Korku; içinde olan karanlığın "ben buradayım" demesidir. İnsan her daim, bilinmezlerden şüphe duyar yahut korkar. Bu kimi zaman; bir insanı kaybetme korkusu, kimi zaman; mutluluğu kaybetme korkusu vb. gibi hallere bürünebilir. Mutluluğu kaybetme korkusu ise genellikle bir insana bağlıdır. Adı her ne olursa olsun, temelinde aynı şey yatar. Diyelim ki; sevdiğin bir insanı kaybetmekten korkuyorsun. Üstelik ortada korkmanı gerektirecek, en ufak bir sebep yok. Bu zamanla özünde hastalık olur, kendini daha fazla bunaltma. Ve şu andan itibaren, sil kafandan:
Seni; avuç içlerine kadar sevebilen bir adamın/kadının, senden gideceği korkusunu sil mesela. Neden gitsin senden? Yalan mı söyledin, aldattın mı, yanlış şeyler mi yaptın? Biliyorum, biliyorum bunların hiçbirini yapmadın ama hâlâ korkuyorsun. Çünkü; o hasta ettiğin özün var ya, sen ona güvenmiyorsun. Sen kendine güvensen, onun seni ne kadar sevdiğini görürsün. Senden gittiği anda; gülen gözlerini, sadık kalbini, masum ruhunu kaybedeceğini görürsün. Sahi, bunları ben söylemeden önce biliyor muydun? Karşındaki insanı mükemmel gördüğün kadar tamsındır bu hayatta. Çünkü sen mükemmel olmasan, karşındakini bırak güzel görmeyi; görmezsin bile. İnsanlara tepeden bakanlara bir bak, beğendikleri kimse yoktur. Kendilerine güveniyor gibi gözüken bu insanlar, aslında kendilerine eziyet ederler. Bir ömür kendileri değil, olmak istedikleri kişinin yerinde yaşarlar. Birde kendine güvenen fakat her daim kendi olmayı başaran insanlara bak. Onların bir şeyi kaybetme korkuları yoktur. Çünkü; bugüne kadar iyi olan her şeyin değerli olduklarını bilirler.
Seni; canından çok seven arkadaşlarını ya da aileni kaybetme korkusunu da sil at daha sonra. Canından çok seven dedim bak, günümüzde "can" basit bir hâl aldığı için kelime anlamı algılanamıyor. Paranın candan daha mühim olduğu bu devirde, konuyu sana şöyle anlatayım:
Bilmem kaç milyon dolarlık araban olur ama onu sürecek olan bacaklarının canı yoktur. Bu örnek anlatır aslında, neyin daha değerli olduğunu. Canın; seni hayata tutturmuş olan çengelli iğnendir. Seni canından daha çok seven insanlar ise; senin için, o iğnenin çengelini açmayı göze almış olan insanlardır. Bunları kaybetme korkun, (ölüm harici) kendi ruhunu bunaltmaktan başka bir şey olmaz.
Kısacası; senin olan ve seninleyken anlam bulanlar var ya, onların gitmesinden korkma. Yaprak suya değemeden, güneşe bakamadan, topraktan özünü alamadan yeşeremez. Doğal olarak;
Senden başkasının, katlanamayacağı huyları vardır onun. Sende ona karşı olan zaafı, kimse ona gösteremeyecektir. Kimse senin gibi, onun ellerini tutarken yuva olamayacaktır. Her şeyi geç; gülerken dudağının kenarındaki kıvrım var ya, o bile başkasında seninki kadar güzel gelmeyecektir ona. Değerlisin sen okurum! Senin aynada gördüğünden; daha fazla bir "sen" var dışarıdan insanlara gözüken. Yolda rastgele, sevdiğin adama/kadına yahut en yakın arkadaşına kahkaha atarken gördün mü sen kendini? Hayır tabi ki. Sen, sendeki samimiyeti görmedin. Çünkü hep korkularınla yaşadın, kendine güvenmekten korktun işin özü. Seni sevenlerin hepsi, bir hata yapmadığın/yapmadıkları sürece hep seninleler. Özünden sana değer veren kimsede, sana büyük bir hata yapmaz. Bundan da korkun olmasın. Şimdi arkana yaslan, kulaklıklarını tak ve en sevdiğin müziği aç. Bırak; korku senaryolara ait olsun, sadece filmlerde kalsın...
![](https://img.wattpad.com/cover/93795124-288-k165030.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNA
No FicciónBaktığını sandığın aynanın, aslında daima ardında duruyorsun. Kendini ne kadar tanıyorsun, biliyorsun? Bunu sordun mu hiç kendine? Senin iç dünyanı sana anlatan, sana ruhunu gösteren tek ayna bu kitap. Bunu iyi değerlendir, bir gün kendini tanıma...