. Ben de onun peşine takıldım. Kolumu Yiğit gibi sıkmak yerine nazikçe tutuyordu. Yavaş ve sessiz adımlarla dar ve karanlık bir koridora geldik. Çocuk kolumu bırakıp yerdeki kapağı açtı. Net bir şekilde bakınca aşağıya inen bir merdiven olduğunu fark ettim.
-Burası neresi?
-Dışarıya çıkan bir tünel.
-Hım peki sana nasıl güvenebilirim?
-Güvenmekten başka bir çaren olduğunu düşünmüyorum.
Haklıydı. Hapishane kaçkını ve adamlarıyla kalmaktansa onunla gitmem daha mantıklıydı.
-Başka sorun yoksa gidelim acele etmeliyiz.
-Tamam son bir soru. Sen kimsin?
-Arkandaki şahıs. Bunu derken baya güldü. Ben de hayran hayran inciden farksız dişlerini izlerken çocuğun bana masum bir bakışını fark ettiğimde kendimi toparladım.
-Bu yeterli bir cevap değil.
-Zamanla öğreneceksin, hayatında ki her şey değişecek diyelim.

Aşkın TatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin