AŞK

118 10 7
                                    

Dünyanın her yerinde aynı hissi yaşayan insanların, farklı kelimelerle ifade ettikleri duygu değil midir aşk? Yaşadıklarımız aynıdır, kalp ritmimiz aynıdır veya onlarında midelerinde kelebekler uçuşuyordur belki...

Adı aşk, love, amour veya rakkaus olmuş ne fark eder ki? Kalbin sana ne diyorsa, yaşadığın ondan ibarettir. Aşkın tanımını yapacak olursam, dünya üzerinde ne kadar güzel kelime varsa hepsini gelip buraya yazmam gerekiyor. Bunun imkânı olduğundan şüpheliyim. Aşkı kısaca anlatayım ben en iyisi:

Bazen kırılmaktır aşk; şimdi içinden diyebilirsin "hani bütün güzel kelimeler aşktı?" diye. Kırılmak sence kötü bir kelime mi? Hadi bir düşün bakalım, bugüne kadar kırıldığın bütün kişileri aklına getir. Sen onları sevmediğin için mi onlara kırıldın veya onları sevmediğin için mi barıştığında yüreğin, küçük bir çocuk gibi heyecanla baktı hayata? İnsan sevdiğine kırılır, sevdiğine kızar ve küser. Bundan sebep ki; bazen kırılmaktır aşk. Bazen kızmaktır, küsmektir...

Aşk, yorgunluğunun parmak uçlarında gezindiği sıralarda, bir başka bedenle paylaşılmasıdır. Senin yorgunluğunu hayatın en renkli uçurtmalarına bağlayıp, gökyüzüne bırakan kişiye ise aşık denir. "Ama ben hâlâ yorgunum" diyorsun sanırım içinden, duydum onu da merak etme. Sana bu sorununu bir örnekle anlatmak istiyorum. Oku ve iyi düşün, sonra neden hâlâ yorgun olduğunu sorgula olur mu? Bir durakta otobüs bekliyorsun. Ve diyelim ki; yolda kaza oluyor ve o yönde gelen tüm otobüsler, haliyle durağa gecikiyor. Yarım saat bekledin, gelmedi. Sıkıldın ve başladın yürümeye, yolun sonunda ne fark ettin biliyor musun? Beklerken yorulduğun halinden, şu an daha bitkindin. Yol yormuştu seni, rüzgâr yormuştu, ayağına taş takılmıştı belki canın acımıştı. İşin kötü yanı, sen duraktan ayrılmıştın ya hani. Sen gittikten bir süre sonra otobüs geldi. Sen ise yürüyerek vardığın o noktada, seninle aynı anda otobüsünde oraya geldiğini gördün. Yahut da birkaç durak öncesi geldiğini fark ettin ve kaçırmadan bindin. Yorgunluğunu biraz olsun azaltmış oldun. Aşk diyorduk, hâlâ yorgun olduğundan bahsediyorduk. Sen hayatın aşk denen o durağında bekleyip, seni sonsuzluğa götürecek o kişinin gelmesini istiyorsan sabretmelisin. Bekleyemeyip yürümeye başlarsan, yolda takılacağın taşlar veya esen rüzgâr bile yorar seni. Tecrübe olur yaşadıkların bazen, bazense sadece pişmanlık. Bilemezsin bunu hiçbir zaman, bende bilemem. Şanslıysan çok ilerlemeden gelir beklediğin, yarı yolda çok yormadan hayatın başka bir durağında yakalar seni. Bu durak acı olabilir, ihanet olabilir belli olmaz. Sonrasında yorgunluğuna ortak olur, ellerini tutar sımsıkı. Demem o ki; sabret güzel insan. Gelecek beklediğin o aşk, bulacak elbette ki seni. Gülümse şimdi, komik bir şey yazamam buraya ama sen yine de gülümse. İşte bu! Hayatta her şeye karşı bu tebessüm restini çekmeyi bil. Seni sinir eden insanlara sadece tebessüm et mesela, ben denedim daha çok sinirleniyorlar. Yani onca kuracağın cümlenin yapacağı şeyi, yalnızca bir gülümsemende yapabiliyor. Aşkta, böyle başlar bazen "İlk gülüşte, ilk bakışta..." bunlar aşkın tohumlarıdır. Büyütüp, onu kocaman bir ağaç yapmak ise sana kalmış. Daldım bak yine, devam edeyim ben:

Bazılarına ise aşk yalnızca acıdır. Aşk kelimesini duyar duymaz kaçarlar. Hatta, genel olarak sorulduğunda "ben inanmam aşka" derler. Sende bilirsin, böyle olan birkaç kişiyi. Böyle insanların içinde kocaman bir şehir yıkılmıştır, ne yangınlar çıkmıştır içlerinde. Yıkık, dökük ve harabe bir kalbin içinde yaşayıp, günü bitirme hevesi ile nefes alırlar. Tabi yaşama sebepleri değişebilir; aile, çocuklar ya da geri döner umudu. Bunlar insana hayatta kalması için sebep olabilir. Umutları yoksa, hayatlarını bitirmek için düşünürler çokça. Aslında en çok sevgiyi hak eden insanlardır onlar. Ve bir gün; belki tekrar aşık olurlar, hayatlarına o insanı zamanla alırlar bu defa. Çünkü güvenmiyorlardır, duyguları kalınca bir duvar örmüştür kalplerinin etrafına. Korkmaları, kaçmaları ise gayet normal. Bir insanın kırılması basit bir şey değil, tekrar kırılmak istememeleri de işte bu yüzden. Fakat birde o duvarların yıkılmasını istemeyenler var. Karşısındaki insana eziyet edenler, bunlar ne aşkı bulabilirler ne de sevgiyi tadabilirler. Hiç tanımadıkları bir insana ne kadar güvenmeyebilirler ki? Kuşkuları nereye kadar onlarla gelebilir?

Hey! Bu yazıyı okuyan arkadaşım, eğer sende böyle biriysen yık gitsin o duvarları artık. Karşındakini üzme daha fazla, senin güvenini kıracak bir şey yapmamış ise seni hak ediyordur. Belki de çok güzel günler seni bekliyordur. Onun beklediğin kişi olup olmadığını, hayatına girmesine izin vererek anlayabilirsin. Uzaktan bakarak, bir insanla mutlu olup olamayacağını anlıyorsan. Geleceğini görebiliyorsan, gel bana da öğret. Merak etme yanılmakta aşka dahil, sen aşkın barındırdığı tüm duyguları yaşamadan ilk karşına çıkanla bir hayat kurarsan temelini atmadığın bir evin olur. Ve ilk depremde, kalbinde kurduğun o müthiş yuvan bir bakarsın yıkılır...

Kırılmak, kızmak, küsmek, beklemek bir diğer adıyla sabretmek, güvenmek, gülmek, üzülmek, ağlamak, bağırmak, susmak ve izin vermek...

Ve daha sayamadığım bir sürü kelime, bunların hepsi ayrı güzel. En güzel kısmı ise bu duyguların aşkın içinde oluşu. İnsan, sevmediği birine bir bakışını bile vermez. Sen sevmediğin insanın karşısına geçip onu izler misin? Eminim hayır, işte bu yüzden "sevilene bakış" bile aşk.

Acıların varsa eğer, sabrettiğin sürece zaman senin en güzel ilacın bunu unutma. Ve acıyı, içinde hissedebildiğin için şükret. Bu garip gelebilir şimdi sana, şükretmelisin ama. Hissiz olan o kadar insan arasında olmadığın için, bir insanı geride can çekişirken bırakamadığın için. Kısacası hâlâ acıyabilen, güzel bir kalbin olduğu için şükretmelisin. Hayat, güzel bakabildiğin sürece umutla doludur. Karamsar insanların hayalleri, umutları yok olmuştur. Yok olmaya zorlanmıştır yahut. Sen, her zaman çıkmaz sokaklardan geri dönmeyi bil. Çıkmazları kendine yuva yapma. Umarım anlatabilmişimdir, bu eşi benzeri olmayan güzel duyguyu, aşkı!

Umutta aşka dahil, aşk ise sana. Onu sımsıkı tut ellerinde, eğer aşk önünde bir kapıysa anahtarını bekle. En güzel zamanların yelkovanı ol, yavaş ve hissederek yaşa bu güzel hayatı!

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin