Kız saatlerdir insanların arasında koşturuyordu, ayakları üşümüş acıyorlardı, baktığında ayağının kanadığını gördü ama onunla uğraşacak vakti yoktu, umrunda değildi. Nerede olabilirdi ki? Gerçekten kaybolmuş muydu? Gözyaşları akmaya devam ederken bacakları artık onu daha fazla taşımıyordu, düşüp soğuk zemine değmeden önce ağzından onun adı döküldü 'Jongin.'... Bilincini kazanmaya başladığında makine ve konuşma seslerini duyuyordu.'Hala bunu neden yaptığına anlam veremiyorum.'bu annesinin sesiydi.'Sehun en son seninle değil miydi?'babası da... ve 'Evet Bay Kang, onu eve bıraktım sonrasını bilmiyorum, üzgünüm.' ve Sehun... Onlar hararetle konuşmaya devam ederken Minah yavaşça gözlerini araladı, hastanenin o tanıdık kokusu ciğerlerine nüfus ederken yüzünü ekşitti, bu hissi hiç özlememişti. Doğrulmaya çalışırken Sehun onu kolundan tutup yardım etti. Herkes uyanan kıza başta sevinçle baksada şimdi neler olduğunu merak ediyor olmalılardı değil mi? Beklediği soru annesinden gelmişti. 'Bebeğim neden yaptın bunu?' Annesinin sesi titriyordu, Minah suçlu hissetse de bir an önce buradan çıkıp onu aramaya devam etmesi gerektiğini biliyordu. Uyanmadan önce yine onu görmüştü ama bu sefer sadece ona mutlulukla bakıyordu ve bunun bir anı olmadığını da biliyordu... Ne yani gerçekten gitmiş ve ruhunun huzurlu olduğunu mu göstermek istemişti ona? Minah kafasını salladı, ama bunu başına şiddetli bir ağrının saplanmasına neden olmuştu. Gözlerini kaldırarak ona merakla bakan gözleri süzdü ve en sonunda gerçekten meraktan kahrolan gözlerde duraksadı. Sehun onu çok merak etmiş olmalıydı değil mi? Derin bir nefes aldı. 'Ben...' ama bakışları kapıda duran bedene sabitlenmişti. Gözlerinin dolduğunu hıçkırıkların içinde biriktiğini hissedebiliyordu. Söyleyeceği tüm kelimeleri yutmuştu sanki. Onun yerine tek kelime süzüldü dudaklarından 'Jongin...'
Çocuk kapıdan çekilip karşısında durmuştu, Sehun şaşırarak arkasını döndü ama kimse yoktu... Minah boşluğa gözleri takılmış o çocuğun adını söylüyordu. 'Jongin mi? Neden bahsediyorsun Minah' Sehun sesinin sert çıkmasına engel olamamıştı. Tüm bunlar onun yüzündendi başından beri biliyordu, o Jongin denen çocuk yüzünden...
Kız sesin geldiği yöne dönmek istesede bakışlarını ondan alamıyordu, eğer bir anlığına dönerse, gözlerini kırparsa onu kaybedeceğini hissediyordu, onun kaybolacağını... Jongin ona ufak bir gülümseme yolladı, içinde sözlere dökülemeyen bir hüzün vardı, Minah yüzünün gözyaşlarıyla ıslandığını hissediyordu. 'Minah, kızım neden bahsediyorsun?' 'Minah?' 'Minah bize bak.' 'Kang Minah!' Minah sesle irkilerek babasına döndü.Ama hatasını anladığında yeniden ona döndü ama oradaydı işte ona bakıyordu. Minah yerinden kalkıp ona doğru koşmak ve sarılmak istediyse de sözler onu durdurmaya yetmişti. 'Bir yere gitmeyeceğim o yüzden onlara cevap vermelisin Minah, buradayım ve bir yere gitmeyeceğim.' Minah belli belirsiz kafasını salladı ve karşısında ağlayan çocuğu yeni fark etmişti. Kafasını suçlulukla yere eğdi ve parmaklarına bakarak konuşmaya başladı. 'Ben... ben gece bir rüya gördüm. O-'sustu ve derin bir nefes aldı, bir yandan da gözünden damlaların döküldüğünü hissediyordu. 'O gülümsüyordu ve mutlu olduğunu, benimde mutlu bir hayat sürememi söyledi. Ben...ben bilmiyorum sadece korkuyla uyandım ve kendimi dışarı attım. Bunu neden yaptım bilmiyorum sadece belki onun tekrar yaşamasını sağlayabileceğimi düşündüm.Ben...ben sadece...' Artık gözünden damlalarken dökülürken konuşmaya devam edemiyordu, bastırdığı hıçkırıklar bir bir boğazından dökülüyorlardı. Doğruyu söylemişti değil mi? Olan buydu onu yollayamazdı buna hazır değildi... O hıçkırıklar arasından boğulurken annesi onu kendine çekip sıkıca sarıldı. 'Minah... bebeğim... seni anlıyorum, onun için üzülüyorsun ama öldü minah, artık burada değil... sadece kalbi yüüznden böyle hissediyor olmalısın. Daha önce bir yerlerde okumuştum insanlar kalp nakli sonrası bazı ruhsal sorunlar yaşayıp, sanrılar görebilirmiş yani sadece bunlar birer hayal bebeğim, o gerçek değil, o öldü...' Minah hayır diye bağırmak istiyordu ama gözleri ona odaklanmışken sadece susup görüntüsünün keyfini çıkarmaya karar verdi...
Kendi evine gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Hastaneden direk buraya gelen Minah arkasında onları takip eden çocuk sayesinde kendini güvende hissediyordu. Arada dönüp ona bakma ihtiyacını bastırmak güçtü, sonuçta ailesinin onu deli sanmasına ramak kalmıştı değil mi? Sehun'u da uzun ısrarlar sonucu eve yolladılar, aslında 1 haftalık kampa katılacaktı ve bunu onun için erteleyemezdi değil mi? Minah iyiydi, tek sorun ayağındaki yaralardı, her bastıkça ağrıyla yüzü kasılıyordu, o yüzden babası onun koluna girerek yardım ediyordu. (Anne babası bir yana Sehun'a karşı hissettiği suçlıluğu bastıramasada her zamanki gibi çocuk ona sıcak kollarını bağışlamıştı. Bazen Minah onun gibi birini hak etmek için naptığını düşünüyordu, tanrı ona hastalığını verirken Sehun'u hediye etmişti, peki ya şimdi? Sağlıklıydı ama çocuk hala yanındaydı...Kafasını salladı şu an konuşması gerekenler vardı, onunla, Kim Jongin ile...) Sonunda oda da sadece ikisi kaldığında Minah rahatlamayla derin bir nefes aldı. Bir süre sadece birbirlerine bakarak durdurlar.Ne demeliydi ki?
M:*Ne kadar çok merak ettim seni biliyor musun?*
J:*Üzgünüm.*
Çocuk ona doğru bir adım attı, Minah ise sadece onun gözlerine bakıyordu. Onu o kadar korkutmuştu ki onu elleriyle öldürmek istiyordu, ama sinirinden daha güçlü olan rahatlama duygusu sayesinde bu isteğini içine gömdü. Çocuk birkaç adım sonra önünde durmuştu. Yavaşça kıza doğru sardı kollarını ve onu kendisine çekti. Konuşmuyorlardı ama ikisi de hatasının farkındaydı...
'Bir daha bunu yaparsan seni kendi ellerimle öldürürüm.' Çocuğun göğsü gülmesiyle başının altında titriyordu.Minah başını kaldırıp sinirle ona bakmaya çalışsa da o da gülmeye karşılık vermişti. Evet ona sıkıca sarılarak uzanmışlardı, sadece kaybolmasından kokruyordu, her an ona tutunmak istiyordu. Bencildi,o kötü biriydi değil mi? Sehun o an aklından bile geçmiyordu, onun varlığını bile unutmuş gibiydi... Bir süredir hep böyle değil miydi zaten? Kendinden bazen nefret ediyordu, belki de annesinin dedikleri doğruydu, onu ele geçiren bu kalbin sahibine kayıyordu belki de tüm benliği...supernaturel~
Son 4 :P
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Evren✔
Hayran Kurgu21 yaşındaki Kang Minah için 1 hafta sonra ölecek denilmişti, uygun bir donör bulunmazsa ismi kore nüfusundan sonsuza dek silinicekti. Ama bir mucize sonucu kendi ile aynı yaşta sağlıklı bir oğlanın, Kim Jongin'in, kalbi sayesinde hayata tutunmayı b...