Ayakkabılarımla yerde ki su birikintileriyle oynarken bir araba sesi geldi. Servisim geliyordu muhtemelen. Ne kadar büyüsemde yağmur birikintileriyle oynamayı bırakmayacağım. O kadar soğuktu ki hava servis gelir gelmez bindim. Tekli koltuğa geçtim.
Yağmurlu günlerde camın önüne yapışan bu yağmur damlacıklarını izlemeye bayılırım. O yağmur damlalarının birbirinden habersiz süzülmeleri bana eşsiz bir huzur veriyor.
Onları saatlerce izleyebilirdim.
Montumun şapkasını kafama indirip gözlerimi kapattım. iyi ki kocaman şapkalı montum var. Uyumak için ideal. En azından okula kadar.
Okulun kapısının önüne geldiğimde servisten hiç inmek istemedim. Her şey öyle sahte öyle yapmacık geliyordu ki gözüme. Hiç okula gidesim gelmiyordu. 11-b yazan sınıfın kapısından içeri girdim. Her zaman ki monoton hayatım resmen bana sırıtıyordu. Gerçi bu aralar pek monoton değildi. sırama oturup telefonumu açtım. Elif yoğun bir grip geçirdiği için okula gelmedi. Anlaşılan tüm gün yalnız kalacaktım.Dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Bu fırsattan yararlanıp dışarı çıktım. Yağmuru çok sevdiğimden olsa gerekti.
Yağmurun yarattığı ıslaklıktan dolayı Okulun giriş kapısından dengemi kaybedip düşecekken bir kol beni tuttu. Yüzümü yukarı kaldırdım. Beni tutan burakmış meğer.
Yüzümü ekşitip yoluma devam edecekken burak konuştu.
"Ne o teşekkürde mi yok?."
Onu takmayıp arka bahçeye doğru yürüdüm. Yüzümü havaya kaldırıp yere düşmekte olan yağmur taneciklerine baktım.
Temiz havayı içime çektim. Bugün tek tesellim yağmurdu.Yağmurun su birikintilerinde yaptığı titreşim de çok hoşuma giderdi her zaman.
Arka bahçede birkaç kızın gülüşme sesi geliyordu ama kafamı oraya çeviripte bakmaya üşeniyordum. Kafama büyük bir hızla sert bir cisim çarpmıştı. Kafamı kim attı diye döndürürken saniyelik bir hızda bir tanede bacağıma geldi.
"ne oluyor?!."
Tahmin etmeliydim, gökçe ve kokoş grubundan oluşan birkaç kişi kozalak fırlatıyordu ben bunun hesabını ödetmez miydim
Onlara doğru sinirli bir şekilde yürüdüm.Başta gökçe olmak üzere hepsi kahkaha atıyordu.
Yanlarına vardığımda acı çekerek bağırıyordu."Ya bıraksana saçımı manyak kız. "
"Adam ol. Bulaşma bana otur oturduğun yerde ."
Gökçe ağlamaya başlayınca saçını bıraktım. Diğerlerine de sert bakışlarımı yollamaktan çekinmedim. Ne yapıyorlarsa cezalarını çekeceklerdi.
"İkile. Anca gidersiniz."
Tam arkamı Dönecekken o an farkettim ki herkes Etrafımıza ciğer bekleyen kedi gibi üşüşmüş ve hayretle beni izliyorlardı.E tabi beklemezlerdi benim gibi sessiz sakin bir kızdan ama damarıma basıldı mı o zaman durumlar karışırdı.
"Sana mı soracağım be kes sesini."
Tam cevap verecekken nöbetçi öğrenci gelip 'hoca sizi çağırıyor' dedi ve peşinden Müdürün odasına gittik.
"Gizem senin gibi çalışkan ve sessiz bir kızdan bunu beklemezdim."
"Şey, hocam arkadaş"
" ve sen gökçe bir kere disiplin yedin ve hala akıllanmadın mı kızım?."
"Hocam saçımı çekti gizem. "
Deyip ağladı. Kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu makyaj güzeli.
"Şikayet yok. Eğer ikiniz hakkında bir daha böyle birşey duyarsam bu sefer disiplin cezası alacaksınız. "
İkimizde kafamızı salladık. Gökçe hala yapmacık bir şekilde ağlıyordu. Müdür olmasaydı o yapmacık ağlamayı yedirirdim ona.
Sınıfa girdim. Kırk dakika boyunca tarih dersi eziyetine dayanamayıp uyudum.
Telefonumun titreşimiyle uyandım ders bitmiş ve zil çalmıştı. Mesaj bilinmeyen birinden geliyordu.
"Bahçedeki en soldaki çardağa gel."Allahallah kimdi ki bu. Daha fazla dayanamayacağım. Benim gibi meraklı birine bu eziyeti yapmayacaktım yeşil montumu alıp hızla merdivenden indim.
Sağa ve sola baktım ama çardakta kimseyi göremedim.
Ve bilinmeyen kişinin söylediği çardağa oturup "neredesin." Diye mesaj attım.İki dakika sonra siyah ceketli ve şapkalı biri bana doğru yaklaşıyordu.
Heyecandan kalbim yerinden çıkıyordu. Kim diye içim içimi yerken o şapkasını çıkardı
Heyecanım daha da arttı.Bölüm nasıl? ? Umarım beğenmişsinizdir.
Yeni bölümde görüşmek üzere. Votelemeyi unutmayın. ♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizem
Ficção AdolescenteGeçmişin bilinmedik sırları, peşini bırakmayan masum bir kız...