-LUCY-
Natsu'yu hala bulamamıştım. Beraber gittiğimiz dükkana, geçtiğimiz sokaklara kadar her yere bakmıştım. Hava ufaktan kararmaya başlamıştı. Otele dönmem gerekiyordu ama bir gerçekle karşı karşıyaydım.
Kaybolmuştum.
Çantamın kolunu sıkı sıkı kavradım ve korkar adımlarla yürümeye devam ettim.
Natsu'nun şuan karşıma çıkıp beni bulmasını o kadar isterdim ki.
Yürümeye devam ettim. Ama sanki bu sokaklardan daha önce hiç geçmemiş gibiydim. Oysa uzun zamandır Natsu'yu burada arıyordum.
Hava daha da kararmıştı. Artık hiçbir ümidim kalmamıştı. Bir banka oturdum ve dinlenmeye başladım. Belki de bugün burada uyuyacaktım. Korkudan hızla çıkıp inen göğsümü tuttum. Korkum kaybolmaktan çok Natsu'yu bulamamaktı.
Ve bu gerçekleşmişti.-GRAY-
Natsu'nun bana sorar gözlerle bakması karşısında ilk defa afallamıştım.
"Sana söyledim ya, bana nerede olduğunu sordu ve çıktı gitti." dedim.
Lucy o saat bu saattir geri dönmemişti. Natsu da şimdi gelmiş, bana Lucy'i soruyordu.
"Lan piç, ya Lucy kaçtıysa? Bunu hiç düşündün mü? Ganimetim ulan o benim. Kafasına göre çıkmasına neden izin veriyorsun. Telefon aldım ona, haberleşiriz diye. Gerizekalı Gray. Neden izin verdin ki.."
"Natsu-san lütfen sakin olun." diye araya girdi Juvia. Onun kolundan tuttum.
"Tamam Juvia, sen karışma."
"Juvia sadece yardımcı olmak istedi. Juvia Lucy'nin kaçmadığını düşünüyor."
"Nasıl yani?" diye sordu Natsu. Elleriyle yüzünü kapamıştı.
"Lucy, Juvia'nın arkadaşı. Juvia, Cana ve Levy odaya girdiklerinde Juvia, Lucy'nin onları sevdiğini anladı. Lucy, Natsu-san gelmediği için çıktı. Onu aramaya çıktı. Juvia buna emin."
"Ben de eminim." dedi Happy.
"Luşi çatlak olabilir ama kaçmadı. Zaten burda nereye kaçabilir ki?"
"Sadece kaybolmuştur." dedi Gajeel.
"Onu aramaya çıkalım şömine kıçlı. Lucy'e bir şey olmasını hiçbirimiz istemeyiz."
Juvia bana baktı. Lucy'i kıskandığını düşünmüştüm.
"Haklısın Gray-sama. Lucy'i bulmalıyız." diyerek gülümsedi.
Gülümsemesi çok içtendi. İlk defa birini benden kıskanmamıştı. Juvia'nın böyle olması hoşuma gitmişti. Kolumu omzuna attım.
"Ben, Juvia ve Happy üst sokaktan gideceğiz. Rogue, Cana ve Sting merkeze doğru gitsin. Gajeel ve Levy burada beklesin belki Lucy geri döner. Ve Natsu se..."
"Ben onu bulurum." dedi ve otelden çıktı.
"JUVIA'YA DOKUNUYORRR."
Normalde kolumu omzundan çekerdim. Ama bu aralar Juvia'yla zaman geçiresim vardı.
"Juvia benimle gelmeli. Hadi Happy."
"Juvia cehennemin dibine bile gelir."
Ben de öyle umuyordum.-LUCY-
Banktan kalkıp yürümeye devam ettim.
Nereye gideceğimi bilmiyordum ama sadece yürümek istiyordum.
Karşıma birkaç çocuk çıktı. Onları bir yerden tanıyor gibiydim. Hepsi dayak yemiş gibi duruyordu. Suratları kan içerisindeydi. Tişörtlerinde bile kan vardı.
Bana çok tanıdık geliyorlardı. Bu yüzden normalde hiç yapmayacağım bir şey yaptım.
Yanlarına gittim.
Yardıma ihtiyaçları var gibi duruyorlardı.
Birinin durumu diğerlerinden daha kötüydü. Yerde yatmıştı. Arkadaşları ona "İyi misin", "hastaneye gidelim mi" tarzından sorular soruyordu.
Onun yanında geldim ve eğildim.
"Hey merhaba, yardıma ihtiyacın var gibi gözüküyor. Burada yakında bir hastane var mı?"
Bana canavar görmüş gibi baktı.
"Y-yok hayır bacım ne yardımı istemiyorum."
Bacım mı? Gerçekten mi?
"Seni bir yerden tanıyor gibiyim. Yardım etmeme izin ver."
"Dokunma bana lütfen bir daha dayak yemek istemiyorum."
"Ha?"
Bir daha dayak yemek mi? Sanırım bir avuç şizofrenle karşılaşmıştım.
"Anlamıyorum. Sadece yardım etmek istemiştim."
Ayakta duran şapkalı çocuk bana döndü.
"Sevgilinin öldüresiye dövüp işkence çektirdiği çocuklara mı yardım etmek istemiştin?"
"Sevgilim mi?"
"Salağa yatma sarışın."
"Tamam Bob, düzgün konuş onunla."
"Neler yapabildiğini gördük beyler."
Onlara sanki farklı bir dilden konuşuyorlarmış gibi baktım.
Çünkü gerçekten anlamıyordum.
Sevgilim mi? Kimden bahsediyorlardı ki? Şu ana kadar hiç sevgilim olmamıştı benim.
Yoksa..
"YEDİĞİNİZ DAYAK YETMEDİ Mİ ULAN SİZE?!"
"Ehhh?"
Natsu..
Sen naptın böyle..
Natsu önüme geçti ve bağırmaya devam etti.
"Demedim mi lan size bir daha yanına bile yaklaşmayacaksınız diye? Demedim mi?"
"Yanlış anladınız o geldi yanımıza."
"Luce böyle bir şey yapmaz!"
"Gerçekten o geldi biz neden gidelim?"
"Bilmem O KADAR ABAZASINIZ Kİ GİDERSİNİZ!"
"Natsu."
Bana döndü ve şeytana benzeyen bakışlarıyla beni süzdü.
"Yardıma ihtiyaçları var gibi duruyordu. Ben de.."
Birleştirdiğim ellerime baktım. Onun gözlerine bakamıyordum.
"Ben de belki yardım edebilirim diye düşündüm."
Natsu'nun çıldırdığını anlamam için yüzüne bakmama gerek yoktu.
"SEN NE SAÇMALIYORSUN LUCY?"
"Ö-özür dilerim."
"Lan YA SANA BİR ŞEY YAPSALARDI NE OLACAKTI?"
Çoktan gözlerim dolmuştu işte. Ama ağlamayacaktım. Onun karşısında güçsüz gözükmek istemiyordum.
"Yapmadılar işte."
"Ya yapsalardı Lucy?"
Sesi birden öylesine yumuşamıştı ki onun yüzüne bakacak cesareti buldum.
O şeytan hali gitmişti işte. Hayran kaldığım zümrüt yeşili gözleri gelmişti yerine.
Fırsattan istifade ona bir anda sarıldım. Sımsıkı. Sanki onu son kez görüyormuş gibi. Kemiklerini kırmak istermiş gibi sarıldım.
Benim için endişelenmişti.
Ellerini belime doladı ve o da aynı benim gibi bana sarıldı.
Titreyen vücuduyla kulaklarıma fısıldadı.
"Özür dilerim."
Gözümden yaşlar akarken gülümsedim.
"Ben de özür dilerim."
Gray, Juvia ve Happy'nin bağrışlarıyla birbirimizden ayrıldık. Hemen gözyaşlarımı sildim
"Luşiii!"
"Demek burdaydınız."
"Lucy-saaaaan!"
Juvia'ya sarıldım. Yine 'Lucy-san' demişti.
"Hey,bu konuyu konuşmuştuk. "
"Juvia çok üzgün. Juvia seni bulduğuna çok sevindi, bu yüzden ağzından kaçırdı."
"Sorun değil." dedim ve gülümsedim.
Gray saçlarımı karıştı ve gülümsedi.
"Nerelerdeydin hepimiz çok merak ettik."
"Kaybolmuşum, sizi de boşuna telaşlandırdım. Üzgünüm."
"Biz telaşlanmak için varız sarışın." dedi ve normalden farklı olarak hiç de soğuk olmayan bir şekilde gülümsedi.
Juvia da bunu fark etmiş olacaktı ki eridi.
"Stingleri ara da daha fazla dolaşmasınlar. Herkes otele geri dönsün."
"Aye Sir."
Natsu elime bir şey koydu. Baktığımda bir telefon olduğunu gördüm.
"Bundan sonra kaybolmazsın." dedi.
Gülümsedim. "Sen varken kaybolmam."
Aptal Lucy. İlan-ı aşk etseydin bu kadar belli olmazdı.
"Yani bunu telefona söyledim. Canım telefon."
Natsu güldü. Hemde baya güldü.
"Güzel çevirdin. "
"Juvia çeviremediğini düşünüyor."
"Sus Juvia."
"Juvia susmayacak."
"Lucy sinirlenecek."
"Juvia bunu istiyor."
"Ama .."
"Yeter bu kadar. Hadi buz beyinli, yola çıkalım."
--------------------------------------------------------
Gerçekten mi?
Aslında otele bu kadar yakın mıymışım ben?
Ah ne kadar aptalım.
"Hadi üstünü değiştir Luce, biliyorsun Cana oyunlar için çok heyecanlı. "
"Tamam, çık odadan."
"Amaa Luuucee."
Kafasına yastığı fırlattım ve dışarı çıkmasını sağladım. Başka türlü çıkacağı yoktu zaten.
Üstümü değiştirdikten sonra şu Natsu'nun verdiği telefona bir göz gezdirmek için elime aldım.
Kayıtlı olanlarda sadece mürettebattakiler vardı. Ama isimleri garip bir şekilde kaydedilmişti.
Bunları Natsu kaydetmiş olmalıydı.
Çünkü Natsu, "En sevdiğim" diye kayıtlıydı.
Cana "alkolik",
Sting "Sapık",
Rogue "Gizemli manyak",
Juvia "Jubi"
Gajeel "Kaşsız demir",
Levy "en tatlı cüce",
Happy "küçük ejderha"
Gray "Buzlanmış don" diye kayıtlıydı.
Kaşsız demir mi?
Natsu gerçekten ruh hastası.
Odadan çıktığımda Natsu'nun kapıda beklediğini gördüm.
Of be.
Çok seviyorum.
"Hadi Lucy gidelim."
"Tamam."
Cana'nın toplanmamızı istediğimiz odaya girdik. Çoktan oyuna başlamışlardı.HEEYY MERHABA!
OYUN KONUSUNDA ÇOK KARARSIZ KALDIM GUILD MASTER MI OYNASINLAR YOKSA ŞİŞE ÇEVİRMECE Mİ?
GEÇ GELDİĞİ İÇİN ÜZGÜNÜM.
SİZİ SEVİYORUM 💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate and princess//Nalu
FanfictionBabasının baskısından kurtulmaya çalıştı sarışın kız. Ölmeyi istedi. Zaten yaşıyor denemezdi. Gözünü hırs bürüdü sakura saçlı çocuğun. Öldürmeyi istedi. Zaten yapmadığı şey değildi. Karşısına çıkan korsanı önceden olsa gözünü kırpmadan öldürmeye çal...