36.BÖLÜM

16.6K 729 345
                                    


Aşk-ı Ala | 36.Bölüm




Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?



İnsanın gözlerinden yaş akmıyorsa o insan mutlu mu olurdu? Hüznün rengini almışsa bir insanın saçları, o insan için yine de mutlu diyebilir miydik?



Bir insana en büyük kötülük neydi? Ondaki değişimi, mutsuzluğunu fark edememek? Ağlamayan bir insana, mutsuz damgasını vurabilecek kadar yürekli miydik? Tek bir hareketinden anlayabilir miydik, mutsuz olduğunu?



Uykusuz geçen geceler ardından şişen gözler... Belli etmez miydi mutsuzluğu, Neval'in ki gibi...



Kaçıncı geceydi bu, bir yolcu gibi sabah, tan vakti uyandığı? Kaçıncı geceydi uykusuz kaldığı? Kaçıncı geceydi şafak sökmeden kalktığı ?



Sıkıntıyla oflayıp elindeki kitabın kapağını kapattı Neval. Uyuyamıyordu! Baran ağa geldiğinden beri geceleri gözüne uyku girmiyordu. Baran ağanın, Neval'in üzerinde kurduğu baskı, uykularını kaçırıyordu genç kadının.Yalnızken laf sokmaları, iğneleyici bakışları, kendisine olan öfkesi aklına geldikçe sinirleniyordu! Kimi zaman mutsuzluktan, kimi zaman sinirden uykuları kaçıyordu. Elinde tuttuğu kitabı komodinin üzerine bıraktı yavaşça. Ardından telefonunu eline alıp saate baktı.



Saat henüz altı bile olmamıştı! Kendini biraz uykuya vermek istedi. Yatakta biraz aşağıya kayıp gözlerini kapattı.



Yok, olmuyordu! Sürekli sağa sola dönüyor fakat bir türlü uyuyamıyordu.Tekrar oturur pozisyonu aldı ve yatağın sol tarafında mışıl mışıl uyuyan kocasına döndü.



Sinirden gülmeye başladı Neval. Kendisi burada sinirden uyuyamazken, uykularının katili olan adam dünyadan habersiz uyuyordu!



Tekrar oflayarak ayağa kalktı. Midesi kazınmıştı,bir şeyler yemeliydi. Hemen başına bir tülbent takıp üzerine de uzun bir hırka aldı ve kendini dışarıya attı.



Merdivenlerden inerken sessiz olmaya özen gösteriyordu. Sabahın köründe herkes uyuyordu çünkü. Sonunda mutfağa vardığında hemen buzdolabını açtı. Biber dolması, mercimek çorbası, pilav... Bunların hepsini yemek istiyordu. Yiyecekleri alıp ısıtmak için ocağa koydu. Ağzı sulanmıştı adeta...



Bir on, on beş dakika sonra yemeklerin ısındığına kanaat getirdikten sonra ocaktan alıp birer tabağa koydu ve masaya oturdu. Çorbada bir kaşık aldı ve alır almaz suratını buruşturdu. Bu kadardı işte. Yemek de yiyemiyordu! Canının çok istediği şeyleri bir mide bulantısı yüzünden yiyemiyordu. Ağzındaki çorbayı güçlükle yutup kaşığı sertçe kenara bıraktı. Çok sinirleri bozulmuştu.



Genç kadının bütün dengesi bozulmuşken, Baran ağanın odada rahatça uyuması Neval'in bir hayli canını sıkıyordu! Sinirle ayağa kalktı. Neval uyumuyorsa Baran'da uyumayacaktı!



Tekrar hızla odasına çıktı. Üzerindeki hırkayı ve tülbent çıkartıp kenara koydu ve yatağa girdi. Daha sonra sertçe Baran'ı dürttü.




"Baran, Baran!" İlk seslenişte uyanmayan kocasını, sesini biraz daha yükselterek uyandırmaya çalıştı.



"Baran ağa!" Kafasını sağa sola çeviren Baran ağa, kulağının dibinde cırlayan karısına, uyku halinin verdiği mahmurlukla birşeyler mırıldandı fakat söylediği şeyden Neval hiçbir şey anlamamıştı. Tekrar bağırdı aynı ses tonuyla;


AŞK-I ÂLA (TÖRE) #wattys2018 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin