Bölüm 15~

1.8K 121 1
                                    

'Neden burada olduğumu biliyorsun? Onu arıyorum.' Adamın gözleri istemsiz oalrak büyümüştü, hemen bakışlarını karşındaki gençten kaçırdı. 'Onun nerede olduğunu biliyorsun değil mi? Sadece bana yerini söyle. Ne paran ne de sen umrumdasınız. yemin ediyorum eğer onu bırakırsan bir  daha hiçbirimizi görmezsin, tek istediğim onu bulmak.'Luhan sesinin titremesine engel olamamıştı.Bay Oh alaycı bir tavırla ona döndü. 'Yapabileceğimi sanmıyorum Luhan o zaten öldü.'

Luhan kalbine derin bir acının sapladndığını hissetmişti, bu gerçek olamazdı değil mi? Miniği ölmüş olmazdı, onun minik kardeşi ölmüş olamazdı. Yalandı hepsi, onu oyalamak ve bu yoldan döndürmek için söylediği koca bir yalandı. Kalbindeki fırtınayı belli etmemeye çalışarak 'Ve sende bu yalanına inanacağımı düşünüyorsun öyle mi? Gerçekten göründüğünden daha toysunuz Bay Oh.' Luhan yüzüne yapay bir alaycı gülümseme yerleştirdi. Ama karşısındaki adam sakince arkasına yaslanıp ona delici bakışlar atmaya devam ediyordu. 'Haklısın, ama sen inanmasanda gerçeği söylüyorum.' Luhan kafasını salladı, bu doğru değildi, karşısındaki piç nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?! Bunca zaman onları umursamamış olsa da yine onun kanını taşıyorlardı, Luhan da Kwang da onun çocuklarıydı, neden Sehun'du da o ikisi değildi? Gayri meşru oldukları için ama bu onların suçu değildi yine her lanet bu şerefsiz yüzünden olmuştu. Ondan tiksiniyordu, bu lanet evden, ona bunalrı hatırlatan herşeyden, onun hiçbir şeyden haberini olmadığını bilsede Sehun'dan da nefret ediyordu. Yıllar önce Çin'e gitmeseydi herşey daha kolay olacaktı, onlara acı çektirecekti, belki de , belki de ufak kardeşi hala onun yanında olacaktı... Gözüne biriken yaşları geriye itti, bu adamın yanında aciz görünmek isteyeceği son şeydi. 'Bana kanıtla o zaman' diyebildi. Onun ölmüş olmasını inanmıyordu, bunca yıl onun için savaştıktan sonra bunu kabul edemezdi. Adam yüzüne hüzünlü bir gülümseme yerleştirdi, o bile yapmacıktı, bu lanet herifi herşeyi gibi o da yapaydı... 'Yıllar önce kurtardığın kız... Ya da kurtardı süsü verdiğin mi demeliyim? Ona sor, belki de ufak Kwang'ımızın ölümünü sana anlatabilir.' Luhan gözlerinin  büyümesine engel olamamıştı. Minah mı? Onun bununla ne ilgisi vardı ki? Ve babası o, o tüm bunları nereden biliyordu?

7 yıl önce

Luhan dik başlı olduğu için sürekli azarlanıyordu, ya da büyük olanlar tarafından itilip kalkılıyordu. Ama tüm bunlar doğduğu günden beri onu tiksindiren ve acı çektiren aileden kat ve kat daha iyiydi. Annesi ve küçük kardeşiyle herşeyden habersiz yaşaması sadece 5 yıl sürmüştü. Daha  5 yaşındaki kardeşi ondan koparılıp alınmıştı, annesi ve kendi ise tehtit edilerek o eve getirilmişti. Onların yanında omaktan nefret ediyordu, onlara hizmet etmekten, masum gibi görünen o veletten... Tüm  Oh ailesinden tiksiniyordu. İstediği tek şey annesi ve küçük kardeşiyle beraber olmaktı ama küçük kardeşi artık yanında değildi, ama onu bulmalıydı. Bay Oh onu düzeltmek için sürekli yeni yollar denesede adam her defasında eli boş dönüyordu, ve yıllar deçtikçe Luhan'ın içinde tek şey büyüyordu 'nefret'. Bu kampa yollanmasının nedeni ise Kwang'ın hakkında  ufakta olsa bilgi edinmesiydi. Bay Oh'tan gizlice aldığı kağıtlarda yazan adres... Oraya geldiğinde bomboş bir evle karşılamıştı, ah daha doğrusu kardeşinden bir iz yoktu sadece Bay Oh'un birkaç adamıydı. Onu kollarından tutup buraya getirmişlerdi, Kore'nin serseri çocuklarının barınağına. Oraya geldiğinden beri sürekli hırpalanıyordu, oradakilere göre fazla bebek yüzlüydü. Bu onu her zaman güldürmüştü, melek kadar güzel... Annesi ona hep bunu söylerdi. Ah! Annesinden nefrete demiyrodu işte, tüm bunlar olurken ona kızamıyordu. Çünkü Kwang da yokken bu dünyada yaslanabileceği tek destek oydu, onun üzülmesini istemiyordu. Mutlu olmalıydı. Belki de Kwang'a ulaşmak için onları incitmeliydi...Ya da onların sevdiği birini ellerinden almalıydı? Acıyı tatmalarını istiyordu, masum bir bebek olan Luhan artık nefretten başka birşey düşünmüyordu ve biliyordu ki bu küçük kardeşini bulana kadar sönmeyecekti.

Kızı yavaşça sandalyeye oturtup elereini ve bacaklarını bağladı. Uyurken çok masum duruyordu. Bunu yaptığın için kendinden iğreniyordu ama yapmalıydı, en azından onlarda acı çekmeliydi. Kızın çantasını alıp frlattı, içindeki ilaçlar etrafa saçılmıştı. Korkudan ona birşey omazdı değil mi? Tek istediği ona yakın olmaktı, birini öldürmek değil, daha bu kdadar dönmemişti gözü.Kızın pıprdanmasıyla kendini hızla dışarı attı, ona bir süre vermeliydi, korkması ve olayın cidii olduğunu düşünmesi için... İçeri girdiğinde ellerine yöneldi, onun uyanık olsa da numara yaptığını biliyordu. Bu onu güldürmüştü, gerçekten düşünebildiğinin en iyisi bu muydu? Ellerini çözerken kız kendini çekmeye ve söylenmeye başlamıştı. Luhan hızla onu bırakıp önünde durdu, göz göze gelmişlerdi. Onu tanımazdı öyle değil mi? Birkaç kere görsede hiç denk gelmemişlerdi, daha doğrusu Luhan kaçmak için elinden geleni yapmıştı. 'Sana yardım etmeye çalışıyorum, buradan çıkmak istiyorsan sessiz olmalısın.'Yavaşça arkaya doğru çekildi 'Anladın mı?' kız yavaşça kafasını salladı, bu Luhan'ı gülümsetmişti. Kızın ellerini hızla çözüp, onu depodan çıkardı. Kızın dikkat çekmemek için çırpınması onu güldürmüştü, eğer sadece ikisinin olduğunu bilse napardı acaba? Onu tutup koşmaya başladı taki nefes alamayıp o yere yığılıncaya kadar.Luhan ilaçlarına ulaşmak için ceplerini karıştırdı, lanet olsun almamıştı. Kızı kucağına alıp yürümeye devam etti. Aradan geçen birkça dakikanın ardından kız hala baygın olsada nefes alışı düzelmişti. Yarım saatlik bir yürümeden sonra ceketini bırakıp altına serdi ve kızı üstüne yatırdı. Yakından bakınca Sehun'u anlamıştı, neden bu hasta haliyle onu bu kadar sevdiğini... Derin bir nefes alarak ağaca yaslandı, vazgeçemezdi. Gözlerini kapayıp uyumaya çalıştı.

Uyandığında kızın gözleriyle karşılaştı, kocaman ve şaşkın bakan gözler... Bakışlarını kaçırmadan ona bakıyordu, aklında ne geçirdiğini anlamak güçtü, Luhan ifadesiz yüzünü korumak zorundaydı, zorlansada bunu yapmalıydı. 'İyi misin?'Kız yavaşça kafasını salladı. 'Üzgünüm...ve teşekkürler.' Bu laflar Luhan'a bir tokat gibi çarparken hızla kendini olduğu yerden kaldırıp yüzünden çıkmayan sahte gülümsemesini takındı 'Eğer daha iyi hissediyorsan gitmeliyiz, gece bastırmadan seni güvenli evine bırakmak istiyorum.' dedi.Kızın adını sorması dışında konuşmamışlardı. Kız önden o ise arkasından yürüyordu. Onu kurtarmıştı, peki ya sonraki adım neydi? Onunla tesadüfi karşılaşmalar? Peki ya Sehu bunu öğrenince ne olacaktı? Kafasını salladı yarını zamanı gelince düşünecekti, şimdi sadece onu güvenle bırakmalı ve kampa ulaşmalıydı, kaçtığı için cezalnadırılıcaktı hemde çok ağır ama bu umurunda bile değildi. Eve yaklaştıklarını fark ettiğinde kıza son bir kez daha baktı, evet Sehun'u anlamıştı hemde sadece gözlerine birkaç saniye bakarak. Kız yürürken Luhan yavaşça arkasını dönüp yürümeye başladı, Kwangsoo'yu düşünmeliydi, gözleri yaşlarla ıslanırken hayatından ne kadar çok nefet ettiğini düşünüyordu? Herşeyin ne kadar insafsız olduğunu?Koşmaya başladı, kalbi sıkıştıkça acısınn dindiğini hissediyordu, bedeni acı çekince arınıyordu...

supernaturel~

İki Evren✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin