10. Bölüm
sen gülüm idun ,
sevduğum idun ,
söz vermiştuk ölümüne
sen benum idun.!alnumuza yazildi yar
bu kara yazi
söz vermiştuk tutamaduk
biz sözumüzü.bedduam olsun beni hiç unutmayasun
ölene kadar sevduğum yarsız kalasun
unutamam artık seni hep seveyrum
senun içun senun içun yar öleyrum...sen yarim idun ,
sevdalim idun ,
ölesiye sevdum seni
her şeyum idun..kader böyle ayirdi bak yollarimizi
ne yapalum kuramaduk yar yuvamuzi
görüyorum bu aşk beni senide yakar
ayrı düştük seninle yar sonsuza kadaro güzel gözlerine doyamayirum.
artık yeter senin içun ağlamayirum
o güzel gözlerine doyamayorum.
her şey bitti senin içun ağlamayirum.Sözleri Yasemin Yıldız'a ait bir Karadeniz Türküsüdür.
*
Şenol elleri ceplerinde Van gölünün hafif dalgalanışını izlerken aklından onlarca şey geçiyordu. Vatanına aşık bir karadenizli olmanın gururunu yaşıyordu ama her ne
olursa olsun memleketi Giresun burnunda tütüyordu. Sahilde gezmeyi, kaleye çıkıp küçük ama sevimli şehrini izlemeyi özlemişti. Aslında en çok özlediği şey ailesiydi
ama artık onlardan da kopmuştu. Aile denilen o güzel şey bir telefon uzağında kalmış vatan denilen sımsıcak toprak ise gerçek ailesi olmuştu. Yıldırım araçtan inen
askerlerine bir şey demeden onların ne yapacaklarını izledi hepsi dinç vücutları ama yorgun ruhlarıyla Van gölünün kıyısına vurmuşlardı.
Yıldırım askerlerinin dikkatini çekmek için öğretmenin yanından ayrıldı ve Yakup'a doğru hızlı adımlarla ilerledi.
"Yakup benimle bir tura çıkmak ister misin koçum!"
Bu bir soru değildi bir rica da değildi şimdi havadaki ağırlık gitmiş yerini yine eğlenceli bir hal almıştı.
Şenol Giresun sevdasından arınıp gölün kenarından çekildi ve komutanının yapacağı şhowa hazırladı kendisini.
Yakup adım atamamış ve Yıldırım ensesine yapışmıştı.
"Komutanım bu haksızlık ama hızınızı bana karşı kullanamazsınız!"
"Nedenmiş koçum?"
"Bir adım bile atamdan kartal gibi pençelerinizin arasına aldınız beni!"
Asya poposunu büyük jipe dayayarak olanları izlemeye başladı. Yine bir grup yaramaz asker eğlenmeye karar vermişti ama Yakup'un telefonunu ve cüzdanını çıkararak bir kenara
atmasına anlam verememişti Asya. Yine bir şeyler oluyordu ve o en son anlayacak olandı. Asya anlamaya çalışmaktan vazgeçerek gösterinin tadını çıkarmaya karar verdi.
"Şimdi onu bırak koçum benimle bir tura ne dersin diyorum," dedi Yıldırım Yakup'un kulağının dibinde ama onu bütün askerler duyabiliyordu. Yakup'sa herkesin izlediği
gösteriden memnun oluşuna içerlemiş gibi kardeşim dediği adamlara küfürler yağdırıyordu ama her küfrünün ardından Yıldırım onu büyük elleri arasında bir çarşaf gibi
sallıyordu.
"Küfür yok asker!"
"Komutanım aklımdan geçen şeyi yapacaksanız üzgünüm ama küfür var hemde bende en güzelleri var," dediğinde bunu Asya bile duymuş ve kahkaha atmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK SAVAŞI (Yıldırım Candaroğlu)
RomantizmOnlar birbirlerine can olmuş, kardeş olmuş on bir Türk askeriydiler... Ve bir gün onlara verilen görevle Türkiye'nin yollarını aşındırmaya başlamışlardı. Görev bir öğretmeni terör örgütünün elinden kurtarmaktı. Ama bilmedikleri bir şey vardı... Göre...