12.Bölüm

239 67 33
                                    

Zile bastım, hiç ses seda yoktu. Annemler işe gitmiş olabilirlerdi. Çantamdan anahtarı çıkarttım. Elimde zor tutuyordum. Kapıyı zorluklarla açtıktan sonra vakit kaybetmeden örttüm. Merdivenlerden çıkıp odama girdim. Kapıyı kapatıp çantamı yere fırlattım. Bunu bana nasıl derdi ya? Ben onu öyle çok üstün tutarken bunları demesinin anlamı neydi? Delirecektim kendi kendime olanları inkar etmeye çalışıyordum. Yiğit'in öyle bir şey dememesini diliyordum. Ama söylemişti işte. Ağlama demişti şimdi ise gözümdeki yaşları tutamamıştım. O dedi diye ağlamayacak değildim herhalde hıçkıra hıçkıra ağlıyordum inadına. Masanın üstündekileri tek elimle yere ittim. Saçımda ki tokayı çıkarttım, yerde duran makası alıp onun dokunduğu yeri gelişi güzel kestim. Tokat attıktan sonra yanından geçip ilerleyecektim ki beni kolumdan tutup kendine yaklaştırmıştı. Saçlarımı yavaşça avucuna alıp koklamıştı. "Yanılmışım eskisi gibi değil kokusu. Saflığı gitmiş. Kaç kişinin eli değdiyse artık " bunları söylemişti bir çırpıda. Ben ise donup kalmıştım. Saçlarımı fırlatıp gitmişti. Ben onun bir kılına bile zarar gelmesine kıyamazken o en derinden zarar vermişti. Bunu yapma sebebi bile yoktu. Ne yapacağımı bilemeden ağlıyordum. Duvarlar üstüme geliyordu sanki. Gücüm tükenmişti yorulmuştum artık. Daha fazla ayakta duramıyordum. Et yığını gibi yere yığılmıştım. Sırtımı duvara yasladım. Karşıda ki beyaz duvara bakıyordum. Artık prenses olduğum rüya bitmişti.
&&&&&&&
İçimi çektim. Artık ağlamaktan göz yaşım kalmamıştı. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Başım dönmeye başladı, etrafım da dönüyordu. Gözlerimi ovaladım, kapatıp açtım. Başımı ovdum. İki üç dakikadan sonra biraz daha iyi olmuştum. Odamda ki lavaboya gidip yüzümü yıkadım. Aynada ki kendime baktım. Çok halsiz ve yorgun görünüyordum. Lavabodan çıkıp yere attığım tokayı bulmaya çalışıyordum. Yoktu işte sinir kat sayım daha da artmıştı." Yeter artık yoruldum tükendim kurtar artık beni bu karanlıktan " diye bağırdım birisinin beni duyup kurtaracağı ümidiyle. Ama ne beni gören vardı ne de sesimi duyan. Yalnızdım. Bu duyguyu hissedince boğazımda bir yumru kalmıştı. Yutkunamadım. Yerdeki tokayı bulduğum da ev topuzu yapıp odamı toplamaya başladım. Kitapları, kalemleri masanın üzerine koydum. Bir de bardak kırılmıştı büyük parçaları toplamaya başladım. Kalbimde bu kırık parçalar gibiydi. Yiğit kırdığı yetmezmiş gibi birde alıp çöpe atmıştı kalbimin kırık parçalarını. Ne anlamı vardı ki bendeki duyguların. Bu düşüncelere dalmışken elime cam battı. Kalbimin acısından sonra bu acı bir hiç gibiydi. Diğer büyük parçaları da aldıktan sonra dolabımdaki bulduğum kutunun içine attım. Bunlar kalbimin kırıklarıydı. Saklayacaktım ki bu yaşananları asla unutmayacaktım. Elimin kesik yerinden kutuya bir iki damla aktı. Kapağını kapatıp, kutuyu dolabımın üst kısmına ittim. Burada kimse göremezdi. Doğruldum ve çalışma masamın çekmecelerine baktığımda mendil bulmuştum alıp elime doladım. Odamdan çıktım. Elektrikli süpürgeyi aramaya koyuldum. En sonunda temizlik malzemelerinin bulunduğu oda da bulmuştum . Odama getirip fişini prize taktım ve küçücük elimle toplayamayacağım cam kırıklarının olduğu yeri süpürdüm. Bir de anne korkusu vardı. Doğru düzgün üzülemiyorduk bile. Ya niye ağladın diye kızardı ya da bu odanın hali ne diye kızardı. Sonuç olarak kızacaktı o kesindi. En azından şimdi hiçbir delil bırakmamıştım. Karnım acıkmıştı. Merdivenlerden inerken zil sesini duydum. Acaba kim gelmişti. Annemlerin gelmesi imkansızdı. Onların hayattaki en önemli şeyi işlerini hiç bırakırlar mıydı? Abim ve ablam da olabilirdi. Ya da daha güzel bir seçenek gerçekten birisi sesimi duyup beni kurtarmaya gelmişti. İçimde bir ümit oluşmuştu. Belki de Yiğit'di. Özür dileyecekti. Hemen kapıya koştum. Az daha kayıp düşecektim. Kendimi toparlayıp ,kapının yanındaki aynaya baktım . Saçlarım berbattı. Belki olmasın diye arkaya attım. Kıyafetimi de düzelttikten sonra kapıyı açtım. Diğer hayallerim gibi bu da bir iki dakika sürmüştü . Gelen bir kuryeydi. Ben şaşkın şaşkın bakarken adam da bana bakıp elindeki paketi bana uzattı.
-Eslem hanım siz misiniz?
-Evet.
- Bu size.
Kuryenin elinde hamburger vardı. Hiç bir şey anlamamıştım. Ben ne zaman ısmarlamıştım ki?
-Bunu ben ısmarlamadım.
-Adres burayı gösteriyor ve sizin adınızın da Eslem olduğunu doğruladınız.
-Ama ben ısmarlamadım ki.
-O konu hakkında bir bilgiye sahip değilim. Ben sadece paketi size iletmekle görevliyim.
-İçinde ya bomba varsa ya da hamburger zehirliyse, nasıl güvenmemi bekliyorsunuz ?
- Biz bir kuruluşuz böyle şeylerin olacağını sanmıyorum. Bizim de paketimi açmamız yasak ve siz de çok film izliyorsunuz.
Elime tutuşturarak arkasını dönüp hızlıca gitti.
-Parasını almadınız.
-Önceden ödendi. Diyerek bahçeden çıktı. Ben ise arkasından bakakalamıştım.
Kapıyı kapatıp mutfağa gittim. Paketi açtım. Gerçekten de hamburger, patates kızartması ve kola vardı. Bunun yanında zehirli olma ihtimalleri de vardı . Bir tepsi getirerek paketlerini açıp onların üstüne koydum. Keşke evdeki yardımcılar olsaydı. Annem hepsini kovmuştu yabancı kültürüne dayalı yemekleri bilmiyorlar diye. İçimden bir of çektim. Hamburgeri incelemeye başladım. Ekmeğin arasını açıp baktım iki kattı. Tuhaf görünen bir şey yoktu. Patateslere baktım onlar da normaldi. Kola zaten açılmamıştı. Aman sanki ne olacaktı? Hem zaten karnım da açtı. Karnımdan çalan zille hepsini hızlıca mideme indirdim. Söz konusu hamburger olunca hızlı davranmam normaldi. Kendi başıma olduğum içinde hiç kimseden çekinmeden yemiştim. Aklımda ki tek soru bunları kimin göndermiş olmasıydı. Annemler olabilir miydi? Hiç sanmıyordum . Paketleri çöpe attıktan sonra tepsiyi yıkayıp kenara koydum. Yapacak başka bir şeyim olmadığı için odama çıktım. Yatağa kendimi attım. Pengoişimi alıp sarıldım. Tık diye bir ses gelmişti. Yattığım yerden doğruldum, etrafıma bakındım tekrar aynı ses duyuldu. Bu ses pencereden geliyordu. Pencereye yaklaşıp açtım. O anda kırmızı kalp şeklinde bir sürü balonun aşağıdan uçmaya başladığını gördüm. İki elimle ağzımı kapatmıştım. Şu anda mutluluktan uçabilirdim. "Onu yakala" diye bir ses duyduğumda bana yaklaşmakta olan balonu hemen tuttum. Uçmasına izin vermedim. Aşağıdan gelen sesin sahibine baktım. Nefes almayı unutmuştum, sanki gökyüzü ile yeryüzü birleşmişti . "Ucundaki notu okur musun? "Ondan gözlerimi alıp balonun ucundaki kâğıdı çevresindeki ipten çıkarıp hemen açtım. Koskocaman bir "Özür dilerim güzelim. Beni affedebilecek misin? " yazıyordu. Ona baktığımda ise tatlı masum ve bir o kadar da pişman bir Yiğit vardı. Daha fazla bakarsam onu affedecektim ama bu olmazdı. Pencereyi açık bırakıp içeriye girdim . Yatağa oturdum. Dizlerimi kendime çektim. Ne yapacaktım şimdi? Zaten onun gelmesini beklemiyor muydum?
- Eslem sen beni affedene kadar gitmeyeceğim. Bak dinle.
Boğazını temizledi. Bende pencerenin yanına gidip onu dinlemeye başladım.
Öyle savunmasız bir zamandı
Bulduğunda beni
Sen başlattın boyun eğdim
Kabullendim seni

Aşkın TatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin