𝒷𝑜𝓁𝓊𝓂 •15•

10.5K 359 147
                                    

BÖLÜM ŞARKISI - LİNET, AMAN AMAN

Sınır geçildi. İyi okumalar☕☕

Multimedya:

Mutfakta fazla vakit geçirmeden, sofraya oturup yemeğimi yemeye başladım. Oturur oturmaz annem "kim" bakışları attığında, "hiç" diye mırıldanmıştım. Ben gelene kadar herkes yavaş yavaş yemeğini bitirmişti zaten. Şuan gerçekten çok acıkmıştım. Ama onların gözünde Amazon ormanından kaçmış kız olarak gözükmek istemiyordum. O yüzden yavaş yavaş yiyip, onlara gülümsüyordum. Niye gülüyorsun mal yesene doğru düzgün yemeğini. Utancından dört köşe oldun resmen. Cins cins konuşan iç sesime göz devirdim. Bir gün zevkten de dört köşe olduğunda görücem ben seni, diyince iç sesim, yediğim et parçası boğazıma takıldı. Ölesiye öksürürken bana uzatılan suya kimin verdiğine bakmadan, sonuna kadar içtim.

Gene azdı bu iç ses gene. Sonra insanlar niye kuduruyor? Böyle azgın bir iç sesleri olunca bir de sapık, hal ortada oluyor. Pis, sapık, azgın, kudurmuş, köpek, vahşet'ül dehşet iç ses seni.

Ablam bu halime gülünce "ne var" bakışı attım. Akın hocaya baktığımda o da bıyık altından gülüyordu.

+Kibarlıktan az kalsın öbür tarafa gidiyordun Mira.

Sen de Akın hoca sana yüz vermiyor diye öbür tarafa gidiyordun abla diyesim vardı ama onun yaptığını, ona karşılık yapmayacaktım. Suskunluğumla cevabını vermiştim ona. Tekrar Akın hocaya baktığımda bana bakıp, sıcak gülümsemesiyle gülümsüyordu. Allah'ım bu ne güzel gülümseme. Bütün sinirimi alıp götürmüştü ama onlara belli etmemek adına, Akın hocaya sert bir şekilde baktım. Sinirli bakışlarımı görünce gülümsemesi bir anda soldu ve önüne döndü.

"Sen bana hep böyle gül adam, solmasın o güzel gülümsemen" demek istesem de o kelimeler hep boğazıma dizildi, yumru halinde oturdu. Sana anlam veremiyorum ki adam. Ablamla çıkıyorsun, ama bana ilan-ı aşk ediyorsun. Senin karaktersizliğine bir anlam bulamıyorum!!

Yemekler bittikten sonra, herkes teras katına geçmişti. Bende kimsenin yokluğunda kendimi koltuğa atmış, yediklerimi sindiriyordum. Onlar teras katına çıkar çıkmaz, mıy mıy yediğim yemeğimden az biraz daha (çarpıldı)! tabağıma koyup yedim. Yemek yemek eşittir benim için mutluluk. Elimi göbeğime koydum ve canım göbüşümle konuşmaya başladım. Evet evet her seferinde böyle yemekten sonra midemle konuşurum. Sonuçta o da önemli organlarımızdan biri. Karnımızı doyuruyor yani o olmasaydı aç kalırdık.

-Canım göbüşüm. Doydun mu bakalım? Tabi ki de doydum, çünkü hayvan gibi yemek yedim. Kusura bakma ama böyle gizli saklı doyurmak zorunda kaldım seni. Ne de olsa karşımda, bir meteor oturuyordu onun gözünde vahşetlere benzeyemezdim.

Deyip kıkırdadım.

-Ama o meteor ablamla çıkıyor. Ben niye kibarlaştım ki, doğru ya niye kibarlaştım. Sonuçta y-yani sonuçta, tabi ki ablamın sevgilisi karşısında kibar olucaktım. Sonra ablam benim yüzümden dul başına evde kalır maazallah.

Karnımı okşamaya devam ediyordum. Bir yandan rahatlıyordum aslında, midemdekileri yatıştırıyordu. Bu sefer fısıltı halinde midemle konuşmaya devam ettim.

-Aramızda kalsın bu meteor olayı, yani duyulursa ayıp olur. Yanlış anlaşılırım. Ama yakışıklı değil mi göbüşcük ha?

+Öyleyimdir.

Sesin sahibine döndüğümde, bir çift okyanus gözlerle karşılaştım. O-o beni dinlemiş miydi şimdi? Her şeyi duymuş muydu? Hemen uzandığım koltukta kendimi düzelterek oturur pozisyonuna geçtim. İki ellerimi koltuğa koyup, destek alarak ayağa kalktım. Karşısına geçtim ve gözlerinin içine bakarak konuştum. Sırf konuşma ayağı, o güzel gözlerini bir kez daha izleme fırsatı bulmuştum şimdi.

Kimya Öğretmenim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin