"Ya o ruju sürmesene Cana!"
"Ama Levy, seksi olsun gelinimiz."
"Lucy bara gitmiyor düğüne hazırlanıyor Cana-san."
"Olabilir."
"Hey, o kadar birayı kim sipariş etti?"
"Sence?"
Sabahtan beri herkes bir koşuşturma içindeydi. Bugün büyük gündü. Düğün günü.
Cana üzerimde koyu renk rujları denerken, diğer kızlar da dudağımdan çıkarmaya çalışıyordu.
Zevkleri o kadar farklıydı ki.
Elime pembe tonlarında bir ruj alıp sürdüm.
"Sanırım en iyisi bu oldu."
Cana dışında herkes beni onaylarken, diğer kızlar Cana'ya öldürücü bakışlarını gönderiyordu.
İçeriye Kagura girdi.
"Natsu bu tarafa geliyor!"
Bir anda kızlar önümde kalkan görevini gördüler.
"Benim güzel gelinim neredeymiş?"
Erza bir anda Natsu'nun kafasına geçirdi.
"Düğünden önce gelini görmeyeceksin baka Natsu! Ayrıca Lucy burda değil."
Natsu acıyan kafasını ovuştururken sessizce küfürler yağdırıyordu. Bu haline istemsizce kıkırdadım.
"Luce! Sizin arkanızda işte!"
Kızlar kol kola girdiler ve beni koruyormuşcasına Natsu'yu iteklediler.
"Lucy'i göremezsin Natsu-san. Bu düğünün iyiliği için."
"Ya başlarım sizin hallerinize! Karımı gösterin bana!"
"Henüz karın olmadım." dedim gülerek.
"Saatler sonra olacaksın ama." dedi Natsu. Beni göremediği için morali bozulmuştu.
Onu böyle görmek istemiyordum. Kızların arasından elimi uzattım.
"Bırakın da geçeyim."
Natsu da elini uzatmıştı. Ama ellerimiz, birbirlerine kavuşamıyordu.
Yasak aşk yaşıyor gibiydik.
"Düğünden önce birbirinizi görmeyeceksiniz!" diye kükredi Erza.
"Aye." diyebildik ikimizde.
"Üzülme Luce. Bir daha onların eline düşmeyeceksin. Sana gözüm gibi bakacağım."
Gülümsedim. Ama bu son sözünün ardından Erza küfürler ederek Natsu'nun üzerine atladı.
"Bi git de biz de hazırlanalım artık!"
Natsu odadan çıktığında gelinliğimle sıkışıp kaldığım kızların arasından çıktım.
Herkes bana hayran hayran baktıktan sonra kendilerini hazırlanmaya verdiler.
2 saat sonra herkes hazırlanmıştı. Tabii beni de 100.kez denemeden geçirmişlerdi.
"Hazırsak gidelim artık?"
Herkes bana baktı. Kafamı sallayarak onları onayladığımda salona geçmeye başladık. Hepsi yerini almıştı.
Çok büyük bir salon değildi. Sonuçta korsan düğünüydü. Çok göze batamazdık.
Natsu, nikahımızı kıyacak kişinin yanında beni beklerken, ben kapının önünde bekliyordum.
Adımımı atacakken gözlerimin önünden Natsu'yla olan bütün anılarım geçmişti. Çok olmamıştı belki de, ama hayatımın tamamını kaplamıştı. Şimdi de hayatım olacaktı.
Adımlarım Natsu'ya yaklaştıkça yüzündeki gülümseme büyüyordu. Ve..
..kızarmıştı?
Karşısına geçtiğimde hafiften gözleri dolmuştu. Bu hali o kadar tatlıydı ki.
Adam konuşmaya başlamıştı bile ama ben tamamen Natsu'ya odaklıydım. Yüzü ne kadar mükemmeldi. Sakura saçlarını yine arkaya yapıştırmıştı, birkaç teli jöleye karşı gelmiş havadaydı.
Bana yöneltilen soruyu duymadığımda birkaç öksürük sesi gelmişti salondan.
"Ha? Yani evet! Evet evet!"
Şapşallığıma herkes gülmüştü. Natsu da dahil.
Soru bu sefer Natsu'ya yöneltilmişti.
Lucy Heartfilia'yı işte şey yapmayı kabul ediyo musunuz bla bla.
Tek dileğim el ele bu salondan çıkmaktı.
"SONSUZA DEK EVET! KARIMA BAKIN LAN NE GÜZEL KARIM VAR BENİM KARIM! " diyerek beni gösteriyordu.
Herkes deli gibi alkışlarken bir yandan dans ediyorlardı. Natsu'nun boynuna sarılıp onu öpmeye başladım.
O da heyecandan unuttuğu öpücüğü devam ettirdi.
Dudaklarımız ayrıldığında beni kucağına alıp salonun kapısına koşmaya başladı.
Kapıdan çıktığımızda gözlerimin içine küçük çocuk gibi bakıyordu.
Bir arabaya binip bir villanın önüne gelene kadar yolculuk ettik.
Evin büyüklüğüne gözlerim büyüdüğünde Natsu bir eve bir de bana bakıyordu.
"Çocuğumuz bir kaçak hayatı yaşamayacak Luce. O okumalı ve korsan olmamalı. Babası gibi."
Güldüm. Oğlunun veya kızının geleceğini düşünmesi beni bir kez daha aşık etmişti kendine.
"Seni seviyorum Natsu."
Yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Ben seni daha çok seviyorum Luce. O güzel beyninin alamayacağı kadar."
Arabadan indikten sonra beni tekrar kucağına aldı ve eve girdik.
Hep beraber içmek için sözleşmiştik. Ama önce herkes üstünü değiştirecekti.
Evin içindeki her şey tek kelimeyle mükemmeldi.
Benim zevkime tam uyuyordu.
"Natsu ne güzel olmuş burası!"
Natsu kravatını gevşetmiş bana yaklaştı.
"Biraz bizim kızlardan yardım aldım. Yani anlarsın ya."
Kıkırdadım. "Anlarım tabii. Senin o güzel yüreğini seviyorum."
Natsu hınzırca bana yaklaştı. "Hıı. Seviyor musun yüreğimi. Başka?"
"Saçlarını seviyorum. "
"Hııı?"
"Gözlerini.. Bakışlarını.."
Natsu gözlerini kapatmış kafasını kaldırmıştı. Egosunu tatmin ediyordu.
"Eee?"
"Yani daha demin sokaktan geçen çocuğun kasları gibi olmasa da kasların da iyi."
Biranda sinirle açılan gözleriyle cama koştu ve sokağa bakmaya başladı.
"Nerde lan o? Kapışalım mı lan o zaman?"
Kendimi tutamayıp kahkahayı bastığımda Natsu bana aval aval bakıyordu.
"Fazla egoist olmak iyi değil işte Natsu ahahahahah!"
Natsu yavaş yavaş bana doğru gelirken, üzerindeki gömleğin düğmelerini açıyordu.
"Öyle mi Luce?"
Korkuyla gerilediğimde bacaklarım koltuğa çarpmış, koltuğa düşmüştüm.
Kendimi ayağa kaldırmaya çalışırken üzerimde hissettiğim ağırlıkla sakura kafalıyla karşılaştım.
Yani, kocamla.
"Nereye gidersen git her yol bana dönüyor Luce."
Elimi yanağına koydum.
"Senden uzağa gitme gibi bir isteğim yok, sevgilim."
Beni kucağına alıp yatağa götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pirate and princess//Nalu
FanfictionBabasının baskısından kurtulmaya çalıştı sarışın kız. Ölmeyi istedi. Zaten yaşıyor denemezdi. Gözünü hırs bürüdü sakura saçlı çocuğun. Öldürmeyi istedi. Zaten yapmadığı şey değildi. Karşısına çıkan korsanı önceden olsa gözünü kırpmadan öldürmeye çal...