Gözlerimi açtığımda hastane yatağında olan bedenim yorgun düşmüştü. Odaya göz gezdirdim. Pencereden sızan güneş ışığı tenimi yakıyordu. Odada sadece meşe ağacından yapılmış kahverengi bir dolap ve yanıma çekilmiş sandalyenin üstündeki siyah bir kol çantası vardı.
Masanın üstünde ise birkaç tane ilaç vardı.
Ellerimi bileğimde takılı olan serumda ve açılmış yara izlerinde gezdirdim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kahretsin. Hala yaşıyor olmaktan nefret ediyorum. Yaptığım bu gerçekleşmemiş intihar bana hiç mi hiç saçma gelmiyordu.
Kapıdan sesler geliyordu. Uyumuş gibi yaptım annem diye tahmin ederken Elif çıkagelmişti.
"Elif uyan hadi, ilaçlarını iç. "
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerimi açtım. Elif karşımda nemli gözlerle bana bakıyordu. Onun bu hallerine dayanamıyordum. Onu böyle üzgün görmek canımı fena halde sıkıyordu.
"İçmeyeceğim Elif."
"Bak neden bunu yaptığını bilmiyorum. Ama ne olursa olsun bunu yapmamalıydın."
Korktuğunu biliyordum. O benim en iyi dostumdu. Sarıldım daha fazla endişelenmesini istemiyordum.
"Elif, senden bir şey isteyebilir miyim?."
"Evet."
"Ben buradan çıkacağım. Ve sen bunu anneme söylemeyeceksin."
Alnı kararsızlıkla kırıştı. Yüzüme bakıp bir şey anlamaya çalıştı. Ve kafasını evet anlamında salladı.
Hemen ayaklanıp kolumdaki serumu çıkardım. Dolaptan kıyafetlerimi aldım ve giydim .
"Gizem kendine zarar verme ama tamam mı?."
"Söz şuşumm benim."
Alnından öpüp çıktım. Koridoru kolaçan edip kimse olmadığına kanaat getirdim. Ve hızlı adımlarla hastanenin çıkış kapısına vardım.
Bahçede annemle babamı gördüm. Annem ağlıyordu babamda ona destek olmaya çalışırmış gibi bir hali vardı. Taksi durağına yürüdüm. Ve Gökhanı aradım. Emre'nin nerede olduğunu ancak o ve ahmet bilirdi.