-LUCY-
Diğerlerinin yanına giderken sürekli Natsu'yu izlerken buldum kendimi.
O bana Happy ile birlikte bir şeyler anlatıyordu ama ben duymuyordum. Sanki sağır olmuş gibiydim. Sadece onu görüyordum. Geri kalan her şey bulanıktı. Onun sesini duyuyor ama söylediklerini anlamıyordum. Sesinin tınısını dinliyordum. O kadar güzeldi ki.
Ona bakarak suratının detaylarını ezberlemeye çalışıyordum. Evet, kendime engel olamıyordum.
Onu seviyordum.
Beni o iğrenç yaşamımdan kurtarmıştı. Daha tanımadan önemsemişti beni.
Ona ait olduğumu söylemişti.
Ben onu elimin tersiyle iterken bile oradaydı oysa ki.
Peki ama daha çok erken değil miydi?
Onu daha tanımıyordum bile. Yanında olalı çok olmamıştı.
Hem ben sevgiden ne anlardım ki zaten.
"Yo, Luce! Beni dinliyor musun sen?"
Sanki bir rüyadan uyanırmışçasına irkildim.
"Hayır, başka bir şey düşünüyordum da. Kusura bakma."
Natsu tek kaşını kaldırdı.
"Kimi düşünüyordun?"
Natsu'nun sorusuna şaşırmıştım.
"Anlamadım?"
"Açıkça bir soru sordum. Kimi düşünüyordun sen?" dedi ve kolumu yakaladı.Kolumu sıkmaya başladı. Şaka mı yapıyordu? Gerçekten bu kadar kıskanç mıydı? Anlamadan bir anda titremeye başladım ve kendimi geri çektim.
Sanırım Sting olayından sonra böyle olacaktı.
Doğrusu hayatımda en çok Natsu'ya güveniyordum.
Ama yapamıyordum.
Vücudum buna izin vermiyordu.
Kendimi korumak istiyordum.
Dizlerimin üstüne çöktüm. Hala titriyordum.
Aklıma saray geldi.
Babamın prens adaylarından biriyle de buna benzer bir şey yaşamıştım. Ama beni artık etkilemiyordu.
Sting olayı, geçmişimi tetiklemişti.
"Lucy ne oldu?"
Dudaklarım hareket etmiyordu.
Aslında hiçbir yerim hareket etmiyordu.
Sadece titriyordum.
Ve sanırım ağlıyordum.
Korkuyordum.
Natsu omuzlarımı tuttu ve beni silkelemeye başladı.
"Lucy kendine gel hadi ama kolunu sıkmak istememiştim özür dilerim!"
Natsu..
Yere olan donuk bakışlarımı Natsu'nun gözlerine çevirdim. Tıpkı sabah olduğu gibi gözlerinde endişe vardı.
Onu endişelendirmek istemiyordum.
Zorlukla titreyen elimi kaldırdım.
" 'Peki ya prenses, prens yerine korsana aşık olursa?' "
Elimi sıcacık yanağına koydum
" 'Bu imkansız prenses. Korsanlar sevemez. Bir prens sizin için endişelenirken korsanın istediği tek şey altın olur.' "
"İ-iyiyim."
Natsu elimden tutup beni kaldırdı. Vücudum hala titriyordu.
"Luşi, iyi misin?" diye sordu Happy.
"İyiyim kedicik."
"Naniii? Kedicik mi? Luşi iyi değil Natşu." Koşarak gidip Natsu'nun paçasını çekiştirmeye başladı.
"Onu haştaneye götürmeliyiz."
"İyiyim ben lanet kedi." dedim zor çıkan sesimle.
"Hah, tamam Natşu. Sadece sesi kötü."
Natsu hızlıca beni bacaklarımdan kavradı ve kucağına aldı.
"Ben yürüyebiliyorum sakur.."
"Kapa çeneni."
"Eh?"
Natsu bana kapa çeneni demişti.
Bana bağırmıştı.
İlk defa bana bağırmıştı.
Bir elim göğsünde diğer elim boynuna dolalıydı.
Kalbi çok hızlı atıyordu.
Natsu'nun baktığı tarafa baktığımda 3-4 serserinin bize doğru baktıklarını gördüm.
Daha doğrusu Natsu'nun kucağında olduğum için açılan bacaklarıma bakıyorlardı.
Happy bacaklarımı kapamaya çalışıyordu.
"Sarışın evcil hayvan mı kucakta geziyor?" dedi esmer olan.
"Valla hangi dükkandan aldın? Her eve lazım. Güzelliğe bak." dedi ağzı burnu yamuk çocuk.
Natsu yumruklarını sıktı. Happy korkar gözlerle Natsu'ya baktı.
"Natşu?"
Natsu bir bana baktı. Bir de Happy'e.
"Gidiyoruz hadi."
Beni indirdi. Zaten daha iyiydim. Ama neden bu kadar sinirlenmişti ki?
Natsu önden önden çok hızlı gidiyordu. Ona yetişemediğimi görünce elimden sıkıca tuttu ve yürümeye devam etti.
Kısa sürede otele geldik. Beni içeriye fırlatır gibi attı. Juvia ve Cana oyunları odaya çıkarırken beni gördüler ve yanıma geldiler.
Natsu poşetleri aldı ve yanıma koydu.
"Gray nerede Jubi?"
"Juvia bilmiyor."
"Bu imkansız."
"Juvia gerçekten bilmiyor."
"Lanet olsun."
Bana döndü.
"Hadi kıyafetlerini yerleştirelim. O ikisini alırken bir kaç tane daha aldım. "
Ha, bana sormadan mı?
"Keşke almasaydın."
"Neden?"
"Gerek yoktu ki."
Cana elinde içkisiyle söze girdi. " Vardır vardır. Ama o içinden kötü kıyafetler çıkabilir Lucy, dikkat et. Akşamda büyük odamızda toplanıyoruz. Akşama kadar size müsaade."
Cana beni kızartmayı yine başarmıştı.
Natsu beni ittire ittire odaya götürdü. Happy de bizimle kalıyordu.
Kıyafetleri poşetlerinden çıkarırken içimi tarifsiz bir mutluluk kapladı. Natsu beni düşünmüştü. Bunları benim için yapmıştı. Tamam o bir korsandı ama kötü bir insan olamazdı. Kötü biri ganimeti bile olsa birine böyle davranmazdı.
"Benim Gray'i falan aramam lazım bir yerde buluşacaktık işimiz vardı. Sen Happy'le yerleştirmeye devam et olur mu Luce?"
Yüzüme en sevimli gülümsememi yerleştirdim ve başımla onu onayladım. Natsu hışımla odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
Bu kaçmak için bir fırsat mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate and princess//Nalu
FanfictionBabasının baskısından kurtulmaya çalıştı sarışın kız. Ölmeyi istedi. Zaten yaşıyor denemezdi. Gözünü hırs bürüdü sakura saçlı çocuğun. Öldürmeyi istedi. Zaten yapmadığı şey değildi. Karşısına çıkan korsanı önceden olsa gözünü kırpmadan öldürmeye çal...