"Kanka nasıl kilo alındığını bilmiyorum ama şu anda senin nerenden nefes aldığından pek emin değilim." dedi Buse. Sonra masadan kahkaha sesleri yükseldi. Bir dakika ne? Sesli mi düşündüm ben YİNE? Tabii ki hemen kıvırma işlemlerine başladım. Ne dediğimi anlamaya çalışıyormuş gibi bakan Karan'a rezil olduğumu da hesaba katarsak biraz hızlı olmalıydım sanırım.
"Yani demek istediğim, Karadeniz düğünlerine her zaman çok özenmişimdir." Masadakiler şaşkınca bakarlarken kızların gülüşleri iki katına çıktı. Annemse masanın altından bacağımı sıktı. Neyse oryantalde hiç başarılı olamamışımdır zaten.
"Gece'nin demek istediği..." dedi Almira gülmeyi sonunda bıraka bildiğinde. Şimdi herkes ona dönmüştü. "Zaten her zaman çok zayıf olduğu hakkında şikayet etmiştir." Külliyen yalan. "Bir de siz biraz kilo alması gerektiğini söylediğinizde stres yaptı."
"Stres yaptığı için de bu kadar saçmaladı işte. Siz onun kusuruna bakmayın." dedi Berfü. Allah'ım ya, kurtardılar mı gömdüler mi belli değil.
"Neyse sultanlar." dedi Berk Abi durumu toparlamak için. "Çıkalım mı biz artık? Benim de dersim var. Sizi evlerinize bırakayım da geçeyim ben de okuluma." Anneler onaylayıp beğeniyle Berk Abi'ye bakmaya başladılar.
"Ay kız Gülfer." dedi Egehan'ın annesi. "Baksana bunu biz Karen'e mi alsak kız?" Berk Abi öksürmeye başlayınca Karan, Murat, Egehan ve Buğra da ona katıldılar. Tabii hepsi abisi gibiydi sonuçta. Berk Abi durup bize baktı yardım için. Ve koca yürekli Buse abisi için öne atıldı.
"Ay olmaz ki o iş." Bir anda bütün sesler kesildi. Ben de Buse'ye kaşlarımı çattım. Sonuçta Karen de yanımızdaydı. "Bir kere Aksoy Ailesinin kuralları var. Adının B ile başlaması gerekiyor. Ama bakın Karen olunca aileye alamıyoruz. Hem zaten gencecik güzelce boylu poslu kız. Neden buna veresiniz ki kızınızı?" Sonra sırıtarak kısa bir anlığına abisine baktı. Eh, o kadar çektirdi kıza. Buse de fırsatını bulmuşken kaçırmaz.
"Buse'ciğim." dedi Berk Abi dişlerini sıkarak. "Sus istersen." Tabii Buse de tırsıp geri çekildi. Sonra da anneleri ve Berk Abi'yi uğurlayıp sınıflarımıza dağıldık.
***
Son dersinizin kimya olması kadar iğrenç bir şey daha olabilir mi? Bence olamaz. Zaten beyni o kadar çok yorulmuş bir topluluğu böyle karmaşıklıklarla dolu bir derse sokmalarının amacı ne olabilir ki? Ki karmaşıklıklarla gibi bir kelime var mı onu bile bilmiyorum. Kafamı ellerimin arasına alıp karşımdaki soruya bakmaya başladım. Bu ne be?
"Gece kızım, ne oldu aşık mı oldun soruya?"
"Aynen hocam." dedim eğreti bir sırıtışla. "Aşkımdan öleceğim şimdi." Sınıftaki bir kaç kişi kıkırdayınca Kimyacımız onları bakışlarıyla yerin dibine sokup yanımdan uzaklaştı. Tam o sırada zil çaldı. Yüzümdeki zafer edasıyla kitaplarımı toplayıp çantamın içine tıkıştırdım.
"Yarın sınavınız var." dedi Kimyacı. Al kıl adam. Ne diye hatırlatırsın ki? "Sorular çok zor." Sırıtışı kesinlikle 'Gel de ağzıma çak' der cinstendi. "Yapamayacağınızı biliyorum ama yine de kolay gelsin." Hızla sınıftan ayrıldığında bütün sınıfta bir kargaşa koptu. Ben ise hiç birisine katılmadan sınıftan çıkıp koşarak bahçeye indim. Kızlar ve Karanlar bayrağın hemen altında toplanmış bir şeyler konuşuyorlardı.
"Selam." dedim beş karış suratla.
"Ne oldu?" dedi Murat. "Kulağımızın zarını patlatman gerekirken neden böylesin çingene?"
"Sorma be Murat." dediğimde şaşırdılar. Sonuçta bana çingene dediğinde inkar etmemiştim. Buse başını telefonundan kaldırdı.
"Dersi kimyaydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik #Watty2016
Fiksi RemajaYaklaşık iki yıldır sevdiğiniz çocuğu uzaktan izlerken, arkadaş grubunuzun onun çantasına attığı bir mektup ile kendinizi birden onun karşısında bulsanız ne hissedersiniz? Ve o çocuk sizden mektuptaki kişiyi bulmak için yardım istiyorsa, sanırım ben...