Ah şu et kokusu kadar beni benden alan başka bir şey varsa o da etin kendisiydi. Bir an önce yemeğime kavuşup onu afiyetle yeyip bir sonraki dersimiz olan beden eğitimi dersinde test çözmek istiyordum. Evet biraz garip olabilir ama annem ne kadar bu konuda hassas olsa da fiziksel aktivitelerden hoşlanmıyordum. Sıra bana geldiğinde yemeğimi alıp boş bir masaya geçtim. Direk yemeğimi yedim ama bir şey fark etmiştim. Bugün uzun bir müddet gözlüklerim takılı olduğu için başım ağrımıştı. Gözlüğümü kenara bırakıp gözlerimi ovuşturdum. Etrafa baktığımda uzakları seçemiyordum, miyop olmak gerçekten haksızlıktı. Gözlerim vardı ama bunu bile tam akıllı kullanamıyordum. Bu hayata fazlasıyla geriden başlamıştım. Geriden başladığımı bana fazlasıyla hatırlatan bir neden de karşıdan geliyordu. Miyop olduğum halde nasıl fark ettim uzağı derseniz, onu belirginleştiren özellikleri vardı.2-3 kilometreden bile onu fark edebilirdiniz. Manken gibi fiziği, onu tamamlayan kısa okul eteği, bakımlı saçlarıyla her şekilde bütün ilgiyi kendinde topluyordu. Tam yanımdan geçecekken o felaket oldu. Masama geldiğinde daha da yavaşlayarak elini sanki bilerek yapmış gibi masa da duran gözlüğün hizasında düz bir çizgi çizdi. Gözlüğü de beraberinde sürükledi ve fırlatırmış gibi düşürdü. Gözlük paramparça olmuştu.
-Aaa Eslem kusura bakma tatlım. Hiç fark etmemişim gözlüğünü, neyse benden önemli mi? Hadi ben kaçtım, bays.
Bir dakika bu daha önce gözlüğünü mü demişti? Ah tabi ya benden başka burada kim vardı ? Gözlükte benimdi ve paramparça olmuştu. Şimdi ben annemlere ne diyecektim? Bu kırılan kaçıncı gözlüğümdü? Hemen gözlüğümü topladım parçaları ceketimin cebine koyarak tabldotumu alarak diğer kirlilerin yanına koydum ve yemekhaneden çıktım. Neden böyle olmuştu ya, ben şimdi ne yapacaktım? Hiçbir şey net değildi. Şu kız dış güzelliği kadar iç güzelliğine de önem verse ne olacaktı sanki? Zil çalmıştı daha ben spor kıyafetlerimi bile giymemiştim. Dikkatli ve aceleci adımlarla soyunma odasına gittim. Dolabımdan kıyafetlerimi aldıktan sonra hızlıca giyindim ama geç kalmıştım. Ben gelene kadar çoktan sıra olmuşlardı. Allah'tan yoklamaya yetişmiştim. Aceleyle sıranın sonuna geçtim. Hocanın gözüne çarpmıştı.
-Eslem nerede kaldın?
-Özür dilerim hocam. Yemekhanedeydim.
-Bir daha dikkat et.
Başımla onayladıktan sonra yoklama alındı. Hoca bugün herkesin yakan top oynaması gerektiğini ve bir bahane duymak istemediğini söyledi. Herkes bir oflayıp pufladı. Fakat ben gözlüksüz hiçbir yeri göremiyordum bile, bir de yakan top mu oynayacaktım? Hocaya gidip gözlüğüm olmadığı için oynayamayacağımı belirtmek istedim ama bahane istemediğini söyledi. Mecbur oynayacaktım, herkes gruplaştı beni de en son kalan takım aldı.
-Merhaba arkadaşlar. Bende katılmak isterim oyununuza.
Bu ses tanıdıktı.
-Katılabilirsin Ezgi, sensiz olur mu?
Tabi ki de katılmak isteyen güzellik abidesi ama bir o kadarda şeytan, Ezgiydi. Herkes yerlerine geçti. İlk top atma sırası bizdeydi. Bana fırsat olmamıştı orası ayrı. "Sen beceremezsin kenarda dur" demişlerdi. Ortaya geçme sırası bizim takıma geldi. Ben tedirgin oldum, gözlüğüm olmasa bile bu konularda beceriksizdim. Ortaya geçmek istemedim, bu seferde "Eslem mızıkçılık yapma" dediler. Konu ben olunca hep bir şeyler diyorlardı zaten. Oflayarak ortaya geçtim. Ama görünmez eleman gibiydim. Hiç kimse olduğum tarafa top atmıyordu. Bende kenara geçip bekledim, bunu bile fark etmediler ya da fark etmek istemediler. Teker teker vuruldular ve bir kızla ben kaldım. İlk kimi vurdular dersiniz? Evet, doğru tahmin. Onu vurdular. Yapayalnız kaldım ortada. Birinci toptan sıyrıldım, ikinci toptan da derken, üçüncüde bir baktım ki top yükseldi. Beni vurmak yerine karşıya top daha kolay ulaşsın ve beni gafil avlasınlar diye topu yukarıdan attılar.