Gözlerimi açtığımda karanlık bir odadaydım. Ve sanırım benden başka hiç kimse yoktu. İşin kötü kısmı düşünce gücüm burada işe yaramıyordu. Düşünecek çok fazla vakit yoktu. Yürümeye başladım. Ben ilerledikçe yanımda elips şeklinde ki beyaz lambalar ışık vermeye başladı.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolun sonunda sert bir şekilde duvara çarptım. Sola doğru ilerlediğimde yolun devam ettiğini gördüm. Sanırım labirent gibi bir şeydi. Hızlıca düşünmeye çalıştım. "Ben bir labirent yapsaydım neye göre tasarlardım?" Ben labirent tasarlamazdım ki.
Yaklaşık beş dakika süren düşünmenin sonucunda kafamda şimşekler çaktı. Tabi ki ben bir labirent tasarlasam Pisagor kullanırım. Diklik en uzun köşede olsa adım sayısına göre ilk sefer basit gayet basit 3.4.5 özel üçgeni buda 5 kez aynı yönde dönmem demektir. Ama hangi yön? O sıra beynimin içinde bir ses "Sağ"dedi. Kendime güvenirim.
5 kez sağ yaptıktan sonra bu sefer 5.12.13özel üçgeni bu sefer 13 kez sola dönmem gerekli. Nedenini sorarsanız; bunlarda sağdan gidilecek olsaydı az önce 18 çıkardı.
Bilmem kaçıncı kez soldan döndüğümde karşıma biri çıktı. Ben ne olduğunu anlamadan o benim Evren Lordu olduğumu anladı.
"Demek sen Evren Lordu'sun."dedi saçma bir kahkaha atarken.
"Demek sende şizofrenin tekisin."dedim. İçimden bir ses gözlerine bakmamam gerektiğini söylüyordu. Bende bakmadım. Ancak bu çok zordu. O sıra aklıma sonik kalemim geldi.
Kalemi çıkartıp ona doğru tuttuğumda düşündüğüm gibi enerjisi yok olmadı. Ama kalemim ayna gibi olduğu için. Arkamı dönüp yüzüne baktım. Bir kadındı ancak saçları yoktu. Onun yerine saçlarından yılanlar çıkıyordu.
Bu mide bulandırıcı görüntüye daha fazla katlanamadım. Onu nasıl öldürmem gerektiğini bilmiyordum. O sıra onun arkasında ki kapı dikkatimi çekti. Kapıya saplanması için ikiye bölüp attığım kalem kadının saçma hareketinden dolayı kadının boynunu kesmişti. Kalan kısımdan ayna gibi parlak tarafı alıp kontrol ettiğimde gözlerinin kapandığını farkettim. Yılanlarda durmuştu. Beynimden bir ses daha geldi." Kafasını kopartmak zorundasın." Ne? Kim? Ben? Yok daha neler?
Başımda şiddetli bir ağrı olunca bunu yapmam gerektiğini anladım. Umarım gözlerini açmazdı. Yanına gidip bıçağa dönüşen kalemimi aldım.
15 dakika sonunda kadının boynunu kesmiştim. Kapıyı açmayı denedim. Ancak açılmadı. Nasıl çıkabilirim burdan diye düşünürken. Yine o tuhaf ses geldi. "Gözlerini alıp anahtar deliğine sıkıştır. "
Yok artık daha neler bunu nasıl yapayım ben? Ancak canım burada kaldıkça acıyordu ve oksijen azalmış gibiydi. Sanırım buna da mecburdum.
Parmaklarımı gözlerine sokup gözlerini çıkardım. Sanırım kusmak üzereyim. Gözleri kapı deliğine sıkıştırıp açılmasını bekledim. Yine bir karanlık vardı. Adımımı attığım an karanlıktan içeri düşmeye başladım. Başımda yine o keskin ağrı vardı. Yine çığlıklar duyuyordum.
Gözlerimi açtığımda başım felaket derecede ağrıyordu. Ayakta durmuş büyü yapan Okyanus'u gördüm gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Okyanus"diye seslendim. Sanırım duymadı. Yerimde doğrulup kolunu tuttum. "İyi misin? "diye sorunca yerinde sıçrayıp küçük çaplı bir çığlık attı.
Elini kalbinin üzerine koydu ve"Aklımı çıkardın. Ama öldüğünü görmüştüm. Sana verdiğim talimatlara uydun mu?"diye soluksuz konuştu.
Kaşlarımı çatıp başımı aşağı yukarı salladım. Öldüğümü görmek mi? Neyse yaşıyorum sonuçta. Okyanus'u bileğinden tutup yatağa çektim. Sonrada ellerimi beline koyup gözlerimi kapattım. "Lütfen biraz uyuyabilir miyiz? Başım çatlıyor."dediğimde başıyla onayladı. Yüzümü incelediğini hissediyordum. Ama uyku daha tatlıdır.
O sıra da gözüme güneş ışıkları çarpmaya başladı. Hadi ama baba hani biz yorgunluğumuzu atana kadar sabah olmayacaktı. Aklıma gelen fikirle gözlerimi açıp Okyanus'a baktım.
"Okyanus sanırım sıra babamda."
Bu bölümünde sonuna geldik. Multimedya da canavar var ... İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVREN LORDU
Science FictionHer şeyini kaybetmiş bir genç adam... Ve onun evrenine kendini kaptırmış bir kız... Evrenin bir köşesinde sessizce canlanmayı bekleyen mitolojik yaratıklar... He birde unutmadan koskoca evreni ayakta tutan küçük bir RQUEM....