Aşk-ı Ala | 12.Bölüm
Hani bazı anlar vardır ya hayatta... Hani vurur ya çaresizlik,hayal kırıklığı yüzümüze hiç acımadan...
Hayal kırıklıkları acıtıyordu insanın canını...
Hayal kırıklıkları acıtıyordu Neval'in canını.Neval şuan yok olmak istiyordu. Herkesi, herşeyi yakıp yıkmak,delicesine bağırmak... Aslında Neval şuanda susmamalıydı. Herkesi karşısına alıp 'istemiyorum'diye haykırmalıydı.Hesap sormalıydı ona bunu yaşatanlara çünkü o bunların hiçbirini haketmemişti. O , senaryosunu hakk'ın yazdığı bu hikayenin en masum karakteriydi.Gözyaşları içerisinde kaldırdı kafasını,etrafına bakındı. Babasıyla gözleri kesişti bir an. O 'ben kızımın istemediği şeyleri kızıma yaptırmam'diyen adam gözlerini kızından kaçırmıştı. Neval olduğu yere çöktü. Elleriyle yüzünü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladı.
Büyük salonda olan olay herkesi germişti. Herkes patlamaya hazır bomba gibiydi adeta.Kardeşinin bu evliliği istemediğini bilen Yavuz ağa kararlılıkla konuşmaya başladı;
"Bu nikah şimdi olmayacak!Neval'in okulu bitecek diye kaç kere söylememiz lazım!Olmayacak!"
Yavuz ağanın dediği şeyi duyan yade Ruşen ayağa kalktı, bastonunu sertçe yere vurdu. Ağır kürt aksanıyla konuşurken oldukça sinirliydi;
"Siz ne zamandır büyüklerin sözünün üzerine söz eder oldunuz!Son kez diyorum bu nikah şimdi kıyılacak!"Öyle bağırmıştı ki yaşlı yade nefes nefese yerine geri oturdu. Yavuz sinirli bir şekilde saçlarını çekiştirirken umutla babasına baktı.
"Kıyılmayacak!Degil mi baba!Birşey desene! "
Babası dayanamayıp en sonunda salondan çıkmıştı. O da istemiyordu nikah kıyılsın fakat olmuyordu işte...Herşey onun istemsiyle olmuyordu.
Ömer, Yağız ve Serferaz tüm heybetiyle Şahzen erkeklerinin karşısına dikilmiş gözleriyle tehlike sinyalleri veriyordu. Baran ağa da gergindi. Onun da haberi yoktu böyle olacağından. O da istemiyordu tabiki nikahı fakat yade son sözü söylemişse ona birşey demek düşmezdi. En azından Baran ağa bunun bilincindeydi. Ömer bakışlarını Baran'ın üzerine dikmişti. Bakışlarıyla resmen eziyordu Baran'ı ;Baran'da ondan farklı değildi. Baran'ın ağabeyi Şirvan ağa, Yavuz ağayla konuşmaya gitti. Baran'dan sadece bir yaş küçük kardeşi Sidar ise olayın neden bu kadar büyüdüğünü anlamıyordu. Karar verildiyse nikah olacaktı. Uzatmanın bir anlamı yoktu ona göre.
Sidar, okumuş,görmüş geçirmiş biri olmasına rağmen geleneklerine törelere bağlı bir adamdı. Onun için büyüklerin, ağaların verdiği kararlar hüküm niteliğindeydi ve ne pahasına olursa olsun yerine getirilmeliydi.Bu olayın bu kadar uzaması onun canını sıkıyordu. Zaten olacak olan bir şeydi. Ha şimdi olmuş ha sonra,ne farkederdi ki...
Baran, Sidar'ın sinirlendiğini anladığında kardeşine dönüp;
"Sen dışarı çık bir hava al istersen Sidar."dedi.Sidar ağabeyine baktı fakat isteğini yerine getirmeden konuşmaya başladı;
"Bakın ağalar, zaten olacak olan bir şeyi uzatmanın bir anlamı yok."dediğinde Yağız ve Ömer yumruklarını sıkarak sabır dilediler. Bir anda araya giren Narin'le ne olduğunu anlamayan Sidar,aval aval tiz sesiyle bağıran kıza baktı.
"Bu işler o kadar kolay değil yalnız."diye bağıran Narin, kardeşim dediği kızı korumak istiyordu. Neval arkasındaki koltuğa çöktükten sonra Rojin'le beraber Neval'in yanına oturdular ve sakinleştirmeye çalıştılar Neval'i. Fakat artık Narin'de dayanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÂLA (TÖRE) #wattys2018
General Fiction| 09.05.2018 -Genel Kurguda 5. | | 11.10.2017 - Genel Kurguda 17. | | 15.09.2017 - Genel Kurguda 21. | "Ne diyorsun sen daye!Ben Neval'le evlenmem!Siz,nasıl benden habersiz bana kız istemeye gidersiniz! " --- "Yemişim kan davasını! Evlenmek istem...