4. Bölüm: Yeni Yıl

74 11 5
                                    

Çalışmalardan sıkılmaya başlamıştım. Yıllarca burada olmanın hayalini kurup buradan sıkılmak... İlginç bir insanım dedim kendime. Burnuma gelen koku ile düşüncelerim kayboldu ve ruhum bedenimin olduğu yere geri geldi.
- Selam, az önce çok iyi iş çıkardın. umarım bizi yukarıya çıkarken bu kadar iyi olursun.
- Kendinden eminsin he.
- Sonuna kadar
Gülümsedik birbirimize. Pek gamzesi olan biri değildi. Sadece sol yanağında uzun ama güzel bir gamzesi vardı o kadar. Göz göze geldik ilk defa.
- Şey ee gözlerin çok güzelmiş.
Gülümseyerek
- Saol seninkilerinde aşağı kalır yanı yok.
- Daha önce Sydney'e gitmişmiydin ?
- Hayır ama konumuzla ne alakası var ?
- Sürekli gözlerindenmi bahsetmemi istiyosun yoksa.
Gülüştük. Gülüşürken tekrar göz göze geldik. 'Niye bakıyosun ki ?"dedim kendime. Sonra "İyiki Bakmışsın." diyeceğimden habersiz.
- Sorulan sorulara cevap vermelisin dedi.
- Ah özür dilerim. Hayır gitmedim. Ne için sordun.
- O zaman hazırlan yarın Sydney'e gidiyoruz.
- Sen gerçekten kafayı yemişsin oraya uçaktan başka birşeyle gidemeyiz. Tabi özel jetin varsa o ayrı.
- Belki özel jeti yok ama çok sıkı bağlantıları var bu adamın.
Bir gülüşme daha.
- Kamptan ayrılmamızada izin versin o zaman bağlantıların.
- Emredersiniz küçük hanım. Hadi gidin ve hazırlanın majesteleri.

    Duştan çıktıktan sonra kıyafet arayışına giriştim. Rahat ama güzel bir şeyler giyinmek istiyordum. Kırmızı bir t-shirt giydim üstüme. Altına siyah bir kot.  Kapıyı açtığımda birden Ejnarı gördüm.
- Erkencisin.
- Yeni gelmiştim.
- Neyle gidicez?
- Uçak.
- Tabi dedim
Ejnar koluma dokundu birden titremeye başladım. Şekerim düşüyormuş gibi hissettim. Son hatırladığım bunlardı.
   Gözlerimi açtığımda Ejnar ile oturuyorduk. "İyi misin?" dedi.
- Ne ? Ne oldu?
- Sen. yemek yiyorduk ve bayıldın.
- Yemek mi?
En son hatırladıklarımı anlattım. O da olanları Sydney'e gelmişiz ve kahvaltı ediyormusuz. Bayılma mevzusunu kampa gidince düşünmeye karar verdik. Yola sabaha doğru çıkmıştık. Kendime geldikten sonra dolaşmaya başladık. Yıl başı arifesinde olduğumuz için ortalık rengarenkti. İlk defa yazın yılbaşı kutlayacaktım. Avustralya'da mevsimler Türkiye'dekinin tam tersidir. Yani aralık, ocak, şubat yaz mevsimine denk gelir. Biraz alışveriş yaptıktan sonra kalacak bir yerler aramaya başladık. Söylediğine göre 2 gün izinliydik. Ayrıca henüz birileri beni ne aramış ne de mesaj atmıştı. Avustralya yeni yıla ilk giren kıtaydı. Bu nedenle buraya epey turist akını olmuştu. Ve bütün oteller doluydu. Boş otel aramaktan epey yorulmuştuk.
- Biz astronotuz açık alanda yatmak ne kadar kotu olabilir ki ?
- Bu fikre gittikçe ısınıyorum.
Yeni bir otele girdik. Orta kalite bir oteldi. Ne çok lüks ne de kötü. "Oda varmı acaba ?" diye sorduk.
- Şuanda elimde bir oda mevcut efendim.
- Tamam anahtarları alalım öyleyse.
Odaya çıktığımızda beklediğim tablo karşıma çıktı. Çift kişilik tek bir yatak.
- Harika dedim.
- Sorun yok ben yerde yatarım.
Ekstra yastık isteyip aramıza yastıklardan duvar ördük. Çok yorulmuştuk. Ejnar'ı bilmem ama ben anında uykuya daldım.
  Sabah uyandigimda üzerimde bana sarılırcasına bir kol vardı. Ejnar. Çok güzel uyuyordu. Duvarı aşmamış ama bir kolunu bana ulaştırmıştı. Hafif hafif gözlerini kirpmaya başladı. Ve kirpiklerinin ardındaki o güzel gözleri kendini gösterdi. Huzurlu bir gülümseme ile " Günaydın." dedi. Kolunu fark ettiğinde özür dileyerek geri çekildi. Sorun olmadığını söyledim. En huzurlu uyandigim sabahlardan biriydi. 
  Yeni yıl. Sokaklar ışıl ışıldı kahvaltimizi edip dışarı çıktık. Her tarafta noel babalar ve kırmızılı beyazlı ışıklar vardı. Bir hediyelik eşya dükkânının önünde durduk. Ejnar'a hediye etmek için birşeyler arıyordum. Bir bileklik ve kolye takımı buldum. Üzerinde sadece M harfi vardı. Hem erkek hem de kızlar için olanı vardı. Biraz egoist gelmiş olabilir. Ama hediyeyi ben almıştım ve özel olmasını istiyordum. Hediyeyi Ejnar'a göstermeden aldım ve hediye paketi yaptırıp sırt çantama attım. Ejnar'ı da arka cebine bir hediye paketi koyarken gördüm sanırım. O da bana birşeyler almış diye düşündüm ama sürprizi bozmamak için görmemiş gibi yaptım.
- EE ne beğendin bakalım dedi.
Türkiye de olsa " ......... Hatırası" yazan bir anahtarlık alırsın ama burada öyle bir şey yok.
- Havai fişekler atan bir noel baba alıcam sanırım. Sen birşey beğendin mi?
- Bende şapkalara sakallar alacaktım.
- Onları takacağımı düşünme bile.
- Hadi ama. Bu yeni yıl. Yılda sadece bir kere olur.
- Boşa kürek çekiyosun şampiyon.
Deyip omzuna hafifçe yumruğumu değdirdim.
  Ona söyleme rağmen şapkalara sakalları aldı bense o değişik noel babayı aldım. Bir yerlerde oturup kahve içtik ve aksam olmasını bekledik.
   Ejnar ne yapmış etmiş bana o şapkayla sakalı giydirmişti. Saat tam 00:00 ı gösterdiğinde her kez çığlık atmaya havai fişekler patlamaya başlamıştı. O atmosferin verdiği heyecan ile Ejnar'la birbirimize sarıldık. Ayrıldığımızda göz göze geldik ve o an çevremizde olan herşeyi görmezden gelip sadece birbirimizin gözlerinin içine baktık. O andı işte. Benim için herkesten farklı olanı bulduğum an. O andı kalbimin ritmine birinin adının karıştığı an. O andı Ejnar'ı sevdiğimi anladığım an.

YüzgeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin