Octo

116 33 14
                                    

Namjoon bir sağ elindeki tavaya, bir solundaki buzdolabına bakıp durdu. Bugün sevgilisinden önce kalkmış ona kahvaltı hazırlamak istemişti. Ama planın eksik tarafı, kahvaltı nasıl hazırlanır bilmiyordu. Dışarıdan ramen sipariş etsem daha mı kolay olurdu, diye düşündü. Ama o zaman romantik olmazdı. Omuz silkip dolaptan iki yumurta aldı. Tezgaha ilerleyip ona hep kötü niyetli yaratıkların parmaklarını anımsatan ocağa tavayı koydu. Uzay mekiği kullanıyormuş hissi veren düğmelerden birini çevirdi. Tavayı koyduğu bölmenin çaprazındaki alevler yanınca tavayı oraya sürükledi. Elindeki yumurtalardan birini tavanın köşesine vurdu ama kırılmadı. Ancak tava biraz havaya kalkıp indiği için çok yüksek bir ses çıktı.

"Siktir!" ağzından istemsiz çıkan küfürle elini ağzına kapattı ve küfürü sessizce tekrar söyledi. Bu sefer yumurtayı tezgaha vurup kırmayı denedi. Kırılmamaya direnen yumurta tezgahtan yüksek bir ses çıkmasına neden olunca sakin kalmaya çalışarak diğer yumurtaya geçti.

*

Seok Jin üşüyen vücudu ile istemsizce uyandı. Gözlerini açmadan kolunu, eşini bulmak amacıyla yatağın sağında gezdirdi. Eli boş çarşafla buluşunca kaşlarını çatıp gözlerini açtı. Yatakta oturur pozisyona geçip etrafına baktı. Namjoon'un dışarıda giydiği kıyafetleri hâlâ köşedeki koltukta asılıydı. Sessizce, banyodan gelen bir su sesi duymayı bekledi. Ama üç dakika boyunca dinlediği sessizlik karşısında biraz üzülmüştü. Tam yataktan kalkacağı sırada odanın dışından gelen bir şeyin düşmesi gibi bir ses duydu. Ardından gelen küfürle gülerek ayağa kalktı. Altına bir eşofman giyip odadan çıktı.

Mutfağa yaklaştıkça cızırtı, vurma, düşme sesleri; yanık, kahve, salata kokuları artıyordu. Sonunda sessizce odaya girdiğinde çalan müziği yeni fark etmişti. Evet, müzik çalıyordu ama sözler aynı yerden gelmiyordu. Biraz daha dikkatli dinleyince söyleyenin arkası dönük sevgilisi olduğunu anladı. Sesi kötüydü fakat önceden milyonlarca kez dinlediği şarkı şuan daha bir güzel geliyordu. (Jin - Awake)

Sessiz bir şekilde sevgilisinin arkasından yaklaşıp çıplak sırtını öptü. Namjoon biraz irkildi. Arkasına dönüp uyanan sevgilisini görünce dudaklarına günaydın öpücüğü kondurdu. Onu kollarının altından kaldırıp tezgaha oturttu. Seok Jin yanındaki tabaktan bir salata alıp ağzına attı. Şarkıyı söylemeyi durduran sevgilisini devam ettirtebilmek için devam eden melodi ile şarkıyı söylemeye başladı.

"Wide awake wide awake wide awake. Don't cry... Wide awake wide awake wide awake. No lie." Namjoon kulaklarına dolan ilahi ses ile gözlerini tezgahta oturan gözleri kapalı, pembe saçlı varlığına baktı. Sesi... çok güzeldi. Namjoon onun sesini sonsuza kadar duymak istediği için çalan melodiyi döngüye aldı. Seok Jin ona elini uzatıp yanına çekti. Bacaklarını iki yana açıp eşini olabildiğince kendine yakın bir konuma getirdi. Kollarını boynuna dolayıp burnunu boynuna sürttü. Onun kokusunu çok seviyordu.

Şarkının son sözlerine gelirken Namjoon ona eşlik etti. Melodi sonunda durduğunda birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Namjoon yavaşca dudaklarını birleştirdi. Az önceki güzel sesin çıktığı şeyin şuan dudakları arasında olması onu özel hissettiriyordu. Ayrıldıklarında Namjoon nefessizlik yüzünden değil, önündeki pembe şeye olan sevgisi yüzünden kesik nefesleri arasında konuştu,

"Uğultular'ı senin söylemediğinden şüpheliyim." Seok Jin anlamadığını ifade eden bir ifade ile eşine baktı. "Uğultular. Gemina Planetarum'da her yağmur yağdığında duyulan şarkılardır. Her yağmurda farklıdır genelde. Melodisi iki gezegenin birbirine en yakın olduğu yerden gelir. Ama sözler. Onları kimin söylediği bilinmez. Senin söylediğinden eminim. O an duymasam bile kafamın içinde, bir yerlerde."

*
Bu bölümün devamı olacak bu pt.1 olsun hdbfhxbxhbxjx

Gemina Planetarum • Namjin •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin