Kraliyet gemisi limandan ayrıldığında Lucy davetlilere selam vermeyi hala bitirmemişti. Kraliyet gemisi devasaydı ve bütün halk davetliydi. Lucy kraliyet hayatını sadece halk ile içli dışlı olduğu için seviyordu. Onun için pahalı kıyafetlerin, mücevherlerin ve "prenses" lakabının hiçbir önemi yoktu. Onun için babası da halktan bir fırıncı ile aynı kefedeydi. Bu huyunu annesinden almıştı. Annesi, 7 sene önce ölmüştü. Bu Lucy için çok zor bir şeydi ama kendi yaralarını sarmıştı. Babası kimseyle arkadaş olmasına izin vermezdi. Tek arkadaşı Erza'ydı. Bir de Erza'nın mürettebatından Mirajane vardı ama Lucy ondan korkuyordu. Kız aslında çok tatlı biriydi ama sinirlendiğinde Lucy saklanacak delik arıyordu.
Lucy geçen zaman ile birlikte yine kalabalıktan sıkılmıştı. Erza ve Gerard'ı yan yana görünce yanlarına gitti.
"Hey, sıkıldınız mı?"
Gerard Lucy'e baktı. Gerard her zaman sessiz bir insandı. Yapısı böyleydi. Ama bu gece Lucy'nin gecesiydi. Onun için ordaydı.
"Ne sıkılması, her şey çok güzel. Değil mi Scarlet?"
Erza, Gerard'ın 'Scarlet' demesiyle Gerard'ı izleyen gözlerini kaçırdı.
"Ya evet ben hiç sıkılmadım tabi ya ne sıkılması senin için burdayız."
Lucy, Erza'ya baktığında onun kızarmış olduğunu gördü. Gülümsedi. Onları yalnız bırakmak istediğini fark etti ama nedenini kendisi de bilmiyordu.
"Bu çok güzel. O zaman içeriye bakiyim başka sıkılıp sıkılmayan var mı diye. Görüşürüz Erza,Gerard!"
Erza, Lucy'nin ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı ama giderken sinsi sinsi kıkırdamasını duymuştu.-------------------------------------------------------------------------
Natsu gözlerini kraliyet gemisinden bir an olsun ayırmıyordu. Birazdan, evet birazdan o gemiden çığlık sesleri gelecekti. Bunu düşünüp yüzündeki sadist sırıtışını büyüttü.
"Bazen beni korkutuyorsun Natsu-san" dedi Levy ürkek bir sesle.
"Ondan neden korkasın ki, bize bir şey yapamaz." dedi Gray.
"Gray-sama haklı. Geminin en güçlüsü Gray-sama. Korkacaksan ondan kork Levy."
Gray gözlerini devirdi. Juvia gemiye geldiğinden beri Gray'e karşı konulamaz bir aşk besliyordu. Gray bunun farkındaydı ama o aşktan çok uzaktı. Aslında ailesini kaybettiğinden beri çoğu duygudan çok uzaktı.
"Acaba prenses orda mıdır?" diye sordu Sting.
"Prensesi n'apıcaksın önemli olan ganimet." dedi Gajeel.
"Ve Titania." diye ekledi Natsu.-------------------------------------------------------------------------
"Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim. " diye konuşmasına başladı Jude Heartfilia.
"Bugün burda olmamızın sebebi kızımın doğum günüdür. Aslında bildiğiniz gibi 1 hafta sonra olan doğum gününü benim seyahatim yüzünden bu gece kutluyoruz. Doğum günün kutlu olsun prensesimiz. İyi ki varsın." Halk cümlenin bitmesiyle deliler gibi alkışlamaya başladı. Halk Lucy'i çok seviyordu. Lucy kızararak gülümsedi ve selam verdi. "Lucy Heartfilia.." derin bir nefes aldı kral. " Komşu topraklarımızdaki krallığın prensi ile evlendirilmen uygun görüldü. Bu güzel haberi burada ilk halkımla paylaşmaktan gurur duyuyorum." diyerek sözlerini tamamladı kral.
Lucy ise son cümlelerin etkisi altındaydı hala. Evlendirilmek mi? Babası bu konu hakkında hiçbir şey söylememişti. Lucy'nin fikrini almamıştı. Lucy evleneceğini şuan öğreniyordu. Gözleri dolmuştu. Elleriyle ağzını kapattı ve ağlamamaya çalıştı. Hayır, evlenmek istemiyordu. Daha buna hazır değildi. Bütün vücudu titrerken tek istediği kaçıp gitmekti. Buradan gitmek istiyordu. Babası hep böyleydi işte. Lucy'i kapalı bir fanusta yetiştirmişti. Herkesten uzakta. Evde eğitim görmüştü. Şimdi ise hiç tanımadığı biriyle evlenecekti. Hayır diyemezdi, kızı dahi olsa krala hiçbir şey denemezdi. İtiraz etmesi bir yana, babasının gözlerinin içine bile direkt bakamazdı Lucy.
Erza ve Gerard'ın onu arayacaklarından adı gibi emindi. Bu yüzden geminin arka tarafına dolandı. Atlamalı mıydı? Ölüm çözüm müydü? Ölüm bu acıyı dindirir miydi? Hayali böyle değildi oysa. Gerçek aşkıyla okyanusun ortasında bir gemide tanışıp dans etmek istiyordu. Annesinin ona küçükken okuduğu hikayelerdeki gibi bir aşk yaşamak istiyordu. Kesinlikle babasının kendi çıkarları için seçtiği biriyle evlenmek istemiyordu.
Uca yaklaştı. Gözlerinden akan yaşlar rüzgar yüzünden yüzünde kuruyordu. Tek düşündüğü kurtulmaktı. Ayağını uzattı. Ölümle burun burunaydı. Annesi geldi aklına. Hayatta olsaydı ne kadar üzülürdü. Gerçi hayatta olsaydı babasının böyle bir şey yapmasına izin vermezdi. Annesi onun için her zaman en iyisini düşünürdü.
Elinin tersiyle gözyaşlarını tekrar sildi. Eliyle demire tutundu. Elini bıraktığı an düşecekti. Bu içinde bulunduğu cehennem sona erecekti. Hiçbir şeye zorunda kalmayacaktı. Babasının baskıları bitecekti. Kalbinde olan acı kalmayacaktı artık.Gözlerini kapattı. Gözyaşları süzüldü tekrardan yanaklarına.
Gülümsedi.
Ve demire tutunmayı bıraktı.Tenine su değmemişti. Bunun üzerine Lucy gözlerini açtı. Denize bakıyordu ama düşmemişti. Ne olduğunu anlamadan etrafına baktığında kolundan birinin tuttuğunu gördü. Kolundan tutanın yüzüne baktığında sakura saçlı bir çocukla karşılaştı. Tahminen aynı yaştalardı.
"Hey azıcık dikkatli ol, ölebilirdin sarışın."
Lucy gözlerini bir an onun gözlerinden alamadı. Kolunu çekti.
"Be-ben.."
"Herkes içerde eğlenirken sen burda n'apıyorsun ki? Ya düşseydin?"
'Zaten amacım oydu' diye düşündü Lucy. Ama bir yabancıya bunu söylemek ne kadar doğru olurdu bilmiyordu.
"Doğru, bir an başım döndü de kalabalıkta, buraya geldim bende. Dikkatsiz davrandım sanırım. Teşekkürler."
"Hayır ağlıyordun."
Lucy gitmeye çalışırken duraksadı. " Bu seni neden ilgilendirsin? Yabancının tekisin."
Yabancı gülümsedi. " Ben Natsu. Artık yabancı değilim sanırım."
"Natsu mu?" Lucy doğru mu duymuştu? O herkesin korktuğu korsan Natsu karşısında mıydı? Her şeyden önemlisi hayatını o korsana mı borçluydu?
Erza'nın zor zamanlar için iç çamaşırına sakladığı bıçağı çıkardı. Kendini korumalıydı onu kurtaran korsandan.
"Kı-kıpırdıyım deme sakın!"
Natsu ilk Lucy'e baktı. Sonra bıçağa. Sonra tekrar Lucy'nin suratına. Ve kahkaha atmaya başladı.
"Komik bir şey mi var sakura kafa?"
Natsu'nun gülmekten gözleri yaşarmıştı.
"S-sen halktan sarışını-ın teki bana bıçak çekiyorsun mwhahahahahha" gülmeye devam etti.
Lucy ise sinirlenmişti. " Ben halktan biri değilim." dedi.
Natsu gözlerinden gelen yaşları sildi. "Yoksa Titania'nın mürettebatından mısın sarışın?"
Lucy daha da sinirlendi. Karşısında duran sakura kafalı korsan onu ciddiye almıyordu.
"Ben Lucy Heartfilia! Ben buranın prensesiyim. Ve şimdi canını alacağım." bir anda çok bağırmıştı.
Natsu gülmeyi kesti. Karşısında çok güzel bulduğu sarışın prenses çıkmıştı.
"Ne dedin sen? Prenses mi dedin?
Lucy orada sadece ikisinin olduğunu hatırladı. Neden prenses olduğunu söylemiştiki.
"Yani ben evet şey.." Lucy toparlayamamıştı. Onu atlayamadığı deniz değil hayatını kurtaran Natsu öldürecekti.
Natsu Lucy'e kendini yaklaştırdı. Onu demirle kendi arasında bıraktı.
"Demek sen prensessin."
"Eh?" Lucy ilk defa bir erkeğe bu kadar yakındı.
Natsu, Lucy'nin büyük kahverengi gözlerine baktı. Lucy'de bir şey vardı açıklayamadığı. Ve bu tanımsızlık onu sinirlendiriyordu. Sonra bir şey fark etti, Lucy kıpkırmızı olmuştu ve bu Natsu'nun hoşuna gitmişti.
"Sen niye kıpkırmızısın?"
"Ne?"
"Hastalığın mı var neden kızardın? Yoksa sana yakınım diye mi?"
Lucy gözlerini kaçırmaya çalıştı ama yapamıyordu.
"N-ne alakası var? Senden nefret ettiğim için sinirden old.."
Natsu, yüzünü Lucy'nin yüzüne daha da yaklaştırdı. 1 milim daha yaklaşsa dudakları birleşecekti.
"Yani, nefesimi nefesinde hissettiğin için değil öyle mi?"
Lucy neredeyse bayılacaktı. Yüzü artık tamamen bağımsız bir domates olmuştu. Bakışları Natsu'nun gözleri ve dudakları arasında geliyordu. Çünkü Natsu tam dudaklarına bakıyordu.
Bir anda sanki kafasına bir şey düştü. Natsu'yu itti ve bıçağı tekrar ona doğrulttu.
Yüzünün kızarıklığını gizlemeye çalışarak " Natsu Dragneel, teslim ol."
Natsu sırıttı. "Hayır prenses olmayacağım."
Lucy bıçağı daha sert kavradı ve dudağını ısırdı.
Natsu bakışlarını sola doğru çevirdi. Bir ses duymuştu. Lucy'nin bıçak tutan kolunu kavradı ve kendine doğru çekti. Lucy'i kucağına aldı. Ona gülümsedi ve koşmaya başladı. Lucy onu durdurmaya çalışıyordu.
"Ya napıyorsun sen bıraksana beni deli misin?"
"Lucy Heartfilia"
Ona doğru döndü.
"Sen artık bana aitsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate and princess//Nalu
FanfictionBabasının baskısından kurtulmaya çalıştı sarışın kız. Ölmeyi istedi. Zaten yaşıyor denemezdi. Gözünü hırs bürüdü sakura saçlı çocuğun. Öldürmeyi istedi. Zaten yapmadığı şey değildi. Karşısına çıkan korsanı önceden olsa gözünü kırpmadan öldürmeye çal...