-LUCY-
Natsu'yu yedirdikten sonra ondan kelepçeleri çıkarmasını istediğimde
"Ama sana yakıştılar Luce." diye bir cevap almayı beklemiyordum.
"Natsu. Yemeğini yedirdim artık çıkar şunları."
Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Yine kızardığımı hissettim. Yüzüm çok çabuk kızarıyordu. Ve bu huyumdan nefret ediyordum.
"Neden sürekli kızarıyorsun?"
Ah, şaka yapıyor olmalısın.
"Bilmiyorum, küçüklüğümden beri böyle. En ufak bir şeye kızarıyorum. "
Natsu yüzüme baktı. Yine psikopatları aratmayacak bir gülümseme takınmıştı suratına. Bana doğru yaklaştı. İkimizde ayaktaydık. O üstüme geldikçe geri geri gidiyordum. Yatağı fark etmeyince ayaklarım dizim hizasında yatağa çarptı ve düştüm. Natsu bana baktı ve gülümsemesi büyüdü. Bacaklarımın arasından yüzüme doğru yaklaştı. İlk tanıştığımız andaki kadar bir mesafe vardı aramızda. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Nefes alıp verişlerim hızlanmıştı. Bu duyguyu daha önce tatmamıştım. Ellerimi onun omuzlarına koydum. Karşı koymalıydım.
"Natsu uzak dur benden." Yanaklarıma hücum eden kandan dolayı yüzüm alev alıyordu. Ellerimle onun omuzlarını ittirdim. Ama Natsu sanki mıhlanmıştı. Onu hareket ettiremiyordum. Sanırım daha fazla kızarmamın imkanı yoktu. Boynuma eğildi.
"Kızarman neden bu kadar hoşuma gidiyor?"
Konuşurken verdiği nefesler boynuma temas ettikçe içimden bir şeyler kopuyordu.
Nefes alıp verişlerim o kadar hızlanmıştı ki başım dönüyordu.
Natsu gülümsedi.
"Seninle çok eğleneceğiz,Luce."
Natsu'nun gözlerinin içine baktım. Bakışları çok farklıydı. O bakışları, içimi delip geçiyordu. Ona karşı nefretim eriyordu. Nefretimle beraber onun altında bende eriyordum.
"Yeter bırak beni."
Natsu kahkaha attı.
"Bana emir verecek konumda olduğunu mu sanıyorsun Luce?"
Gerçekten o konumda değildim.
Birden kapı açıldı. Tanrıya şükürler olsun. Gelen Juvia'ydı.
"J-Juvia bölmek istemezdi. Bunu görmek istemezdi."
Juvia çığlık çığlığa dışarı çıktı.
"Natsu-san Lucy'i taciz ediyor!"
Taciz mi? Aslında doğru, bu sakura kafalı beni taciz ediyordu.
"Evet, tacize uğruyorum! " diye Juvia'ya katıldım. Natsu bana baktı. "Yalan mı?" der gibi baktım. Natsu eliyle ağzımı kapattı."Bu da tacize giriyor mu, Luce? Bunu istemiyor musun?"
Hayır demek için kendimi zorluyordum ama elini ağzımdan çekmiyordu.
"Hmmph hmmh phhmm"
Natsu elini kulağına götürdü.
"Ha? Luce ne diyorsun anlamıyorum? Hoşuna mı gidiyor? Hoşuna gidiyorsa aynı sesleri çıkar."
"Hayır seni aptal beni hemen rahat bırak." dedim. Daha doğrusu demek istedim. Ama ağzımdan yine "hmyy hmp hmpp hmmh hmmp hmmp hmmpp" çıkmıştı.
"Demek hoşuna gidiyor. O halde devam edelim mi?" Natsu öyle bir şekilde gülümsediki, sokakta görsem korkarak yolumu değişirdim.
"HMMMPY HMMP HMMHMMH"
"Lucee, beni bu kadar istediğini bilmiyordum. "
Natsu'nun beni kızdırarak çok zevk aldığını gördüm. Eğer gerçekten sinirlenmeseydim gülebilirdim bile.-NATSU-
Lucy'nin bu kadar sinirlenmesi ve anında kızarması istemsiz çok hoşuma gidiyordu. Lucy'de beni çeken bir şey vardı. Onunla uğraşmayı çok sevmiştim. Juvia'yla da Gray üzerinden uğraşırdım ama bu kadar zevk almazdım.
Lucy'e baktım. Elim ağzında olduğu için zar zor nefes alıyordu. Sanırım elim biraz büyük. Elimi ağzından çektim.
"Akşam bu isteklerini yerine getiririm tamam mı? Altınları kontrol etmem gerekiyor."
"Seninle hiçbir şey yapmak istemiyorum ben! Eve dönmek istiyorum. Bırak beni."
Bu kız gerçekten bu söylediklerine inanıyor muydu? Komik.
"Seni asla bırakmayacağım. Bunu aklının bir köşesine yaz sarışın. Ben ganimetlerimi asla yarı yolda bırakmam."
"Happy seni seviyor ve seninle kalmak istiyor. Ama ben istemiyorum. Ben.."
Dudağımı büzdüm.
"Yoksa beni sevmiyor musun Luce?"
Yine kızarmıştı. Tanrım, harika!
"Ben şey "
"Bana aşık oldun değil mi? "
Kızarması artıyordu. Doğru yoldaydım.
"Beni öpmek istiyorsun, hemde deli gibi."
Bu son vuruşla delirmişti.
"Sen.. Seni öpmek yada başka bir şey yapmak istemiyorum. Seninle hiçbir şey yapmak istemiyorum. Sana aşık değilim ve senden nefret ediyorum!"
Kıkırdadım.
"Seni Gajeel ve Gray'in yanına bırakıcam. Aptallık yapıyım deme."
Gözlerimin içine baktı. Ve bana sarıldı. Bu çok garip bir duyguydu. Sanki milyonlarca böcek karnımın içinde tepiniyordu. Sanki milyarlarım olmuş gibiydi. Sanki kalbim yerinden çıkacaktı.
"Yine de teşekkür ederim, sakura kafalı. "
Ellerimle yavaşça belini kavradım. Tenimde bir ıslaklık hissettiğimde ağlıyor olduğunu fark ettim.
"Neden teşekkür ediyorsun?" diye sordum. Yanaklarımın yandığını hissettim. Bu nasıl bir duyguydu böyle?
"Hayatımın son dakikasına kadar bu gemiden kaçmaya çalışacağım. Senden nefret edeceğim. Ve krallığıma geri dönmeye çalışacağım. Ama.."
Duyduklarım benim moralimi bozmuştu. Yine de cümlenin gidişatını merak ettim.
"Ama?"
Kendini bana daha da yapıştırdı. Derin bir nefes aldı.
"Ama, her denediğimde beni gerçekleşmemesini isteyeceğim."
Sesi titriyordu. Vücudu gibi.
"Beni o cehennemden kurtardığın için teşekkür ederim Natsu."
Bir anda içimde bir burukluk oldu. Onun ağlaması hoşuma gitmemişti.
"Ağlamayı kes."
Kafasını göğsümden çekip bana baktı. Gözleri hemen kızarmıştı.
"Ne..?"
"Ağlayanlardan nefret ederim. Ayrıca ağlaman hoşuma gitmiyor. Bir daha ağlamayacaksın." dedim. Bana baktı. Acıyla gülümsedi.
" Bu benim elimde olan bir şey değil ki Natsu." Tekrar kafasını göğsüme yasladı.
"Ağlamama sebep olanların suçu."
Bir anda vücudum alev aldı. Avuç içlerim karıncalandı. Birilerinin canını yakma isteği uyandı. Tanrım, bu kız ayak üstünde bana ani ruh değişimleri yaşatıyor!
"O zaman" dedim hevesle.
"Bir daha ağlamana sebep olan kişileri pişman edeceğim. Seni kimse ağlatamayacak Luce!"
Lucy kafasını tekrar kaldırdı. Bu sefer daha içten gülümsemişti.
"Peki ya ağlamama sen sebep olursan?"
Gözlerimi devirdim.
"Senin ağlamana asla sebep olmam. Aptal mıyım ben?"
Tekrar kıkırdadı.
"Söz mü?"
"Söz, Luce."
Gözlerimin içine bakıyordu, kocaman çikolata gibi gözleriyle.
"Neyse ne, seni Gray ve Gajeel'in yanına götürelim."
"Natsu."
"Ha?"
"Şu kelepçeleri çıkarır mısın artık?"
Güldüm. Sahi kelepçeleri unutmuştum. Nazikçe kelepçeleri çıkardım. Lucy bileklerini ovalıyordu.
"Bir daha bunu yapmaya kalkışma,sakura kafa."
Sırıttım. Onu Gray ve Gajeel'in yanına bıraktıktan sonra Sting'in yanına geçtim.-LUCY-
Sakura kafa beni sürekli bir anda soyunan ve yüzü pirsingle dolu iki korsanın yanına bırakmıştı. Beraber meyve yiyorlardı. Bir anda aklıma Gajeel'in bana anlatacağı şey geldi. Ama bunun için Gray'in gitmesini bekledim. 'Belki geçmişinden rahatsız oluyordur' diye düşündüm.
"Gray-samaa, Juvia yatağınızı topladı. Levy'e yardım etmeye gidecek. Siz de gelin!"
Juvia bunları küçük bir çocukta olan hevesle söylemişti.
"Ha? Juvia gerçekten bu gerekli mi? Hem Lucy de burada, onunla sohbet ederim belki."
"Lucy mi? Juvia onda ne bulduğunuzu merak ediyor." Sonra bakışlarını bana çevirdi ve tısladı "Aşk rakibi."
"N-ne? Aşk neyi?"
Gray gözlerini devirdi. "Tamam tamam geliyorum."
İşte Gajeel'e sormak istediğim soruları sormam için fırsat ayağıma gelmişti.
"Um, Gajeel?"
"Hı?"
"Şey, hani bana bir şey anlatacaktın hatırlıyor musun? "
"Sarışın iyi uyuyamadın herhalde. Sana anlatacak neyim var ki benim?"
Tamam, Gajeel'den biraz korkuyordum.
"Hani, Erza, Natsu ve Gray'in bağları ile ilgili."
Gajeel ciddi bir surat ifadesiyle bana döndü.
"Ha, o mesele. Tamam anlatayım."
Onu pür dikkat dinlemeye başladım.
"Natsu çok çok küçükken şimdi olduğundan daha da baş belasıydı."
"Gerçekten mi, bu mümkün mü ?" diye sordum ve güldüm. Gajeel de gülmüştü. Ve devam etti.
"Fairy Tail adlı bir yetimhanede kalıyordu. Gray ve Erza da o yetimhanedeydi. (Y.N: biliyorum daha kötü bir şekilde ekleyemezdim ama napiyim ldlslfld)
Natsu ve Gray sürekli kavga eder, başlarına hep iş alırlardı. Onları kurtarmak Erza'ya kalırdı. Kalırdı kalmasına ama keşke kurtarmasaydı dedirtirdi. Fairy Tail bir aile gibiydi ama o üçü Fairy Tail'e gelmeden önce de tanışıyorlardı." Etrafı kontrol etti.
"Natsu'nun annesinin ruhsal problemleri vardı. Sürekli alkol alırdı. Babası ise onun tersine çok iyi ve neşeli bir adamdı. Bir gece, anlarsın işte. Annesi çok sarhoştu. Eve geldiğinde babasına onu aldattığını söyledi. Hemde birden fazla kişiyle aldatmıştı. Hepsinin isimlerini ve nasıl aldattığını teker teker babasına söyledi. Babası hiçbir tepki vermedi. Annesi tepkisizliğine daha da sinirlenince bu sefer Natsu'ya saldırdı. Natsu'yu hırpaladı ve bir tabanca çıkardı. Babası artık dayanamaz hale gelince karısına tokat attı. Natsu'ya dokunmasını sindirememişti. Annesi tabancayı babasına doğrulttu. Ve ateş etti. Natsu hiçbir şey anlamamıştı. Annesi Natsu'ya dönüp gülümsedi. Ve kafasına sıktı."
Duyduklarıma inanamıyordum. Daha doğrusu inanmak istemiyordum. Bu gerçekten olmuş muydu? Natsu'nun acıları bu kadar derin miydi gerçekten? Oysa ne güzel bir duvar örmüştü kendine. Çok güzel bir maske takmıştı, herkese gülümsediğini gösteren.
"S-sen bunları nereden biliyorsun?" diye sordum zorlukla.
Gajeel yüzüme baktı. Tam ağzını açacakken biri söze atıldı.
"Ben anlattım.
Arkamda duran Gray'i hiç beklemiyordum.
"Gray, ben.."
"Sorun değil. Benim nasıl bildiğimi merak ediyorsundur. Ben ve Erza, Natsu'nun üvey kardeşleriyiz. Aynı annedeniz. O gece annem aldattığı kişileri anlatırken bizi de yanında götürmüştü. Hepimiz farklı babadandık. Hepimize ayrı ayrı masallar okumuştu. Hepimiz ayrı ailesiydik." Derin bir nefes aldı. "O gece gördüklerimiz hiçbirimiz için kolay değildi. Biz de unutmaya yemin ettik. Gideceğimiz yerde kimse kardeş olduğumuzu bilmeyecekti. Ki öyle de oldu. Fairy Tail bize kucak açtı. Hikayelerimizi bilmeden, bize aile oldular."
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Hiçbirinin yaşadığı kolay değildi. Gray bunları soğukkanlılıkla anlatsa bile canının yandığı belli oluyordu. Acı acı gülümsemişti.
"Bu anlattıklarımı Natsu'ya söyleme. O geçmişi irdelemeyi sevmez."
Gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü. Gülümsedim.
"Peki, söylemem."
"Neyi söylemeyecekmişsin?"
Natsu bu soruyu sorduğunda kafamdaki tilkiler bana el hareketi çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate and princess//Nalu
FanfictionBabasının baskısından kurtulmaya çalıştı sarışın kız. Ölmeyi istedi. Zaten yaşıyor denemezdi. Gözünü hırs bürüdü sakura saçlı çocuğun. Öldürmeyi istedi. Zaten yapmadığı şey değildi. Karşısına çıkan korsanı önceden olsa gözünü kırpmadan öldürmeye çal...